7 Aralık 2010 Salı

YARATICI DAHİLER

Iowa Üniversitesi Psikiyatri bölümünde araştırmalarını sürdüren Ulusal Bilim Madalyası sahibi Dr. Nancy Andreasen geçmişteki kayıp dehalara (umarım içinizde kayıp deha yoktur) atfettiği The Creative Brain isimli kitabında yaratıcılığı, yeni ilişkiler, bakış açıları, betimleme yolları sezmeyi içeren ve bu yeni ilişkilerin doğada keşfedilip yeni doğa yasalarıyla ya da roman şiir gibi bir ürünle ifade edilebilmesi olarak tanımlıyor.
Bu yetenek, şayet yaratıcılık sıra dışı ise, insana verilen güzel bir hediye. Mucizeye yakın biyolojik bir armağan.
Sıra dışı yaratıcı insanların özelliklerine değinmek istiyorum. Bu insanlar deneyime ve maceraya açıklar, asiler, bireyseller, duyarlılar, ısrarcılar ve merak ederler. Önyargılardan sıyrılmış özgün bir bakış açıları vardır. Yani at gözlüğü onlarda kötü durur. Cevaplanmamış sorularla ilgilenmek keşfetmek onlara zevk verir. Bu zevki alırken, kurallarla karşılaşınca da yabancılaşır ve yalnızlığa itilirler.
Bunca pozitif özellikle donatılmış olan sıra dışı yaratıcı insanın negatiflerini merak ediyor musunuz ?
Yaratıcı beyinlerde normal beyinlere nazaran daha çok akıl hastalığına rastlanır. Bir çelişkisi vardır, yaratıcı beyin kurallara, geleneğe karşı kayıtsızdır ancak başkalarının ve kendisinin yaşam tecrübesine karşı duyarlıdır. Bu çelişki kişiyi kaosa itebilecek güçtedir. Dünyaya çocuksu bir şekilde yaklaşabilme yeteneği ile bu olumsuz durumun üstesinden gelir yaratıcı beyin.
Fazlasıyla meraklı olan yaratıcı beyin sürekli meşguldür, gizli ve yasak tanımadığı için ilgilendiği konunun sonuna gidecek kadar da ısrarcıdır.
Tüm bu yazdıklarım birçok psikolojik test, deneysel çalışmalar ve vaka incelemesi sonucunda tespit edilen özellikler. Belirgin özellikler sıralanmış olsa da yaratıcı beynin nasıl çalıştığı ve yaratım sürecini nasıl gerçekleştirdiği hala bir sır. Bilim adamları FMR (fonksiyonel MR) cihazları ile bu sırrı keşfetmeye çalışsalar da henüz bir sonuca varmış değiller.
Yaratıcılık çok değerli bir yetenek. Kim bilir kaç deha toplumumuzda verimsiz konumlara hapsedilmiş, atıl olan yeteneğini kullanamadı veya kullanamıyor.
Yaratıcı Beyinlerin değerini anlamak onları destekleyebilecek gelişmişlik seviyesine erişmek için toplumun ram seviyesini yükseltmek mi gerekir ne dersiniz ?Tanrı yeterince yaratıcı. Etrafımızda bulunan her objeyi rutinin dışına çıkıp gözlemlememiz yeterli. Bir çiçeğe zoom yapmanız yeterli. Bir çiçek bir meyve çekirdeği ne kadar mucizevi varlıklarla donatılmış olduğumuzun kanıtı değil midir ?
Yaratıcı insanların zor bulunduğunu ifade eder çoğu bilinçli insan. Evet zor bulunur ancak, bulunduğu zaman da pek değer verilmez. Herkes gibi davranması istenir, mor inek dışlanır, her türlü kötü muameleye maruz kalır. Genelleme yapmak istiyorum, çünkü yaşadıklarım ve gözlemlerim böyle. MAALESEF.
YARATICILIK herkesin baktığı bir şeyi farklı görmek, farklı düşünmek, herkesten ayrı bir gökkuşağına dönüşmek şeklinde de tanımlanabiliyor. Hep sarı, hep yeşil olmamak, her 7 hatta daha fazla renkte olmak yaratıcılığın kaynağıdır. Yaratıcılık keşiftir, özgürlüktür. Düşünebilmenin, beynin farklı kıvrımlarının işlemesinin verdiği hazdır. Bu hazzı inovasyona bulaştıranların sayısının artması dileğiyle…
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

DİYARBAKIR=3G=İNOVASYON=FIRSAT EŞİTLİĞİ

Diyarbakır denince akla ilk gelen şeyler; “Karpuz”, Örgü Peyniri, Dünyanın Çin seddinden sonraki en uzun “Surları”, “Malabadi Köprüsü” ve “Doğu’nun Paris’i”, idi. Şimdilerde ise, Turkcell’in, 650 kişinin istihdam edildiği Çağrı Merkezi de bunların arasına giriyor.
İleriki günlerde başta teknoloji kullanımı konusunda da Diyarbakır’ın diğer illerimizi geride bırakmaya devam edeceğini öngörüyorum. Turkcell çağrılarının %21’ini karşılıyor Diyarbakır Çağrı Merkezi. Erzurum’da başlayan ve Dünya Bankası tarafından diğer ülkelere örnek gösterilen bu müthiş yatırım serüveni Diyarbakır ile devam ediyor ve devam edecek.
Şimdi Diyarbakır, 3G ye geçen 101. ülke olmamızın acısını çıkartırcasına TV reklamlarında görüldüğü gibi 3G de Avrupa’nın Paris’i dahil birçok önemli şehri geride bırakıyor.
Sana fırsat veriyorum, haydi kendini göster! Motivasyonu ile yola koyulan genç beyinler imkansızı başaran hayata hikayelerine yenilerini katacak bir maceraya başlıyor. Şehri gururlandıran 3G hızı, işsiz gençlere verilen iş fırsatı ile daha da somutlaşmış oluyor. Kent imajını 3G ve devleşen Çağrı Merkezi ile tazeliyor. Eğitim, ekonomi, kültürel faaliyetler ve daha birçok alanda hep önde olan diğer il kardeşlerine “cep telefonunuzla veya hattınızla ile ilgili sorunlarda 650 kişilik ekiple destek veriyoruz. Tüm Türkiye’ye dokunuyoruz ” diyor.
Diyarbakır insanının misafirperverliğini hisseden Turkcell’lilerin Diyarbakır’ın İnovasyon gücüne de şahit olacağını düşünüyorum. Fırsat verilirse neler yapılmaz ki…
Neden mi ? İnovasyonu tetikleyen unsurlar arasında Yaratıcılık, motivasyon, merak, zorluklarla karşılaşma sıklığı, genetik yapı, beynin korteks yapısı ve daha bilinmeyen birçok etki var. Motivasyon, zorluklarla baş edebilme, merak anlamında yeterlilik veren bu insanlar 3G yi en çok kullananlar arasında yer alıyor ve teknolojiyi kurcalama konusunda “şu da olsa ne güzel olur, bunu da yapsalar süper olur” kıvılcımı ile inovasyon güçlerini artıracaklar.
Geriye kalan anahtar şey Süreyya Ciliv’in çok önemli bulduğum cümlesinde gizli “BURADAKİ İNSANLARA FIRSAT EŞİTLİĞİ YARATMAYA ÖNEM VERİYORUZ”
Meryem ARSLAN

İNOVASYON LABORATUARLARI

Öncelikle şunu belirtmekte fayda vardır ki; Ticari çarkta sınırsız dönmeye çalışan şirketler, öncelikle bunu başarabilmek adına inovasyonu yaptığı işe uygulayan çalışanlara fırsat vermeli. Onlara özel ve değerli olduklarını hissettirebilmeliler.
Bu, şirketlerin sadece insan kaynaklarında çalışan personelinin değil tüm departmanlarının önceliği olmalı, yöneticilerin hassas oldukları noktalar arasında top 1 de olmalı. Yönetsel ve organizasyonel açıdan uygun koşullar hazırlanmalı.
Açık düşünceyi teşvik etmek üzere, inovatif bakış açısına sahip olan çalışanları hastalıklı çalışan psikolojilerinin ortamından uzak tutacak yöntemler belirlenmeli. Kısacası inovasyonu başarabilmiş çalışanları teşvik edici, ödüllendiren bir yapı benimsemeli. Emir kipleri kullanıyorum çünkü gerçekten de yapılması gerekenler bunlar.
Aksi taktirde bir kaos ortamına itilen inovatif çalışan kendini suçlu ve mutsuz hisseder, motivasyonu kaybolur, İnovasyonla ne kadar iç içe yaşasa da zarar verici etkisini yaşadığı için inovasyonu elinin tersiyle itmeye başlar.
Normal insanlar kulübüne katılır. Neden mi ? Çünkü “normal düşünen insan” mutlu insandır, kabul görmektedir.
İnovasyon Laboratuarları Şirketler için oluşturulabilir olmalıİnovasyon laboratuarları yeniliklerin büyüyüp gelişmesi için önemli mekanlardır. Laboratuarları oluştururken aşağıdaki kriterleri yinelemek istiyorum.
Çalışanlar kendilerini bu ortamlarda rahat, iyi hissetmeli. Bunun için gerekli ortamı sağlayın.Laboratuarlar fikirlerini özgürce paylaşabilecekleri ortamlar olmalı. Olumsuz tepkilerle karşılaşmamalıdırlar.
Laboratuarlarda çalışmalarını sunabilecekleri imkanlara yer verilmeli.
Laboratuarlarda boş yerlerin varlığı önemlidir. Özgürlük hissi için bu gerekli bir şarttır.
Mekanlar sadece yeniliğe özgülenmeli, Toplantı odası olarak görülmemelidir.
Laboratuarların duvarlarının boş olmasına özen gösterilmeli. Çünkü fikirlerin yazılması ile doldurulacaktırlar.
Yaratıcı çalışmalar için gerekli olan her şeyle dolu olmalılar. Prototip gereçleri, renkli post itler, makaslar, araştırma setleri v.b.
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

GOOGLE- SERİ İNOVASYONLARI


                 görsel kaynak: http://schoolofthinking.org/2012/08/googles-9-innovation-principles/


“Onlarla konuşuyorsunuz ve ne sorduğunuzu anlıyorlar”Craig Silverstein (Google’ın bir numaralı personeli)
Craig güzel bir özetleme yapmış, evet arama motorları hayatımızın vazgeçilmez araçları haline geldi ve gün geçtikçe de yaygınlaşıyorlar. Kendilerini geliştiriyorlar.
Bundan sonra aramanın geleceği anlamakla ilgili olacak. Neyi aradığınızı anlayabilen, İnsan benzeri arama motorları üretilme yolunda. Seri İnovasyonlar vazgeçilmez durumda.
Peki yanı başımızda, elimizin altında olan Arama Motorları nasıl çalışır merak ettiniz mi?
Sorgulama: Arama Motorları önce girilen kelimeyi sorgular
Indexleme: Kelimeyi Web sayfasından oluşturduğu veri tabanına bağlar
URL’leri Listeler: Sorgumuza en uygun olduğuna inandığı URL’leri listeler, içerikleri özetler.
Sayısal Verilere Bakalım; 2004 yılında Pew İnternet & Amerikan Life Project, Amerikalıların internet raporunu yayınladı. Rapora göre;
İnternet kullanan Amerikalıların %85 i bir Arama Motoru kullanıyor. Yani sadece ABD de 107 milyon insan.
Arama Motorlarını aktif olarak kullanan kişilerin üçte ikisi bir ya da birden fazla Arama Motorunda haftada iki defadan fazla , ayda ise 30 dan fazla bir ortalama ile arama yapıyor.
Pew’e göre Birleşik Devletlerde herhangi bir günde 38 milyon insan bir Arama Motorunu kullanıyor. Yaklaşık 4 milyar sorgulama yapılıyor. Bu sayı sadece en popüler olan Arama Motorlarının sayısı. Amazon.com, e-bay gibi binlerce küçük ve orta ölçekli Arama Motorları bu sayıya dahil değil.
Arama Motorlarının kullanımı yılda %20 oranında artış gösteriyor. Bu veriye göre arama sayısı da ayda % 25 oranında artmış durumda.
2001 yılı itibariyle Andrei Broder’ın yaptığı araştırmaya göre sorgulama verileri günlük bazda tasnif edilmiş. Buna göre,
Arama yapanların neredeyse %15 i konuyla ilgili linklerin iyi bir toplamını, iyi bir belgeye tercih ediyor.
Günlük verinin %12 sini cinsellikle ilgili sorgular oluşturuyor.
Arama yapanların %25 i aklında olan web sitesi adresini aramaya çalışıyor.
Yaklaşık olarak arama yapanların %36 sı işlevsel bilgi için arama yapıyor.
Arama Motorlarına ilişkin Pazar payı dalgalanma halinde. Yahoo ve Microsoft arama sonuçlarını geliştirmek için büyük çaba harcıyor ancak yine de hala Google lider.
Arama Motorlarının tarihçesini, inovasyonunu merak edip araştırdım. İlk Arama Motorları nasıldı nasıl gelişti?
İlk internet Arama Motoru Mc Gill Üniversitesinden Alan Emtage isimli bir öğrenci tarafından 1990 da yapılan Archie dir.
Mimarisi bir çok modern web Arama Motorunun mimarisine benziyordu. Bu Arama Motoru çoğunlukla teknolojist ve akademisyenlerce kullanıldı.
1993 te Nevada Üniv. Öğrencisi tarafından Veronica yaratıldı. Aramada ilerleme sağlandı.
1993-1996 yılları arasında Wanderer oluşturuldu. Sonradan çok daha güçlü Arama Motorları tarafından geride bırakıldı.
Sonra Alta Vista devreye girdi. Alta Vista’da 1 yıl içinde 4 milyardan fazla sorgulama yapıldı.
“Tüm sürtünme Kuvvetlerinin içinde insan hareketini en çok engelleyen cehalettir.”Nikola Tesla
Arama Motorları cehaletin yıkılmasına, istenildiği an istenildiği zaman kolaylıkla arama yapılmasına katkıda bulunuyorlar. İnovasyona da kaynak oluyorlar aynı zamanda.
Gelelim meşhur Google’a biraz daha zoom yapmaya.
Google fikri Stanford Üniv. Bilgisayar Bilimleri Yüksek Lisans öğrencileri Larry Page ve Sergey Brin’e ait.
7 Eylül 1998 Google Inc. Olarak resmen kuruldu. 5 yılda 3 milyar dolarlık gelire ulaştı.
Google 2003-2004 yıllarında Blogger, Picasa (fotoğraf paylaşım hizmeti), Keyhole (uydu görüntüleme şirketi) ile birleşti. Ve seri inovasyonlarına devam etti.
Google Print’in hayata geçmesiyle yükseliş trendini sürdürdü. Resim arama aracı, halka açık telefon defterini ekledi. 11 Eylül’de de Google News, Gmail’i ekledi.
2002 de Google bugünkü halini aldı ancak inovasyonlarla eklemelerine devam ediyor.
2004 te halka arz edilen Google, piyasa odaklı yenilenme becerisini en akıllı ve en iyi çalışanları bünyesinde toplayarak gerçekleştiriyor.
Google, dünya bilgisini organize etmek ve ulaşılabilir hale getirmek hedefini gerçekleştirmek için İnovasyonu Kurum Kültürü haline getirebilmiş parlak şirketlerden biri olarak yoluna devam ediyor.
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

İNOVASYON ÇARKLARI DÖNÜYOR DÖNÜYOR

Çünkü dünya dönüyor…
Teknoloji, isteklere karşılık verme boyutunda bizleri yakalamak için son hızla koşmaya devam ediyor. Bazen de biz onun peşinde koşarken nefes nefese kalıyoruz.
Birkaç 5 yıl öncesine kadar sabit telefonlara sabitlenmişken artık hepimiz mobil yaşamı vazgeçilmez görüyoruz. Bu değişime ayak uydurmuşken inovasyonun tadını çıkarmaya bakalım.
İsteklerimiz inovasyona dönüşüyor ve birbirinden ilginç, hayatımızı kolaylaştıran hizmetler, talepler yaratıcı, tüketici nabzını tutan, ihtiyaçları anlayan kişilerce dikkate alınıyor ve inovasyon ekosisteminde yerini alıyor. Derken bir inovasyon haberi ile tarihin tekerrür ettiğini bir kez daha hissettim. Örneği paylaşmak istiyorum;
Bir firma cep telefonu ile elbiseyi birleştirmiş, artık bayanların bu elbiseyi giydiklerinde ayrıca cep telefonu kullanmalarına gerek kalmıyor. Şöyle ki, bayanlar cep telefonunu taşıyacak ceplere genel olarak sahip olmadıkları için bir çok çağrıyı kaçırıyor, cep telefonunu taşımak ta rahatsızlık yarattığı için bu ihtiyaca karşılık olarak elbiseyi tasarladıklarını söylüyor şirket yetkilileri. Elbisenin marka etiketinin altında yer alan simcard ve tabi sensörler her şeyi karşılamış durumda. Çağrı geldiğinde elbise çalıyor, elinizi kaldırmanız, kulağınıza yaklaştırmanız, kapatmak istediğinizde ise indirmeniz yeterli oluyor.
Bu bence zahmetli olsa gerek, biraz daha geliştirilerek el kaldırmamıza gerek kalmadan elbiseyi kullandıracaklarına inanıyorum. Neden mi ? Çünkü bu elbiseyi kullanan-giyen bayanlar bir süre sonra bu ihtiyacı hissedecekler, inovasyon çarkları yeniden dönecek.
Ticari açıdan bakmak gerekirse satışlarda maximumu yakalayabilmek, altında yenilikçilik imzası bulunan ürün ve hizmetleri piyasaya sürmek veya mevcut olanlara ihtiyaç makyajı yapmaktan geçiyor. Unutmayın inovasyon basittir. Bazı alanlarda özellikle hizmet alanında inovasyon sindirilmesi gereken bir kültür olduğu için hazır olmayanlar için adaptasyon zaman alır ama teknoloji ve tasarım başta olmak üzere bir çok alandan beslenen ürünler için bu söz konusu değildir.
Bilgi Çağı’nda mükemmeliyete erişebilecek miyiz bilmiyorum ama inovasyona bağlı sürekli geliştirme var oldukça uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Bu da iyi bir şey tabi. Gelişebilmek ve daha iyi olabilmek için hep merdivenleri çıkmamız gerekir değil mi ? Mümkünse yürüyen ve seçtiğimiz her basamakta farklı bir melodi sunan merdivenlerden çıkalım.
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

HERKESİN YÜRÜDÜĞÜ YOLDAN YÜRÜMEMEK

“Zaman zaman herkesin yürüdüğü patikadan ayrılıp ormana bir dalın. Emin olun, her girdiğinizde daha önce görmediğiniz şeyler göreceksiniz.” A.Graham Bell.
A.Graham Bell ‘in söylediği gibi yürüdüğümüz rotayı zaman zaman değiştirmeliyiz. İnovasyonu yaşam felsefemiz, hayat tarzımız olarak görüyorsak bu, uygulayacağımız bir pratik olmalı.
Bunu yapabilmek çeşitli yöntemlerle mümkün;

Mevcut düşüncelerinizi bile yeniden düşünün, gözden geçirin.Dünyaya bakarken farklı bir şeyler görmeye, daha önce fark etmediğiniz objeleri gerçekten görmeye çalışın.Algınızı genişletecek olan bu egzersizi lütfen her zaman yapmaya çalışın. Örneğin, belli bir konuda temel bir fikriniz varsa tersini düşünmeye çalışın ve gerekçelerle neden böyle olabileceğini sorgulayın.
Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla diyalog kurmak onların düşünce sistemlerini anlamak ta faydalı olacaktır. Böylece sizin gördüklerinizi nasıl farklı gördüklerini anlamış olacak ve bu perspektifte bakmaya başlayacaksınız.
Hayatınız boyunca sık sık çocuklarla iletişim kurmaya çalışın.Onlar taze beyinlere ve farklı algılara sahip. Henüz körelmemiş, kalıplaşmamış beyinlere. Ormana dalıp daha önce görmediğiniz şeyler görmeyi en çok onların rehberliğinde başaracaksınız.
Objeleri ayrıntılı olarak inceleyin sürekli olarak neden böyle yapıldıklarını sorgulayın.Bir ideolojiye odaklanacaksanız neden böyle düşünüldüğünü anlamaya çalışın. Sorgulayın. Siz olsaydınız nasıl yapar veya düşünürdünüz, kendi fikrinizi yeni şeyler görerek üretmeye, farklılaştırmaya çalışın.
Bu noktada size güzel bir atlayış yöntemini bulan Dick Fosbury örneğinden söz etmek istiyorum.Fosbury olimpiyat oyunlarında Yüksek Atlama kategorisinde yarışıyordu. Yüksek Atlamada engeli atlarken farklı bir teknik olan , bugüne kadar denenmeyen Fosbury atlayışını buldu. Bu buluşu ile Olimpiyat madalyasını kazandı.
Fosbury bunu yaparken farklı bir yoldan yürüdü. Herkesin yürümediği bir yoldan. Ve olimpiyat tarihine geçmeyi başardı.
Volvo’nun mucidi Nills Bohlin de farklı yoldan yürüyenlerden. Emniyet kemerinde bir yenilik yaptı. İlk üç bağlantılı kemeri tasarladı ve yeniliği dünyayla paylaştı.
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

VE OYUN YENİ BAŞLIYOR...

Bu yıl 4 – 5 Ekim tarihleri arasında geçekleştirilen bilişim zirvesi 2010’u takip etme fırsatı buldum, benim için çok güzel ve verimli geçen Zirveyi sondan başlayarak aktarmayı uygun görüyorum. Zira en kritik mesajlar 1. Günün sonunda verildi.
Söze Süreyya Ciliv ile devam etmek istiyorum; 3 slaytlık kısa ama geleceğe dair kritik bilgiler veren Turkcell CEO’su, herkesin dikkatli bakışları altında sunumunu tamamladı. Verdiği mesaj çok açıktı, Oyun Yeni Başlıyor!
1960’larda mainframe ile başlayan bilgisayarla dansımız, önceleri her işyerine 1 adet ile sınırlanmış ve dünya genelinde 1 milyon+ adet olması hedeflenmiş. 1970’lerde her departmana 1 bilgisayar fikri kabul görmüş, Bill Gates’in yükselen potansiyeli fark ederek Harward’ı bırakması da bu döneme rastlar, 1980-1990’larda PC, 2000’lerde ise masaüstü bilgisayarlar boy gösterir ve internetle yoğrulur, 1 milyar+ adet olarak hedeflenen sayı 2010’larda 10 milyar+ adet olarak gösteriliyor. 2012 için tahmin ise aynen şöyle: Akıllı Cihazlar > PC.
Yeni oyunda başarılı olmak için stratejileri iyi belirlemek gerekiyor elbette. Üst sıralarda Müşteri Hizmetleri, buna bağlı olarak Eşsiz Müşteri Deneyimleri Yaşatmak, Uygulamalar, Fiber Omurga yer alıyor. Kullanıcı deneyimi ve İş ortakları ön planda. Cooperation ve Competition kavramlarının bir arada yer almasının çok önemli olduğunu tekrar vurguluyor Turkcell Ceo’su.
Süreyya Ciliv’den sonra sözü Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer aldı. 3G yatırımlarına değinen ve Mobil Operatörlere teşekkür eden Acarer, artık bu sektörün 2 adım sonrasını düşündüklerini ve buna göre oyunun kurallarının değiştiğini ve bu durumun farkında olduklarını söyledi. Devlet teknolojinin farkında ve elinden gelen desteği verecek mesajını veren Acarer sözü çok tartışılan Youtube ve Facebook’a getirdi. Youtube un kapanmasının bir yargı kararı olduğunu ve Kamu Görevlileri olarak kendilerinin bu yargı kararını uygulamaktan öteye geçemeyeceğini ve Facebook ile ilgili “Facebook’uda mı kapatacaksınız?” sorularına muhatap olduklarını oysa bu tip kapatma kararlarının kendilerine ait olmadığını belirtti.
Zirveye dair notları aktarırken, sadece dinleme, bilgi edinme ile kalmadım tabi eğlendim de : )Manuel Reina & Bato Tato harika bir Flamenko Dans gösterisi sundu ve bol alkış aldı. Erkek dansçının ayak tabanları sahne akustiğinde küçük ölçekli depremler yaratırken beyinlere işlenen bilgilerin yaratacağı etki uzun süreceğe benziyor.
1. Gün başka kimler mi vardı; Siber Kültür Uzmanı Kevin Kelly, Tony Blair’in danışmanı Charles Leadbeater, Birleşmiş Milletler BT Danışmanı Prof. Dr. Dennis Anderson, Eugene Kaspersky, Alphan Manas, Zafer Yurdakul..ve Doğa için Çal grubunun müzik ziyafeti.… Merak etmeyin hepsini anlatacağım, Yarın için görüşmek üzere …
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

BİLİŞİM ZİRVESİ

Bilişim Zirvesi’nin 2. gününde Dolmabahçe Salonu Finans ana temasında önemli konuklara (Konuklar tahmin edeceğiniz gibi genel olarak bankacıydı) ev sahipliği yaptı.
Turkcell Ürün ve Servis Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar, Mobil Finans Platformunda dikkat çeken bilgiler verdi. Türkiye’de çalışabilir nüfusun 46 milyon, banka müşteri sayısının ise 26 milyon olduğunu kalan 20 milyonun ise Mobil operatör abonesi olduğunu ifade eden Bayrakdar, Turkcell Mobil Ödeme ile 35 TL ye kadar olan ödemelerin artık cep telefonlarından yapılabildiğini aktardı. Turkcell Finans dünyasının müşterisine iyi hizmet vermek için servisleri visa ve mastercard ile birlikte düzenliyor. Mobil Finansal Hizmetleri Banka İlişkisi olmayanlara Finansal Servislerden faydalanma imkanı sunarken, Banka müşterisi olanlara ise Cep telefonlarından güvenli hizmet alabilmeyi sunuyor ki bu çok önemli bir şey. Özellikle de Eugene Kaspersky’nin siber suçlara değindiği konuşmasını dinledikten sonra güvenli hizmet alabilmenin gelecekte daha da önemli bir yerde olacağını düşünüyorum.
Turkcell Mobil Finansal Hizmetler Platformu’nda Mobil Cüzdan ve Temassız Ödeme kolaylığına değinen Bayrakdar, Temassız Ödeme ile Cep telefonu numarasının-Kredi Kart Numarası ve Hesap numarası ile eşleştiğini, oluşturulan menünün kullanıcı için çok büyük bir kolaylık olduğunu aktardı.
Telekom Temasında ise Anadolu Salonu’nda önemli bir panel vardı.
Panelde konuşan Turkcell kurumsal Strateji ve Regülasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tayfun Çataltepe, 2008 yılına kadar sektörde oyuncuların ve sektör yapısının belirlendiğini,
2008-2010 döneminde ise yoğun düzenlemelerin yapıldığını aktardı. Yoğun Düzenlemelerin başlıcaları;
-Azami ücret düzenlemeleri
-Arabağlantı ücret düzenlemeleri
-Elektronik ve Haberleşme Kanunu
-Numara Taşıma
-3G lisansları
-Flat Rate Tarifeleri (Her yöne tarifeleri)
-STH&MVNO lisansları
ve Tüketici düzenlemeleri şeklinde. Bu düzenlemelerin 2 yıldan az bir döneme sığdırılmış olması dikkate değer bir husus.
Çataltepe, 2008-2010 döneminde 22 aylık sürede 20 milyon abonenin operatörünü değiştirdiğini ve bunun dünyada bir ilk olduğunu aktardı.
Geleceğe bakıldığında ise verimliliği teşvik eden düzenlemelerin olması gerektiğini vurguladı. Gerçek tüketici faydası oluşturmanın, yenilikçi ve kaliteli hizmet çeşitliliğinin en iyi fiyatla sağlamanın önemli olduğunu belirtti. Yatırımlar=> Rekabetçi ve Karlı Sektör =>Tüketici Faydasından oluşan ve artık 3G ile daha da hızlı olan Hizmet Döngüsü’nün sürdürülebilirliğinin tüm düzenlemelerin ortak hedefi olması gerektiğini aktardı.
Meryem ARSLAN
* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

CEBİT

Türkiye’nin bilişim ve iletişim teknolojileri fuarı Cebit izlenimlerim geçen yılkinden biraz farklı olacak.
Fuara girerken öncelikle bilişim ve teknolojinin havasını solumak müthiş bir motivasyon, canlılık katıyor meraklılara. Benim için farklı ürün ve hizmetleri görmek, sunumlarını izlemek, en önemlisi ürünlere dokunmak, bilgi veren güler yüzlü insanlarla dolu bir ortamda bulunmak teknolojinin pozitif yönünü temsil ediyor. Kamu sektörünün canlılık kattığı fuarın açılışı Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından yapıldı, ikinci gün de Adalet Bakanı Sadullah Ergin bakanlık bünyesinde yapılan teknolojik gelişmelere değindi. Kamu’nun fuara bu denli yüksek düzeyde katılım sağlıyor olması ileriki dönemlerde e-devlet anlayışının daha da yaygınlaşacağını gösteriyor. Kamu, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Politika Destek Programı (ICTPSP), bürokrasiyi sıfırlayan turkiye.gov.tr ile boy gösterdi. Yerel yönetimler arasında belediyelerin geniş standları da dikkat çekiyordu.
970′ten fazla şirketin bir araya geldiği fuarda Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, KOBİ lerin fuarda ağırlıklı yer almasının mutluluk verici olduğunu belirtti. Doğudan batıya bilgi ve iletişim otoyollarının tamamlanarak modern ipek yolunun inşa edileceğini, bu yolun sayısal ipek yolu olacağını iletti.
Fuarda en çok göze çarpan ürünler, son teknoloji ürünü 3D TV ler, Touch ekranlı bilgisayarlar, eğitim sektöründe giderek yaygınlaşan rengarenk akıllı tahtalardı. İnsanların bu ürünlerin önünde yoğunlaşmış olması merak seviyesini ortaya koyuyor. Anlaşılan o ki insanlar teknolojiye dokunmayı seviyor. Cebit’te bu yıl da bir robot vardı, görenlerin yanında fotoğraf çektirdiği centilmen robot insanların ilgisini çekmeye devam ediyor. Robot’un yakınlarında kulaklarınıza hoş bir müzik bir dinletisi akıyor. Teknoloji evrimi karşısında artık antika haline gelen veya kullanılmayan teknoloji ürünlerinin doğaya zarar vermemesi için, elektronik çöp toplayan firmaların daha etkin hale gelmeye başlaması da ilgi çeken diğer bir nokta.
Yazdığınız notları kaydeden sihirli ve akıllı kalemler bu yıl da fuarda yer aldı, modern kitaplar (e-book), ev hanımları için pratik temizlik robotları, güneş enerjisi ile çalışan arabalar, masaj aletleri fuarda yer alan diğer ürünler arasında yer aldı.
Meryem ARSLAN


* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

BULUT KÜLTÜRÜ ÇAĞI

Ve huzurlarınızda yeni çağımız: Bulut Kültürü Çağı. Bulut Kültürü kavramını hiç duydunuz mu ? Artık bu iki kelimeden oluşan değişim bir çağa adını veriyor. Bulut Kültürü her aşanda gitgide yaygınlaşıyor.
C. Leadbeater hakkında ilk duyduklarım güzel, merak uyandıran kelimelerin biraya gelmesi ile oluşan bilgi bulutu idi . Peki C. Leadbeater kim ?Bilişim Zirvesi 2010 tanıtımlarında şöyle yer alıyor; “İnovasyon ve yaratıcılık alanlarının lider otoritesi, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in danışmanı ve ilk yönetim düşünürü (Yönetim danışmanlığı hizmeti veren Accenture firması tarafından sıralanmış) , Habercilik alanınında saygın David Watt ödülünün sahibi, BBC, Vodafone, Microsoft, Ericsson, Channel Four Television ve kraliyet şirketi “Royal Shakespeare Company” dahil, bir çok şirkete fikri mülkiyeti kendinde olacak şekilde fikirler üreterek, danışmanlık hizmeti vermiştir. The Pro-Arm Revolution başlıklı raporunda öne çıkartılan amatör aktivistin yükselişini anlatarak New York Times tarafından yılın en iyi fikrini üreten kişi olarak ödüllendirilmiştir.”
C. Leadbeater internetin artık çok farklı bir boyutta insanların hayatını değiştirdiğini düşünüyor. İnternet artık büyük bir potansiyel ve tehlikeli. Cloud Computing olarak nitelendirilen Bulut Bilişim, biraz daha kişiselleştirilmiş, mobil, gerçek zamanlı sürekli bağlantı yapabilme ve kolaylıkla işbirliği kurabilme ortamı sağlıyor. Bulut Bilişim BulutKültürü’nün meydana gelmesini sağlıyor. Birçok bulut var; kitap, müzik, film v.s. Leadbeater, Bulut Kültürü’nü geleceğin global kültürel ilişkileri olarak tanımlıyor. Bulut Kültürü’nü oluşturanların Bulut Kapitalistleri olacağını sözlerine ekliyor. Bulut Kapitalistleri, satmak ve kiralamak penceresinden bakıyor bu kültüre.
Peki Bulut Kültürü bize ne sağlıyor, en önemlisi bize seçme ve değişimleri talep etme olanağı sağlıyor, ve tabi değişimleri takip etme. Bu kültürle insanlar birlikte bir şeyler yapabiliyor, başarabiliyor. Sosyal Ağlarda yeni bir toplum oluşuyor ve bu toplumun kuralları yine kendilerince yaratılıyor.
Bulut Kültürü’nde araştır, eğlen, yap ve paylaş basamaklarının etkin olduğunu vurgulayan Leadbeater burada bizlerin kaya mı çakıl taşı mı olduğumuzu soruyor. Küçük çakıl taşlarının artık bir araya gelerek kayaları oluşturduğunu sözlerine ekliyor.
CIO lar (Chief Information Officer) artık sosyal paylaşım ağlarında küçük çakıl taşlarını izliyor, çünkü küçük taşlar, büyük kayanın ayak sesleri.
Bulut Kültürü’nde paylaşılan fikirler, yaratıcılık ve beraberinde inovasyonu getirecek. İnovasyon yine, yeniden ve hep olacak.Tabi tekelleşme ve durgunlukla yapacağı çetin savaşı kazanırsa.


* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

AYNA AYNA SÖYLE BANA

İnovasyon nasıl bir gelecek hazırlıyor bizlere ?
Kristal kürelerimiz gelecekte inovatif kişilerin neler üretebileceklerini bilemiyor. Herşey sürpriz…
Ama beyinlerinin üretim kapasitelerinin hangi yöne doğru yol aldığını, düşünce özelliklerini tahmin edebiliriz değil mi ? Gelin bu yol haritasının belli başlı özelliklerine değinelim;
-Mobilite
Smart Phonelarla yükselen ivme sadece cep telefonu pazarı ile sınırlı kalmayacak. Bir çok ürün insanlar tarafından yaratılan datalar sayesinde şekil bulacak ve piyasaya sürülecek.
-Yeniliklere Adaptasyon
Geleceğin ürünleri tüketicinin kullanımına göre şekillenecek, kullanıcıya adapte olacak. Kullanıcının o anlık kullanımına göre ihtiyacını karşılayacak düzeyde smart olacak.
İşte örnek; Cybertecture Mirror.
Programlanabilir uygulamalar ve dijital göstergelerle birlikte ev, ofis, otel, hastane, mağazalarda v.s kullanılabilen yansıtıcı bir ayna. WiFi bağlantılı, kumanda ile uzaktan yönetilebilen, touch ekranlı. Tartılıyorsunuz, kilonuzu aynada görebiliyorsunuz, hatta son 1 yıllık gidişatınızı grafik halinde görebiliyorsunuz. Makyaj yaparken de ışıklandırmayı yine sol tarafta yer alan menüden ayarlayabiliyorsunuz. Ayrıca TV programı izleyebiliyor, hava durumu v.s bilgilendirmeleri ayna ekranında görebiliyor, spor yapıyorsanız hocanız ayna oluyor. Cep telefonu, Facebook mesajlarınızı görebiliyorsunuz, hava durumunu aynadan takip edebiliyorsunuz.
-Basitlik
İnovasyonun çıkış noktası basit fikirlerdir. Geleceğin ürün ve servisleri bir çocuğun anlayabileceği düzeyde basit olacak.
Örnek: Avustralya’da Tasarım Ödülü almış bir bisiklet yapılmış. Bu bisiklet katlanabiliyor, bir tekerlek kadar yer kaplıyor, kalabalık ortamlarda rahatlıkla taşınabiliyor böylece.
-Özgünlük
Almanya’da Fraunhofer Institude tarafından yapılan çalışmalar sonucunda ortaya özgün bir ürün çıkmış. Eyetracking. Eyetracking ile uyuşuk sürücülerin göz ve yüz hatları takip ediliyor ve herhangi bir uyku durumunda sürücü uyarılıyor. Uyku merkezli trafik kazalarını önleme odaklı bir ürün.
-İdeallik
Gelecekteki ürünler teklik temelinde konumlanacak. Sadece problem anında ihtiyaç duyduğumuzda çözüm üretecekler. New York’lular Macy’s Herald Square mağazasında bu ürünlere bir örnek bulma şansını elde ediyor. Nasıl mı ? Mağazada bulunan giysiler multi-touch ayna ve iPad’a aktarılıyor. iPad uygulamasından beğenilen giysiler seçiliyor sonrada kıyafetleri giyecek kişinin resmi aynaya aktarılıyor. Sonuç olarak kıyafetleri denemeden, yorulmadan kısa zamanda dijital ortamda giymiş oluyor. Hatta resimleri mail, sms yoluyla arkadaşlarıyla paylaşabiliyor.
İşte inovasyon bunlara benzer ürünlerle arz-ı endam edecek… Gelecek heyecan uyandıracak hayal gücümüzü zorlayacak hızla yol alıyor, biz de katılalım, biz de üretelim mümkün olduğunca.
Meryem ARSLAN

* Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

İMKANSIZ MI ?

“Gelecekte ne olacaksa hiçbirimiz bunun için geç kalmadık. İmkansız diye bir şey olduğunu düşünmeyin. Bugün yaşamak için inanılmaz bir zaman. Gelecekte ne olacaksa hiçbirimiz bunun için geç kalmadık. Hepimiz bu zamanda yaşadığımız için çok şanslıyız.” Kevin Kelly
“ The Matrix ” filminin ilham vericisi ve daha bir çok unvana sahip olan K. Kelly, “What Technology Wants” adını taşıyan yeni kitabını yayınlamaya hazırladığı bir dönemde ne kadar umut verici ve dinamik bir bakış açısı ile öngörülerini paylaşmış değil mi ?
Kelly ile Bilişim Zirvesi’nde tanıştım, nostaljik kesimli sakalları ile karizmatik havasını, dünyanın bilişim gidişatına uzaktan bakarak tamamlıyor.
“Gelecek 7 bin günde ne olacak” Kelly’nin geleceğe dair ana sorusu buydu. Yaşamdaki değişimi ekranlar, paylaşım, değer yaratma, veri akışı olarak özetledi.
İnternetle tanışmadan önce “ Sadece TV nin daha iyi olduğunu “ internetin keşfi ile birlikte “Sadece Web in daha iyi olduğunu” söyleyen Kelly, peki bundan sonrası nedir sorusuna cevap bulmaya çalıştı. Geçirdiğimiz evrim aynen şöyle: Sözel Kültür => Yazın Kültürü =>Görsel Kültür
Daha önce kitapların insanları olan bizler şimdilerde ekranların insanlarıyız. Kindle benzeri ekranların satışları gerçek kitap satışlarını aşmış durumda. Cep telefonu ekranı, Tv ekranı, Bilgisayar ekranı v.s Ekranlar her yerde, gittikçe genişliyor ve ucuzluyorlar. Bu yıl itibari ile kameralı cep telefonlarının sayısı 4 milyar civarında. Ekranlar “gösterme” fonksiyonuna bizi “görme” fonksiyonunu ekleyeceğe benziyor. Görme fonksiyonlu ekranlar Bulut Kültürü’nün bir parçasını oluşturacak ve paylaşım daha da artacak. Her şey paylaşılıyor olacak; seyahat planları, iş geçmişiniz, son lokasyonunuz, sağlık bilgileriniz-kayıtlarınız v.s. E bu kadar paylaşım varsa güvenlik sorunu da tartışılacak demektir. Paylaştığımız bilgilerin korunması, sahiplik ve erişim anlamında nasıl gerçekleşecek? Kullanıcılara üretme, servis verme, pazarlama ve finans olanağı sunulacak.
Kelly artık her şeyin kopyalandığını bunun bir anlamda iyi olduğunu bir anlamda da kötü olduğunu belirtiyor. Kelly’e göre sadece yaratılan değer kopyalanamıyor. Kopyalanamadığı için de değer yaratmak kilit nokta. Değer yaratıldıkça ilgi oraya kayacak, ilginin yoğunlaşması demek te para akışının o noktaya kayacağı anlamına geliyor. Yani değer yaratma para kazandıracak.
Kelly, File-Folder-Desktop sıralamasının Page-Link-WEB olarak değişeceğini bunun önce bir direnç yaratacağını sonrasında ise yaygınlaşacağını öngörüyor. Web sayfalarının yerini de videoların alacağını ileten Kelly, aşağıdaki tabloya dikkat çekiyor;


PAGES STREAMS
PC CLOUD
ME WE
ITEMS DATA
TODAY NOW


Tabloda görüldüğü üzere sayfaların akış, PC lerin bulut, benin biz olduğu düzlemde artık her şey anlık akışlardan ibaret. Gerçek zamanlı yaşam akışlarından.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Küresel Sıradanlık

Blackberry, iPhone, iPad ve taklitlerini görmekten sıkıldınız mı? Açıkçası ben sıkıldığım için artık yeni ve sıra dışı farklı ürünler yaratılması beklentisi içine girdim. Sadece cep telefonlarına özgülenmiş bir beklenti değil bu. Her alanda devrim yaratacak bir şeyler olmasını umuyorum. Dünya insanı bu anlamda sınıfta mı kalıyor ne dersiniz? Çoğu insan tarihteki benzerleri gibi artık her şey icat edildi yanılgısına düşüyor. Yaratıcı beyinleri küçümsemek demek değil mi bu?
Küresel ısınma teknoloji alanında ısınmayı da beraberinde getirdi ve artık herkes bir ülkenin vatandaşı değil de dünya vatandaşı oluverdi. Özellikle internetin icadı ile birlikte artık herkes yeryüzünde olup biten her şeyden haberdar, gözü kulağı daha açık bireyler haline dönüştü. Her şeyi online takip ediyoruz. Dil, ırk, mesafe farkı ortadan kalktı. Dünya insanı artık tekleşiyor. Ancak bir süre sonra bu tekleşme modası yerini farklılıkları öne çıkarma modasına bırakacak.
Değişimin önünü alamayız değil mi?
İşte bu yüzdendir ki farklılık isteyen insan beyni başta teknoloji şirketleri olmak üzere sağlık, eğitim, v.s ihtiyacı olan her alanda “artık senin sunduğun şeylerden daha fazlasını istiyorum, yetersizsin” diyecek. Blackberry, iPhone gibi top ürünlerin sürekli üst modellerinin üretilip sunulması yetersiz kalacak.
Daha ne üretilebilir ki, teknolojide maksimuma ulaştık diyenlere en güzel cevabı da insanlığı tarih boyunca şaşırtmış yaratıcı beyne sahip dahiler verecek. Aslında hepimiz yaratıcıyız ve sıra dışı beyinli olanlar daha yaratıcı, yani en azından benim kastettiğim türde devrimler yaratacak beyinler bunlar. Umarım sesimi duyarlar. Çünkü gerçekten sıradan teknolojik gelişmelerden fena halde sıkıldım. Yeni, heyecan duyulacak şeyler icat etmenin vakti geldi de geçiyor bile. Bu yüzden bir sonraki yazım “yaratıcı beyinli altın çocuklar”.

Yaratıcı Dahiler

Iowa Üniversitesi Psikiyatri bölümünde araştırmalarını sürdüren Ulusal Bilim Madalyası sahibi Dr. Nancy Andreasen geçmişteki kayıp dehalara (umarım içinizde kayıp deha yoktur) atfettiği The Creative Brain isimli kitabında yaratıcılığı, yeni ilişkiler, bakış açıları, betimleme yolları sezmeyi içeren ve bu yeni ilişkilerin doğada keşfedilip yeni doğa yasalarıyla ya da roman şiir gibi bir ürünle ifade edilebilmesi olarak tanımlıyor.
Bu yetenek, şayet yaratıcılık sıra dışı ise, insana verilen güzel bir hediye. Mucizeye yakın biyolojik bir armağan.
Sıra dışı yaratıcı insanların özelliklerine değinmek istiyorum. Bu insanlar deneyime ve maceraya açıklar, asiler, bireyseller, duyarlılar, ısrarcılar ve merak ederler. Önyargılardan sıyrılmış özgün bir bakış açıları vardır. Yani at gözlüğü onlarda kötü durur. Cevaplanmamış sorularla ilgilenmek keşfetmek onlara zevk verir. Bu zevki alırken, kurallarla karşılaşınca da yabancılaşır ve yalnızlığa itilirler.
Bunca pozitif özellikle donatılmış olan sıra dışı yaratıcı insanın negatiflerini merak ediyor musunuz ?
Yaratıcı beyinlerde normal beyinlere nazaran daha çok akıl hastalığına rastlanır. Bir çelişkisi vardır, yaratıcı beyin kurallara, geleneğe karşı kayıtsızdır ancak başkalarının ve kendisinin yaşam tecrübesine karşı duyarlıdır. Bu çelişki kişiyi kaosa itebilecek güçtedir. Dünyaya çocuksu bir şekilde yaklaşabilme yeteneği ile bu olumsuz durumun üstesinden gelir yaratıcı beyin.
Fazlasıyla meraklı olan yaratıcı beyin sürekli meşguldür, gizli ve yasak tanımadığı için ilgilendiği konunun sonuna gidecek kadar da ısrarcıdır.
Tüm bu yazdıklarım birçok psikolojik test, deneysel çalışmalar ve vaka incelemesi sonucunda tespit edilen özellikler. Belirgin özellikler sıralanmış olsa da yaratıcı beynin nasıl çalıştığı ve yaratım sürecini nasıl gerçekleştirdiği hala bir sır. Bilim adamları FMR (fonksiyonel MR) cihazları ile bu sırrı keşfetmeye çalışsalar da henüz bir sonuca varmış değiller.
Yaratıcılık çok değerli bir yetenek. Kim bilir kaç deha toplumumuzda verimsiz konumlara hapsedilmiş, atıl olan yeteneğini kullanamadı veya kullanamıyor.
Yaratıcı Beyinlerin değerini anlamak onları destekleyebilecek gelişmişlik seviyesine erişmek için toplumun ram seviyesini yükseltmek mi gerekir ne dersiniz ?Tanrı yeterince yaratıcı. Etrafımızda bulunan her objeyi rutinin dışına çıkıp gözlemlememiz yeterli. Bir çiçeğe zoom yapmanız yeterli. Bir çiçek bir meyve çekirdeği ne kadar mucizevi varlıklarla donatılmış olduğumuzun kanıtı değil midir ?
Yaratıcı insanların zor bulunduğunu ifade eder çoğu bilinçli insan. Evet zor bulunur ancak, bulunduğu zaman da pek değer verilmez. Herkes gibi davranması istenir, mor inek dışlanır, her türlü kötü muameleye maruz kalır. Genelleme yapmak istiyorum, çünkü yaşadıklarım ve gözlemlerim böyle. MAALESEF.
YARATICILIK herkesin baktığı bir şeyi farklı görmek, farklı düşünmek, herkesten ayrı bir gökkuşağına dönüşmek şeklinde de tanımlanabiliyor. Hep sarı, hep yeşil olmamak, her 7 hatta daha fazla renkte olmak yaratıcılığın kaynağıdır. Yaratıcılık keşiftir, özgürlüktür. Düşünebilmenin, beynin farklı kıvrımlarının işlemesinin verdiği hazdır. Bu hazzı inovasyona bulaştıranların sayısının artması dileğiyle…
*Tüm hakları saklıdır. İzin için başvuru adresi: [email protected]

13 Haziran 2010 Pazar

ORGANİSATİON FOR ECONOMİC CO-OPERATİON AND DEVELOPMENT (OECD) ‘IN INOVASYON STRATEJISI “MUST”LARI

Paris Sözleşmesine dayanarak 1961 de kurulmuş olan OECD (Organisation for Economic Cooperation and Development) sanayileşmiş ülkelerden oluşan bir örgüt.
Ülkemizin 1961 yılında kurucu üye olarak yer aldığı örgüt İnovasyon konusunda bazı stratejiler belirlemiş. Bunları paylaşmak istiyorum.
Sizce İnovasyon sadece teknoloji alanı ile mi sınırlıdır ?
Ekonomik ve sosyal gelişmişlik konusunda da inovasyon odak noktada. Bu durum ülkeden ülkeye ülkenin kaynaklarının zenginliğine kültürel yapısına göre değişiklik gösteriyor. Böyle olunca her şeyin başında olan teknolojiye ek olarak Örgütsel değişim, pazarlama, tasarım v.s. birçok alanlar da inovasyona kucak açmaktan kaçınamıyor. Değer yaratma ve verimlilik alanında pozitif etkili olan inovasyon artık pekiştiriliyor.
OECD İnovasyon Stratejilerini belirlerken dünyanın baş başa kaldığı sorunların ne kadar sınırsız olduğunun altını çizmiş. Başta gelen sorunlar iklim değişikliği, küresel ısınma, gıda güvenliği, sağlık ve tabi fakirlik.
İşte bu sorunlarla başa çıkabilmek adına inovasyonun tam anlamıyla yaygınlaşması-inovasyon süreçlerinin uygulanması kaçınılmaz.
OECD İnovasyon Stratejisi Politikası aşağıda sıralanan prensiplerden oluşuyor;
İnovasyonun ortaya çıkabilmesi için yetkin insan kaynağına ihtiyaç var. İnsan Kaynağına gerekli donanımı sağlamak şart.
Yetkilendirme için de eğitim gündeme geliyor. Eğitim Sisteminin inovasyon alt yapısını kazandırması, bunun için gerekli bilgilerin öğrenilmesi , öğrenilenlerin geliştirilmesi ve en önemlisi de bu süreçlerin esnek bir seyir izlemesi mümkün olmalı.
Firmaların örgütsel değişimi sağlayabilmede esnek olması ve tüketicilerin aktif katılımının gerçekleşmesi gerekir.
Kamuda Hizmet İnovasyonu’nun desteklenmesi ve sunulan hizmetlerin ülke çapında yaygınlaştırılması ve maliyet ve bürokrasinin azaltılması,
İnovasyonun güçlü bir temel üzerinde inşa edilmesinin sağlanması gerekir.
İnovasyon kültürünün iş dünyasında yer alması için gerekli desteğin sağlanması olmazsa olmaz koşullardan.
İnovasyona yatırım yapmak…
Araştırma kurumlarının yönetim yapısının ve süreçlerinin geliştirilmesi gerekir.
İnovasyon alanında özel sektör yatırımlarının arttırılması gerekir. Bunun için de mali sistemin etkin bir şekilde çalışıyor olması elzemdir.
İnovasyonu destekleyen modern ve güvenilir bir bilgi altyapısının varlığı önemsenmeli ve mevzuat ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Bilgi akışının kolaylaştırılması, bilginin yaratılması ve yayılımı için uygun bir ortam sağlanmalıdır.

Dünya genelinde mevcut sorunların çözümü için inovasyonun uygulanması gerekir.
Dünya ülkeleri ile teknolojik işbirliğinin sağlanması, inovasyonun finansmanı için uluslar arası mekanizmanın devreye sokulması, sorunlarla baş edilebilmesi için istikrarlı politika rejiminin sağlanması ve yaygın teşviklerin yer alması, politika rejiminin icatları, çevre dostu teknolojilerinin desteklemesi gerekir.
İnovasyon için oluşturulan politikaların yönetilmesinin geliştirilmesi bölgesel ve ulusal çalışmalar arasında koordinasyonun sağlanması
Karar alma sistemlerinin veriye dayalı olması, hesap verilebilirlik odağında bir sorumluluk anlayışının geliştirilmesi gerekir.

11 Mayıs 2010 Salı

The Secret

Dünyayı ve rutini değiştirecek olan kişiler inovatif bakış açısına sahip olan kişilerdir. Çünkü bu insanlar dünyayı değiştirme güdüsü ile hareket ederler. Diğer insanlardan farklı olarak bir çok özelliğe sahiptirler. İnovatif düşünebilme yeteneği onlara doğuştan bahşedilmiş en değerli yetenektir.
Dünyanın en inovatif şirketlerinden IDEO’nun Genel Müdürü Tom Kelley “İnovasyonun 10 yüzü” isimli kitabına konu olan bir araştırmaya yer vermiş.
E-Bay, Amazon, Facebook v.s. gibi kurucusu inovatif olan 25 inovatif girişimci, 3.000 den fazla üst düzey yönetici ve 500 icatçı üzerinde yapılmış araştırmanın sonuçları ilginç özellikleri ortaya koyuyor. Ayrıca bu ilginç özelliklerin aşağı yukarı tüm inovatif kişilerde ortak olması da şaşırtıcı.
Bu da gösteriyor ki, inovatif olabilmek gerçekten belli özellikleri gerektiren mantıksal ağların bütünü, bir matematik.
Peki bu çok merak edilen ortak özellikler neler ? Belki de nesilden nesile aktarılan genetik şifrelerdir ne dersiniz ?
- İlk özellik Sorgulama Yeteneği.
Evet inovatif olabilmek sorgulamayı gerektirir. Bir çeşit bu neden böyle, şu neden bu şekilde yapılıyor, sorularını soran, düzen bozucu bir düşünce yapısı var. Yazımın girişinde inovatif insanlar dünyayı değiştirecek kişilerdir dedim. Dünyayı değiştirmek sorgulamayı gerektirir değil mi ?
Bir olayı, bir kavramı bir ürünün bileşenlerini neden, nasıl, niçin sorularını sorarak kavrar ve ilerleyebilmek için masaya yatırır incelersiniz. Sorgulayarak değiştirmeyi akıl eder ve başka özelliklere de sahipseniz farklı şeyler yaratırsınız veya farklı şeyler meydana getirmenin öncüsü olursunuz.
Sorgulama yeteneğiniz az ise veya körelmiş ise canlandırmanız, bunun için de beyin hücrelerinizi harekete geçirmeniz gerekir.
- Gözlem Yapmak
Sorgulayan inovatif kişinin diğer bir özelliği de sürekli olarak gözlem yapmaktır.
Ben gözlemi inovasyon için en değerli malzeme olarak görüyorum. Çünkü bir şeyleri ortaya çıkarmak, eklemek, değiştirmek, çıkarmak tüm bunlar belli bir gözlem alt yapısını gerektirir. Binanın temeli neyse inovatif kişiliğin temeli de gözlemdir.
Sürekli gözlem yapan inovatif kişilik; ihtiyaçları, boşlukları, neler yapılabileceğini görür. Sorgular, “şöyle yapsak nasıl olur” der. Şayet sıra dışı bir yaratıcılık yeteneğine de sahipse beyindeki korteksler devreye girer ve yeni ürünleri, uygulamaları akla gelebilecek her şeyi ortaya çıkarır.
Bir yerde okumuştum, nerede bir noktaya bakan insan kalabalığı görsem hep aklıma gelir. Denir ki, İnovatif kişilik kalabalığın baktığı yere bakmaz, kalabalığa bakar.
Yani farklı bakış açısının basit bir kuralı gibidir bu durum. Diğer insanların ilgilendikleri şeylerle ilgilenmezler özetle. Bazen bu durumun sıkıntılarını yaşasalar da inovasyon dünyasında yaşamak için değer…
- Diğer bir özellik deneyler yapmak.
Dünya bir laboratuarsa İnovatif Yetenek de laboratuarda deney tüplerini, malzemeleri kurcalayan bir dahidir.
Denemeler yaparlar ve hiç yılmazlar. Çünkü kendilerine doğuştan bahşedilmiş bu yetenek hiç durmamalarını emreder. Sesi ve iletişimi kablolardan bağımsız taşıyabilir miyiz? Kalem ile kamera birleşebilir mi? Görüntüyü sadece televizyonda mı görmeye mahkumuz yoksa cep telefonundan da görüntü desteklenebilir mi? Koltuğumuzdan kalkmadan internet üzerinden alışveriş yapabilir miyiz?
Tüm bunlar dünya denilen deneysel düzlemde birçok inovatif ürün ve hizmetin ortaya çıkmasını sağlayan düşünce yapıtaşları değil midir ?
- Ağ Kurabilme gibi bir özellikleri de vardır.
Aslında düşünürseniz mantıklı bir yargıya varırsınız, farklı olan insan ne yapar farklı insanlarla tanışmak ister. Farklı bakış açılarını gözlemlemek, farklı düşünceleri algılamak çok yönlü bakış açısını da kazandırdığından bir şeyleri değiştirme potansiyeline sahip olan inovatif insanoğlu için olmazsa olmazlardandır.
Ne kadar farklı bakış açısı o kadar çok farklı bakabilme yeteneği.
- Dünyayı değiştirme güdüsü risk almayı gerektirir mi ?
Tabi gerektirir. Başta size deli diyebilecek taraftarlarınız olacaktır ve bu temel bir risktir.
Defalarca başarısız olma riskiniz mevcuttur. Binbir emekle oluşturduğunuz ürünü beğenmeyenler olacaktır, ya da fikrinizi saçma bulanlar. Aklınıza ne gelirse. İnovatif kişi biraz da Pollyanna’dır, yoksa ilerleyemez.
Evet, yukarıda sayılan tüm bu araştırmayla sabit özellikler yaratıcı zeka, kurumsal-bireysel teşvik (maddi-manevi) ve beyninin her iki tarafını da kullanan ana malzememiz inovatif kişilikte birleşince karşımıza İnovatif Girişimci çıkıyor.
Ben bu noktada girişimciliğin farklı biyolojik özellikleri olan inovatif kişiliğe nasıl hayat verdiğine değinmek istiyorum.
Şu bir gerçek ki ne kadar inovatif olursanız olun fikirlerinizi hayata geçirecek bir teşvikiniz yoksa yerinizde sayarsınız ve zaten hayata geçiremediğiniz fikirler de inovasyonu yaratmanızı engeller, fikir olarak kalmaya devam ederler. Tarih tekerrürden ibarettir.
Eski İtalya’da varlıklı ve bilimi, sanatı teşvik eden Medici Ailesi’ni duymuşsunuzdur. Bu aile Rönesans’ın ortaya çıkmasını sağlayan bir faaliyete imza attı. Tüm sıra dışı bilim adamlarını, sanatçıları etrafında topladı, finanse etti, en önemlisi bu insanların birbirleriyle iletişim kurarak etkileşimlerini sağladı ve sonunda yeni bir çağın ortaya çıkmasını sağladı. Medici Ailesi’nin bu birleştirici rolü olmasaydı veya bu değerli insanları finanse etmeseydi bu insanların bireysel olarak çırpınışları bugün bizim için bir şey ifade eder miydi ?
En önemlisi bu insanların icatları, harika ,eşsiz tabloları, heykelleri ortaya çıkarma kudretleri olur muydu ?
Hep söylenen klişe bir cümle var. Eğitim şart, şimdi gelişebilmek hatta bırakın gelişmeyi bir adım öteye ilerleyebilmek için inovasyon şart.
Bunun için de teşvikler kaçınılmaz olmazsa olmazlar arasında geliyor. Önceliklerden biri.
Keşfetme yeteneğinin üst düzeyde gezindiği inovatif kişinin beyni bazı vurgulayıcı özelliklere sahip.
Bir kere ilişkilendirme yeteneğine sahip. Şeyler arasında ilişki kurma yeteneği. Bu bir yaratıcılık belirtisi tabi.
Diğer bir yetenek bugüne kadar sorgulanmayanı sorgulayabilme. Neden birçok aracın kapısı yan taraftadır, neden kapılar aracın üstünde değildir, üstünde olsa nasıl olur gibi.
Kilit sorular; neden böyle, olursa ne olur, neden olmasın, neden denenmiyor ki?
İki zıt fikirden sentez, başka bir fikir oluşturma da diğer yetenekleri arasında. Ayrıca sınırlamalar, yasaklar inovatif ve yaratıcı beyni geliştirici etki yaptığından yararlıdır.
İnovatif beyinli kişiler yarattıkça, yeni fikirler buldukça kendilerini yeniden keşfederler. Dünyayı yeniden keşfederler. Yeniden keşif de sizi bilmem ama benim için hayatın anlamı ve mutluluk veren vazgeçilmez bir haz.
Gelin siz de bu hazzı tadabilmek için inovatif yönünüzü geliştirebilmek veya var olan yeteneğinizi derin uykusundan uyandırmak için bir adım daha atın.

Feminen Teknoloji

Kadınlara hitap eden ürünleri piyasaya sürmek her zaman için o ürünün satış trendini artırmıştır. Tabi, bu başarıyı elde edebilmek için kadınları anlayan bir bakış açısıyla hazırlanmış olmaları gerekiyor.
Telefonlardan sarkan ilginç süslerle, parlak taşlarla başlayan trend, daha sonra pırlantalı cep telefonları, pembe, kırmızı vb. renkli laptop, netbook, Savaroski taşlı kılıflarla son hızla devam ediyor.
Bununla da kalınmıyor tabi, her alanda bu kitlenin fethedilmesi hedefleniyor. Philips’in kadınlara yönelik Ambilight teknolojisinin temel çalışma prensibini televizyonun sag ve sol taraflarina yerlestirilmis aydinlatma sistemi ile duvara isik yansitilmasi olusturuyor. Yansiyan isigin rengi manuel ayarlanabiliyor ya da ekrandaki görüntünün ana rengine göre televizyon ayari otomatik olarak yapabiliyor. Philips Ambilight teknolojisi, karanlik odada bile gözleri yormadan sinema keyfi yasatiyor.
Kullanılan cep telefonunun modeli veya netbook, laptoplar sosyal statüyü belirleyen etkenler arasında iken şimdilerde bu etkenlere kullanılan aksesuarların şıklığı da eklendi.
Teknoloji aksesuar silahıyla kadınların kalbini fethetmeye çalışıyor. Sadece kadınlar mı, çocuklarda farklılaştırılmış ürünlerle bu pazarda hedef müşteri kitlesi arasında yer alıyor.
Şık tasarımlı cep telefonları yaygın olmasa da aksesuar elbisesiyle süslenip kadınların albenisini kazanıyor. Feminenleşiyor.
Bu noktada HP nin Vivienne Digital Clutch Notebook PC si göz kamaştırıyor.
Aslında olması gereken de bu değil mi? Farklı müşteri profiline farklı ürünler sunabilmek ve kar payını artırmak.
Kadınlar her ne kadar teknolojiyi geriden takip ediyor diye anılsalar da feminen teknoloji ürünleri ile bu algı yıkılacağa benziyor. Vitrinlerde yer alan şık ve parlak taşlı son model ürünlerin, aksesuarların artmasını diliyorum.
Çünkü kadınların teknolojiye ilgilerinin artması daha hızlı bir ivme ile gelişme sağlayacak düzleme geçişi sağlayacaktır.
Ben şuna inanıyorum, ne kadar çok farklı bakış açısı o kadar çok fikir ve gelişme potansiyelini beraberinde getirir. Bu anlamda eğitim faaliyetleri de devreye giriyor. Teknosa’nın kadınlara yönelik Bilgisayar Eğitimi vermesi çok güzel bir adım.
Görünür feminenlik dışında operatörlerin servis hizmetleri de kadınlara yönelik. Turkcell’in kadın ve yaşam paketi, bebeğimi beklerken paketi kadınlara özel hizmetler veriyor. İndirim isteyen Turkcell’li parmak kaldırsın gibi radikal ve geniş yelpazeyi kapsayan kampanyalarla da aslında öncelikli olarak kadınlar odakta.
Kadınların merak ve ihtiyaçlara yönelik talepleri arttıkça bu ürünler, servisler, kampanyalar da çeşitlenecek ve teknoloji daha da feminenleşecek. Tasarımın rolü daha da artacak.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Son teknolojik trendler

Yine apple yine inovasyon
Apple, yakın zamanda İPod ve diğer ürünlerinde kullanacağı güneş pilini piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Cihazlara entegre edilebilecek taşınabilir güneş pilleri iPods, iPhones, Shuffles, MacBooks gibi ürünleri kapsayan bir yelpazede kullanılıyor olacak. Heyecan verici bir haber çünkü artık gerçekten şarj etme derdimiz kalmayacak. Güneş doğal şarj cihazımız olacak, halka inecek.
Lambalı Koltuk
Ürün İnovasyonunun sonu yok. Bu kez Belçikalı tasarımcı Gaëtan Van de Wyer her şey bu koltukta dedirten bir koltuk tasarımına imza atmış. Kitap okumak için çok fonksiyonlu koltuğa oturmanız yeterli. LED okuma lambanız büyüleyici ışığı ile aydınlanmanızı sağlıyor olacak zaten.
Ağırlık Yardımcımız
Havaalanlarında bagajlarımızın limitin ne kadar üzerinde olacağının tespiti için yararlı olacak bir inovatif ürün. Extra ne kadar ödemek zorunda olacağımızı gösteren bu taşınabilir ağırlık ölçer Marcella Maltese ve Lin Wei tarafından dizayn edilmiş. Ne dersiniz işe yarar değil mi?

6 Nisan 2010 Salı

AVRUPA İNOVASYON RAPORU VE TÜRKİYE

Geçtiğimiz günlerde AB Komisyonu tarafından açıklanan Avrupa İnovasyon Raporu’nda ülkemizin çok gerilerde yer alıyor. Buna rağmen inovasyon artış hızının yükselmiş olması umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Detaylara birkaç elzem soru eşliğinde inmeye çalışacağım.
Bu raporun hazırlanmasında kimler rol oynuyor ?
Hangi ülkelerle karşılaştırılıyoruz ?
Bu raporda ölçüm kriterleri neler ki biz alt sıralardayız ?
Dünya İnovasyon konusunda ne durumda ?
Avrupa İnovasyon Puan Tablosu 2009 başlıklı rapor AB Komisyonu tarafından, Ortak Araştırma Merkezi, Sussex, Urbino, Leiden Üniversitelerinin katkılarıyla Maastricht Ekonomik ve Sosyal Araştırma –Eğitim Merkezi’nce hazırlatılıyor.
İnovasyon Performansımız ise grupta bulunan ülkeler içerisinde aşağıdaki kriterlere göre incelenmiş ve ölçülmüş.
- Yeni ve önemli ölçüde değiştirilmiş ürün, mal, veya hizmet, süreç uygulamaları
- Yeni Pazarlama Yöntemleri
- Yeni İş Uygulamaları
- Yeni Organizasyon yöntemlerinin ortaya çıkartılması
Bu kriterlere göre yapılan sıralamada biz catching-up statüsünde alt sıralardayız.
Bizimle aynı grupta olan ülkeler ise Bulgaristan, Hırvatistan, Letonya ve Sırbistan.
AB ortalamasının altında olduğumuz alan “İnsan Kaynaklarında İnovasyon” . Bu alanda pek bir şey yapılmadığı için sonuca şaşırmadım.
Rapora göre ülkemizin İnovasyon Performansı;
AB ülkeleri ortalamasının oldukça altında ancak iyileşme hızı 3 kat daha fazla.
AB 27 ülkeleri ile performansımız karşılaştırıldığında; finans ve destek, İnovasyoncular, Ekonomik etkiler güçlü yönlerimiz arasında. Ancak İnsan Kaynakları, Firma Yatırımları ve Üretilen iş alanlarında ise zayıfız.
Raporda yapılan analizde; 2005 ten itibaren İnsan Kaynakları, Finans ve Destek, Firma Yatırımları ve Üretilen İş alanları;
mühendislik, sosyal ve beşeri bilimler alanından mezun olmuş kişiler arasında % 17.2
Hayat boyu öğrenimde % 13.1
Öz kredilerde % 17.3
Ar-Ge harcamalarında % 28.5
Avrupa Patent Ofisi patentlerinde % 15 oranında etkili büyümenin sonucu olarak inovasyon performansında iyileşmenin belirlileyicileri olduğu, diğer alanlarda ise performansın küçük miktarlarda arttığı vurgulanmıştır.
Ölçülen alanların açıklamaları ise şöyle;
İnsan Kaynakları; Yüksek vasıflı ve eğitimli kişilerin iş alanlarında bulunulabilirliği,
Finans ve Destek; Hükümetlerin inovasyon etkinlikleri için destekleri ve inovasyon projeleri için finansman bulunabilme durumu
Firma Yatırımları; İnovasyon üretmek için firmaların yaptığı değişik yatırımların sahası
Bağlantı ve Girişimcilik; Girişim ve işbirliğinde, inovasyon firmaları arasında ve kamu sektörü ile yapılan girişim ve işbirliği çabaları
Üretilen İşler; İnovasyon sürecinde üretilen fikri mülkiyet haklarının düzeyi.
İnovasyoncular; Piyasa inovasyonlarını sunan firma sayısı
Ekonomik etkiler; İnovasyonun istihdam, ihracat ve inovasyon etkinliklerine bağlı satışlarda elde ettiği başarı.
Avrupa İnovasyon Raporu’nun İnovasyon Performansının Karşılaştırmalı Analizi kısmında ülke değerlendirmeleri ve sıralamaları ise şöyle;
ü Altın Madalyayı alan ülkeler; Danimarka, Finlandiya, Almanya, İsveç, İsviçre ve İngiltere. Bu ülkeler İnovasyon Performansı açısından lider ülkeler.
ü Liderleri izleyen Gümüş Madalya sahibi ülkeler; Avusturya, Belçika, Kıbrıs Rum kesimi, Estonya, Fransa, İzlanda, İrlanda, Lüksemburg, Hollanda ve Slovenya. Bu ülkelerin performansları AB 27 ülkeleri ortalamasının üzerinde.
ü Bronz Madalya sahibi ülkeler ; Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Litvanya, Malta, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya ve İspanya. Bu ülkelerin inovasyon düzeyleri orta seviyelerde, performansları ortalamanın altında.
ü Maalesef bu grup ülkelerin madalyası yok. Bulgaristan, Hırvatistan, Litvanya, Romanya, Sırbistan ve Türkiye catching-up grubunda, yukarıdaki ülkeleri yakalamaya çalışıyor. Yani performansımız çok altlarda ama AB 27 ülkelerinin ortalaması karşısında zaman içinde artış gösteriyor. Bu da güzel bir gelişme tabi.
Ülkelerin genel değerlendirmesinde istatistiklere göre; AB, ABD yi yakalamakta güçlük çekiyor.
Avrupa’nın daha fazla inovasyon yapmaya ihtiyacı var. Avrupa, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Çin gibi ülkelerin ise önünde yer alıyor.
2008 den bu yana AB ülkeleri İnovasyon Performanslarını düzenli bir şekilde iyileştirmeye yönelik adımlar izledi. Ancak aksayan adımlarda oldu, bunda ekonomik krizin etkisi büyük tabi.
Görüldüğü gibi ülke olarak raporda umut veren bir performans izliyoruz ancak yeterli değil. Zayıf olduğumuz yönleri ivedilikle teşhis etmemiz, en uygun tedavi yöntemlerini seçmemiz gerekiyor.
İnovasyon Lideri ülkeler grubunda yer almak umuduyla.
Yararlanılan Kaynak:EurActiv

24 Ocak 2010 Pazar

Görme Engelliler İçin Kontör Kartı

İnovasyon, özellikle engelli insanların ihtiyaç duyduğu ürünlerin, hizmetlerin oluşturulabilmesi için vazgeçilmez bir olgu.

Düşünün bir kere 8,5 milyon den fazla engelli ile aynı ülkede yaşıyoruz. Ama onların ihtiyaçlarını hissedebiliyor muyuz ? Tartışılır demeyeceğim, hiç hissetmiyoruz. Çünkü yaşamsal imkanlar onlara göre düzenlenmiş değil. Zaten normal insanlar yaşamakta yeterince zorlanırken engellilerin zorlanmaması mümkün mü ? Peki ne oluyor, olan şu, bu insanlar içlerine, evlerine kapanıyorlar ister istemez. Bence haklılar.

Bir görme engelliyi düşünün. Herkesin vazgeçilmesi olmuş bir alet var, cep telefonu, sürekli yenileniyor modeller, ortalık cep telefonu reklam ve modellerinden geçilmiyor, 3G geldikten sonra bu tansiyon daha da arttı. Görme engelliler sizce cep telefonu kullanabiliyor mu ? Onlar için yapılmış telefonlar var. Ama kontör kartı aldıklarında yükleyemiyorlar çünkü kartları okuyamıyorlar. Neden çünkü kartlar Braille alfabesi ile yazılmamış.

Senaryo şöyle gelişiyor; Normal insanların kontör kartını alan ve yükleyemeyen görme engelli birilerinden yardım istiyor. Hiç unutmayacağım bir deneyim yaşamıştım, bir görme engelli müşteri kontör kartını yükleyemediği için etraftaki “insanlardan” yardım istemiş ve kartı eline alan “yardımsever insan” muhtemelen kendi hattına yüklemiş ve demiş ki bu kart yüklenmiyor. Sonra mağdur vatandaş Call Center ı arıyor ve kartın yüklenmiş olduğunu öğreniyor hem de kartı aldığı saatlerde. Bu kadarına da pes ama oluyor işte.

İşin daha da kötüsü görme engelli haykırıyor, “ben defalarca aynı şeyi yaşıyorum lütfen bir çözüm üretin.” Çözüm üretildi mi ? Üretildi ancak GSM Operatörlerini dürtmek gerekiyor sanırım. Çünkü hala piyasada böyle kartlar satılmıyor. En azından Sosyal Proje kapsamında değerlendirebilir ve Müşteri Memnuniyetini gerçek anlamda sağlamış olurlar.

Eğer yürüyemiyorsam ve tekerlekli sandalyede hayatımı sürdürüyorsam ve sokağa çıktığımda çukurlarla, her köşede park etmiş geçit vermeyen arabalarla karşılaşıyorsam bunlar yeterince engel değil mi ?

Bir de ruhsal engeller var tabi, toplumsal hoşgörüsüzlük aşağılama psikolojimizin olduğu tartışılmaz bir gerçek.

En basitinden hala kilolu insanlarla “kaç aylık” sorusu sorularak dalga geçilebiliyor, çocuklar okullarda kusurlu gördükleri çocukların özellikleriyle dalga geçiyorlar. İnsanların “sakat” yargısı, ama yardıma gelince de kaçmaları, iş imkanı araştırınca 2. Sınıf insan muamelesi gösterilmesi veya kılı kırk yaran işlemlerin yapılması ve sonuçta işsizlik…

Zorluk, zorluk, mücadele mücadele ama nereye kadar. Bu insanların elinden tutmak ama gerçekten elinden tutabilmek için çaba gösterileceğine inanmak istiyorum. Engelliler için geliştirilmiş ürünler var tabi bunları alabilen var mı tartışılır. İnovasyon onlara ne kadar nüfuz ediyor bu da tartışılır.

Bizim bireyler olarak yapmamız gereken şey bir görme engelliyi karşıdan karşıya geçirmekten daha fazla olmalı değil mi ? Bu klasikleşmiş yardım artık çok yavan geliyor, daha ciddi şeyler yapmalıyız. Çünkü engelli olmak bizim şartlarımızda gerçekten çok zor. Hem maddi hem de insan kalitesi anlamında. İnovasyonun bakir alanı ve teşviklerle bu alan ihtiyaçlara yönelik olarak işlenmeli.