ALTIN ÇÖREK
İçeriğinde yoğun miktarda Fındık, Üzüm, Ruşeym, Keçiboynuzu, Zerdeçal bulunan ‘Altın Çörek’i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tanıttı. Özellikle öğrenci kitlesini hedefleyen ve sabah dışarı çıkan tüm insanların kahvaltı ihtiyacını gideren bu ürün İstanbullu olan herkesin beğenisini kazanmış durumda. Günlük vitamin, mineral, protein ve enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacak altın çörek gelişme çağında çocuklar için de abur cubur alışkanlığının yerini tutacağa benziyor.
İnovasyonun basit mantığı şuydu hatırlarsanız basit fikirler bul ama para kazandıracak, para edecek fikirler. Ben Altın Çörek ürününü tam olarak inovasyon örneği olarak görüyorum.
Aslında sıra dışı bir adım da atıldı diye düşünüyorum. Çünkü bugüne kadar hep kanserden korunmak için bağışıklık sisteminizi güçlendirin, şunu yiyin bunu yiyin diyen uzmanların söylediklerini hep not alıp bir şekilde temin etmeye çalışıyorduk. Altın Çörek faydalı gıdaları birleştirip tek üründe toplayarak ta bir yeniliğe imza atmış oldu.
Bu tür örneklerin artmasını diliyorum. Ancak herkesin, geniş kitlelerin kullanımına sunulması çok önemli. Ürün sadece bir kesime hitap ediyorsa yayılmıyorsa bir eksiği var demektir.
Örneğin, tekstilde nano teknoloji kullanılıyor ve bu yönde geliştirilen bir çok ürün var, bunların gündelik hayatta kullanılması önemli. Ancak bu şekilde yayılım gerçekleşebilir. Kazanç artabilir. Tam anlamıyla inovasyon imzası atılabilir.
Veya Hizmette İnovasyon uygulanabilir. Farklı örnekler, basit ama işe yarar böylece geniş kitleler X şöyle yapıyor neden Y böyle yapmıyor diye firmaları hizmette inovasyona zorlar. İtici güç inovasyon gelişmeyi tetikler.
Domino etkisinin Altın Çörek ten ilham alıp başlayabilmesi ve yayılması dileğiyle.
İnovasyon bir tür aşktır
Aşk, ilahi aşktır, sanata duyulan aşktır, bir şeyler üretme, yaratabilme aşkıdır, birçok çeşide bürünerek karşımıza çıkan aşktır. Fiziksel aşktan farklı olarak belli bir süre ile kısıtlı olmaması en belirgin özelliklerinden.
Bilim Adamlarına, şaheserler üreterek sefil bir şekilde ölen sanatçılara bir bakın.
Bilim Adamları, çevrelerindeki insanlar ne derlerse desinler, deliye çıksa da adları doğru bildiklerinde ısrar ederek çağın buluşlarına imza attılar. Örnek: Thomas Edison 10 bin kere başarısız oldu ama yılmadı. Bu bir aşk. Hepsinin ortak bir yanı var o da bir gün mutlaka bir şeyler başarabileceklerine, kendi dillerinden konuşan beyinlere ulaşabilecekleri gerçeği. Zaman onları her an haklı çıkarıyor.
İnnovatörlere bir bakın. İnovasyon onlar için yaşamları boyunca yanlarında tuttukları, yaşam enerjisi katan bir can simidi adeta. Bu insanlar genetik armağan olan yaratıcılık yeteneklerini inovasyonla birleştirip kitlelerin hayatını değiştiren yeniliklere imza atıyor ve koşmaya devam ediyorlar. Bu moda sektörü olabiliyor, tıp olabiliyor, sinema ya da sanatın çok farklı dallarında hayat bulabiliyor.
İnovasyon benim için de bir aşk. Kendimi bildim bileli derler ya, yeni bir şeyler üretebilme tutkusu hep içimde yer buldu. Yaratıcılık yoğunlu oldu çoğu zaman, para kazandıran her yenilik inovasyondur bakış açısının dışına çıkıp daha genel nüfuz etti daima. İnatla, her şeye rağmen.
İnovatif olmanın, yaratıcı olabilmenin bedeli çok ağır ödenir bazan, veya biyolojik farklılıklar bu bedeli size daha önce ödetmiştir. İş hayatında inovatif iseniz, sıra dışı başarılar kazanıyorsanız, madolyonun arka yüzünde sizi bekleyen potansiyel mobbinglere, kariyerinizi orada sonlandırma gibi hazin sonlara hazır olmanız da gerekir. Toplumun, başarıyı veya sıra dışı insanları kabul etmesi biraz zaman alacak. Bu dönem zarfında birçok inovatif, yaratıcı birey zarar görme tehlikesi ile karşı karşıya.
Meyve veren ağacın eski köye yeni adet getirmesine izin verilmesi bir kültür sorunu. 9 köyden kovup 10. Köyün yüzüne kapıyı kapatmasında olduğu gibi.
Ama dedim ya bu bir aşk. Acısı da olacak, katlanılacak. Ben bu acıyı her başarıyı tattığımda değişik şekillerde yaşadım.
Ama dedim ya bu bir aşk. Hem de bitmeyen ve hele genetik şifresinde yer alıyorsa yaşam boyu her şeye rağmen devam edecek, hümanist bir aşk.
Babam Tarih Yapıyor
Film kısaca bir duvar ustasının, Süryani işçisi ile birlikte kilisenin onarım çalışmalarını yapması, Müslümanlar ile Süryaniler arasındaki dostluk öyküsünü anlatıyor. Kilise papazı ile köy imamının dostluk bağları da işlenen detaylar arasında. Bir de keklikler var tabi. Yarı açık kafeslerinde çevreyi izleyip, ötüp duruyorlardı.
Yalın bir hayat sergilenmişti belgesel filmde. Konuşmalar, yemekler, soğan, biber. Biber den ağzın yanması ve suya koşuş. Her şey Mardin’e, doğallığa aitti.
Bir detay daha.. Kilise onarım çalışmaları devam ederken bir tarafta ezan okunuyor diğer tarafta da Kilise çanı çalıyor. Farklı dinlere mensup iki insan mola veriyor. Biri usta biri işçi. Biri kıbleye diğeri doğuya doğru yöneliyor. 90 dereceli bir açı oluşuyor aralarında. Biri Müslüman biri Süryani. İkisi de 90 derecelik açıya rağmen aslında sırt sırta namaz kılıyorlar.
Her şey çok temiz, çok iyi niyetli. Farklı dillerin konuşulduğu coğrafya İngilizce ile birleşiyor. İngilizce alt yazı ile birçok dilin tek anlamı veriliyor.
Hepimiz çok farklı olsak ta tek değil miyiz aslında ?
VUVUZELA – İNOVASYON – ÖLÜM
İnovasyon bazan vuvuzela gibi rahatsızlık veriyor, farklı olma hakkının getirdiği bir çığlık gibi, normallerin anormaliteye karşı savaş açması durumu gibi.
Ölüm gibi de değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu yüzümüze her fırsatta vuruyor, hatırlatıyor. Bu önyargıdan ne zaman kurtulunur bilinmez. Ama bir an önce bu aşamayı kat edemezse seslendiklerim çağın oldukça gerisinde kalacaklar. Temel mesele aslında önyargılar.
İnovasyon bağımlıları her ikisine de alışık. Ama hemen öyle alışılmıyor tabi, yıllar geçiyor sindirebilmek için. Hem vuvuzela gibi beğenilmeyene karşı direnmeye, inatçılığa. Hem de ölüm gibi her zaman var olmaya.
İnovasyon sıra dışı bireysel bir çaba olur genellikle. Özellikle bizim ülkemizde en azından böyle. Genel olarak ta yaygın bir motivasyonsuzluk ile çevrilidir. Hafif depresif bir inovasyon algımız var. Ne olacağını bilmeden uçuruma kendini bırakan o kadar az ki. İnovatifler cesur olmalı ya o yüzden.
Bir de, vuvuzelada binlerce arının uğultulu sesi var. Hiç empati kurmayı denedik mi acaba ? Bize kötü gelen ses onu çalanlar için zevkli bir nağme olamaz mı ? Ya da bizim güzel dediğimiz onlara kötü gelemez mi. Renkliliği korumak gerekmez mi ?
İnovasyonda da kültürün, birikmişliğin, çalışkanlığın insanlığa hizmet edercesine çıkardığı hoş bir sada var. Bu hoş sadanın artması için bizlerin arı gibi çalışmaya devam etmesi dileği ile.
Sütbeyazı Yaz Sohbetlerim
Ayasofya’ya geçtim. Sıcaktan kaçıp serin bir ortama geçiş rahatlatıyor beni. Yine dünya insanları. Tarih kokusu. Duvardaki melek resimleri. Ayasofya’nın tarihi.
Tekerlekli sandalyede ailesi ile birlikte gelmiş bir bayan dikkatimi çekiyor. Sandalyeden izliyor dünyayı, öğreniyor, hayatı bir çok kişiden daha dolu dolu yaşadığı belli, gözleri benim engelim yok diyor.
Dilek taşının önünde bu sefer turist sırası var. Herkes baş parmağını taşın içinde gezdirip dilek tutuyor. Umarım hepsinin dilekleri gerçekleşir. Serin Ayasofya’nın rampasını çıkmaktan vazgeçiyorum. İnsan kalabalığı olmayan köşelerdeki bilgilendirme panolarını okuyorum. Çok güzel bir esinti yüzümü okşuyor. Felaketleri atlatan Ayasofya şefkat dolu havasıyla herkesi kucaklıyor.
Türkiye’nin Avrupa İnovasyon Raporunda Yeri
Detaylara birkaç elzem soru eşliğinde inmeye çalışacağım.
Bu raporun hazırlanmasında kimler rol oynuyor ?
Hangi ülkelerle karşılaştırılıyoruz ?
Bu raporda ölçüm kriterleri neler ki biz alt sıralardayız ?
Dünya İnovasyon konusunda ne durumda ?
Avrupa İnovasyon Puan Tablosu 2009 başlıklı rapor AB Komisyonu tarafından, Ortak Araştırma Merkezi, Sussex, Urbino, Leiden Üniversitelerinin katkılarıyla Maastricht Ekonomik ve Sosyal Araştırma –Eğitim Merkezi’nce hazırlatılıyor.
İnovasyon Performansımız ise grupta bulunan ülkeler içerisinde aşağıdaki kriterlere göre incelenmiş ve ölçülmüş.
– Yeni ve önemli ölçüde değiştirilmiş ürün, mal, veya hizmet, süreç uygulamaları
– Yeni Pazarlama Yöntemleri
– Yeni İş Uygulamaları
– Yeni Organizasyon yöntemlerinin ortaya çıkartılması
Bu kriterlere göre yapılan sıralamada biz catching-up statüsünde alt sıralardayız.
Bizimle aynı grupta olan ülkeler ise Bulgaristan, Hırvatistan, Letonya ve Sırbistan.
AB ortalamasının altında olduğumuz alan “İnsan Kaynaklarında İnovasyon” . Bu alanda pek bir şey yapılmadığı için sonuca şaşırmadım.
Rapora göre ülkemizin İnovasyon Performansı;
AB ülkeleri ortalamasının oldukça altında ancak iyileşme hızı 3 kat daha fazla.
AB 27 ülkeleri ile performansımız karşılaştırıldığında; finans ve destek, İnovasyoncular, Ekonomik etkiler güçlü yönlerimiz arasında. Ancak İnsan Kaynakları, Firma Yatırımları ve Üretilen iş alanlarında ise zayıfız.
Raporda yapılan analizde; 2005 ten itibaren İnsan Kaynakları, Finans ve Destek, Firma Yatırımları ve Üretilen İş alanları;
mühendislik, sosyal ve beşeri bilimler alanından mezun olmuş kişiler arasında % 17.2
Hayat boyu öğrenimde % 13.1
Öz kredilerde % 17.3
Ar-Ge harcamalarında % 28.5
Avrupa Patent Ofisi patentlerinde % 15 oranında etkili büyümenin sonucu olarak inovasyon performansında iyileşmenin belirlileyicileri olduğu, diğer alanlarda ise performansın küçük miktarlarda arttığı vurgulanmıştır.
Ölçülen alanların açıklamaları ise şöyle;
İnsan Kaynakları; Yüksek vasıflı ve eğitimli kişilerin iş alanlarında bulunulabilirliği,
Finans ve Destek; Hükümetlerin inovasyon etkinlikleri için destekleri ve inovasyon projeleri için finansman bulunabilme durumu
Firma Yatırımları; İnovasyon üretmek için firmaların yaptığı değişik yatırımların sahası
Bağlantı ve Girişimcilik; Girişim ve işbirliğinde, inovasyon firmaları arasında ve kamu sektörü ile yapılan girişim ve işbirliği çabaları
Üretilen İşler; İnovasyon sürecinde üretilen fikri mülkiyet haklarının düzeyi.
İnovasyoncular; Piyasa inovasyonlarını sunan firma sayısı
Ekonomik etkiler; İnovasyonun istihdam, ihracat ve inovasyon etkinliklerine bağlı satışlarda elde ettiği başarı.
Avrupa İnovasyon Raporu’nun İnovasyon Performansının Karşılaştırmalı Analizi kısmında ülke değerlendirmeleri ve sıralamaları ise şöyle;
Bu raporun hazırlanmasında kimler rol oynuyor ?
Hangi ülkelerle karşılaştırılıyoruz ?
Bu raporda ölçüm kriterleri neler ki biz alt sıralardayız ?
Dünya İnovasyon konusunda ne durumda ?
Avrupa İnovasyon Puan Tablosu 2009 başlıklı rapor AB Komisyonu tarafından, Ortak Araştırma Merkezi, Sussex, Urbino, Leiden Üniversitelerinin katkılarıyla Maastricht Ekonomik ve Sosyal Araştırma –Eğitim Merkezi’nce hazırlatılıyor.
İnovasyon Performansımız ise grupta bulunan ülkeler içerisinde aşağıdaki kriterlere göre incelenmiş ve ölçülmüş.
– Yeni ve önemli ölçüde değiştirilmiş ürün, mal, veya hizmet, süreç uygulamaları
– Yeni Pazarlama Yöntemleri
– Yeni İş Uygulamaları
– Yeni Organizasyon yöntemlerinin ortaya çıkartılması
Bu kriterlere göre yapılan sıralamada biz catching-up statüsünde alt sıralardayız.
Bizimle aynı grupta olan ülkeler ise Bulgaristan, Hırvatistan, Letonya ve Sırbistan.
AB ortalamasının altında olduğumuz alan “İnsan Kaynaklarında İnovasyon” . Bu alanda pek bir şey yapılmadığı için sonuca şaşırmadım.
Rapora göre ülkemizin İnovasyon Performansı;
AB ülkeleri ortalamasının oldukça altında ancak iyileşme hızı 3 kat daha fazla.
AB 27 ülkeleri ile performansımız karşılaştırıldığında; finans ve destek, İnovasyoncular, Ekonomik etkiler güçlü yönlerimiz arasında. Ancak İnsan Kaynakları, Firma Yatırımları ve Üretilen iş alanlarında ise zayıfız.
Raporda yapılan analizde; 2005 ten itibaren İnsan Kaynakları, Finans ve Destek, Firma Yatırımları ve Üretilen İş alanları;
mühendislik, sosyal ve beşeri bilimler alanından mezun olmuş kişiler arasında % 17.2
Hayat boyu öğrenimde % 13.1
Öz kredilerde % 17.3
Ar-Ge harcamalarında % 28.5
Avrupa Patent Ofisi patentlerinde % 15 oranında etkili büyümenin sonucu olarak inovasyon performansında iyileşmenin belirlileyicileri olduğu, diğer alanlarda ise performansın küçük miktarlarda arttığı vurgulanmıştır.
Ölçülen alanların açıklamaları ise şöyle;
İnsan Kaynakları; Yüksek vasıflı ve eğitimli kişilerin iş alanlarında bulunulabilirliği,
Finans ve Destek; Hükümetlerin inovasyon etkinlikleri için destekleri ve inovasyon projeleri için finansman bulunabilme durumu
Firma Yatırımları; İnovasyon üretmek için firmaların yaptığı değişik yatırımların sahası
Bağlantı ve Girişimcilik; Girişim ve işbirliğinde, inovasyon firmaları arasında ve kamu sektörü ile yapılan girişim ve işbirliği çabaları
Üretilen İşler; İnovasyon sürecinde üretilen fikri mülkiyet haklarının düzeyi.
İnovasyoncular; Piyasa inovasyonlarını sunan firma sayısı
Ekonomik etkiler; İnovasyonun istihdam, ihracat ve inovasyon etkinliklerine bağlı satışlarda elde ettiği başarı.
Avrupa İnovasyon Raporu’nun İnovasyon Performansının Karşılaştırmalı Analizi kısmında ülke değerlendirmeleri ve sıralamaları ise şöyle;
- Altın Madalyayı alan ülkeler; Danimarka, Finlandiya, Almanya, İsveç, İsviçre ve İngiltere. Bu ülkeler İnovasyon Performansı açısından lider ülkeler.
- Liderleri izleyen Gümüş Madalya sahibi ülkeler; Avusturya, Belçika, Kıbrıs Rum kesimi, Estonya, Fransa, İzlanda, İrlanda, Lüksemburg, Hollanda ve Slovenya. Bu ülkelerin performansları AB 27 ülkeleri ortalamasının üzerinde.
- Bronz Madalya sahibi ülkeler ; Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Litvanya, Malta, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya ve İspanya. Bu ülkelerin inovasyon düzeyleri orta seviyelerde, performansları ortalamanın altında.
Maalesef bu grup ülkelerin madalyası yok. Bulgaristan, Hırvatistan, Litvanya, Romanya, Sırbistan ve Türkiye catching-up grubunda, yukarıdaki ülkeleri yakalamaya çalışıyor. Yani performansımız çok altlarda ama AB 27 ülkelerinin ortalaması karşısında zaman içinde artış gösteriyor. Bu da güzel bir gelişme tabi.
Ülkelerin genel değerlendirmesinde istatistiklere göre; AB, ABD yi yakalamakta güçlük çekiyor.
Avrupa’nın daha fazla inovasyon yapmaya ihtiyacı var. Avrupa, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Çin gibi ülkelerin ise önünde yer alıyor.
2008 den bu yana AB ülkeleri İnovasyon Performanslarını düzenli bir şekilde iyileştirmeye yönelik adımlar izledi. Ancak aksayan adımlarda oldu, bunda ekonomik krizin etkisi büyük tabi.
Görüldüğü gibi ülke olarak raporda umut veren bir performans izliyoruz ancak yeterli değil. Zayıf olduğumuz yönleri ivedilikle teşhis etmemiz, en uygun tedavi yöntemlerini seçmemiz gerekiyor.
İnovasyon Lideri ülkeler grubunda yer almak umuduyla.
Yararlanılan Kaynak:EurActiv
Ülkelerin genel değerlendirmesinde istatistiklere göre; AB, ABD yi yakalamakta güçlük çekiyor.
Avrupa’nın daha fazla inovasyon yapmaya ihtiyacı var. Avrupa, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Çin gibi ülkelerin ise önünde yer alıyor.
2008 den bu yana AB ülkeleri İnovasyon Performanslarını düzenli bir şekilde iyileştirmeye yönelik adımlar izledi. Ancak aksayan adımlarda oldu, bunda ekonomik krizin etkisi büyük tabi.
Görüldüğü gibi ülke olarak raporda umut veren bir performans izliyoruz ancak yeterli değil. Zayıf olduğumuz yönleri ivedilikle teşhis etmemiz, en uygun tedavi yöntemlerini seçmemiz gerekiyor.
İnovasyon Lideri ülkeler grubunda yer almak umuduyla.
Yararlanılan Kaynak:EurActiv
Görme Engelliler İçin Kontör Kartı
Bir görme engelliyi düşünün. Herkesin vazgeçilmesi olmuş bir alet var, cep telefonu, sürekli yenileniyor modeller, ortalık cep telefonu reklam ve modellerinden geçilmiyor, 3G geldikten sonra bu tansiyon daha da arttı. Görme engelliler sizce cep telefonu kullanabiliyor mu ? Onlar için yapılmış telefonlar var. Ama kontör kartı aldıklarında yükleyemiyorlarçünkü kartları okuyamıyorlar. Neden çünkü kartlar Braille alfabesi ile yazılmamış.
Senaryo şöyle gelişiyor; Normal insanların kontör kartını alan ve yükleyemeyen görme engelli birilerinden yardım istiyor. Hiç unutmayacağım bir deneyim yaşamıştım, bir görme engelli müşteri kontör kartını yükleyemediği için etraftaki “insanlardan” yardım istemiş ve kartı eline alan “yardımsever insan” muhtemelen kendi hattına yüklemiş ve demiş ki bu kart yüklenmiyor. Sonra mağdur vatandaş Call Center ı arıyor ve kartın yüklenmiş olduğunu öğreniyor hem de kartı aldığı saatlerde. Bu kadarına da pes ama oluyor işte.
İşin daha da kötüsü görme engelli haykırıyor, “ben defalarca aynı şeyi yaşıyorum lütfen bir çözüm üretin.” Çözüm üretildi mi ? Üretildi ancak GSM Operatörlerini dürtmek gerekiyor sanırım. Çünkü hala piyasada böyle kartlar satılmıyor. En azından Sosyal Proje kapsamında değerlendirebilir ve Müşteri Memnuniyetini gerçek anlamda sağlamış olurlar.
Eğer yürüyemiyorsam ve tekerlekli sandalyede hayatımı sürdürüyorsam ve sokağa çıktığımda çukurlarla, her köşede park etmiş geçit vermeyen arabalarla karşılaşıyorsam bunlar yeterince engel değil mi ?
Bir de ruhsal engeller var tabi, toplumsal hoşgörüsüzlük aşağılama psikolojimizin olduğu tartışılmaz bir gerçek.
En basitinden hala kilolu insanlarla “kaç aylık” sorusu sorularak dalga geçilebiliyor, çocuklar okullarda kusurlu gördükleri çocukların özellikleriyle dalga geçiyorlar. İnsanların “sakat” yargısı, ama yardıma gelince de kaçmaları, iş imkanı araştırınca 2. Sınıf insan muamelesi gösterilmesi veya kılı kırk yaran işlemlerin yapılması ve sonuçta işsizlik…
Zorluk, zorluk, mücadele mücadele ama nereye kadar. Bu insanların elinden tutmak ama gerçekten elinden tutabilmek için çaba gösterileceğine inanmak istiyorum. Engelliler için geliştirilmiş ürünler var tabi bunları alabilen var mı tartışılır. İnovasyon onlara ne kadar nüfuz ediyor bu da tartışılır.
Bizim bireyler olarak yapmamız gereken şey bir görme engelliyi karşıdan karşıya geçirmekten daha fazla olmalı değil mi ? Bu klasikleşmiş yardım artık çok yavan geliyor, daha ciddi şeyler yapmalıyız. Çünkü engelli olmak bizim şartlarımızda gerçekten çok zor. Hem maddi hem de insan kalitesi anlamında. İnovasyonun bakir alanı ve teşviklerle bu alan ihtiyaçlara yönelik olarak işlenmeli.
Sünger Bob & Harry Potter
İzleyici ve okuyucularına farklı dünyalar açan ve hayal gücünün sınır tanımaz düzleminde hareket eden bu uslanmaz yaratıcılık ürünü çılgınlık, insan beyninin neler yapabileceğini kanıtlar nitelikte.
Aslında Dünyanın düzleşmesinin kanıtlarından biri olarak karşımıza çıktı. Dünyanın dört bir yanında hayranları oldu. Nedeni basit. Farklılık. Her insanda potansiyel olarak var olan Yaratıcılık yeteneğinin sıra dışı kullanımı. Bana göre olması gereken bir uçuş süreci. Gerçek dünya ile hayal dünyası arasına preslenmiş yaratıcı güç, yer küreyi delik deşik edercesine çok çok farklı ilgi alanları ile fışkırıyor. Aslında yaşadığımızı hissettiriyor, basmakalıp şeylerden uzaklaşmamız için bize fırsat sunuyor.
Sanatsal boyutta kendini daha ağır hissettiren yaratıcı beyin icatlarla insanlığı fiziksel anlamda katkı sağlarken ruha da seslenmekten geri kalmıyor. Filmler, resimler, çizgi filmler, romanlar, heykeller ve aklınıza gelen her şeyle ruhumuzu besliyor. Yaratıcılıkla aslına dönen insanoğlu suni elitten uzaklaşarak kendini keşfetmeye kendini yaşamaya ve paylaşmaya çalışıyor. Belki de popüler olan alanlar dışında kendini kanıtlamak için kalıplaşmış beyinlerle mücadele etmekle cezalandırılıyor.
Teknoloji, estetik ve görsellikle yaratıcı beyin çıktısının birleşimi olan Harry Potter ve bir çok sıra dışı ürün insanoğlunun kapasitesinin nelerle daha çok zıplayabileceğini her saniye göstermeye ve ciddi bir şekilde kanıtlamaya çalışıyor. Yaratılan ürünler piyasada kapalı gişe, çok satanlar, popüler olanlar gibi kalıplara sığdırılarak etki alanını genişletme yolunda. Teknoloji, İnovasyon ve yaratıcılığın emrinde.
Büyücüleri okula yerleştiren ve değişik maceralara sürükleyen hayal gücü ve arkadaşı hayal gücü özellikle çocukları Sünger Bob ile deniz altından selamlıyor. Daha soft ve daha insancıl deniz yaratıkları yaratıcı zihniyet ile can buluyor ve cocukların yaratıcı beyin kıvrımlarını biçimlendirmeye korteksler arasında iletişim kurmayı tetikliyor. Eğlenceli kıvılcımlar çocukların hayal dünyasında silinmez izler bırakarak belki de ilerde bir icat, bir inovatif ürün için kök hücre görevini görür ne dersiniz ? Bizler içinse buruk bir avuntu.
Yaratıcılığımızı yırtıcı bir şekilde parçalayan tüm etkenlere inat her zaman yenilikçi bir ruh hali ile beyin kortekslerinizi iletişime açık tutmanız dileğiyle.
Lütfen biraz çocuk olun, çok şey kazanacağınıza emin olabilirsiniz.
Malcolm Gladwell ve Başarı
Conrad Otelin hoş Konferans Salonu tam kapasite doluydu. Outliers’ı konferansa katılmadan önce okumuştum. Başarıya farklı bir bakış açısı ile değinmiş olan Malcolm’un bakış açımda yeni bir sayfa açması, aslında uzun zamandır isyankarlıkla karışık farkında olduğum Başarıyı etkileyen faktörleri sıralaması konuya netlik kazandırma açısından etkili oldu diyebilirim.
Konferansta Fleetwood Mac’ın başarı örneğinden yola çıkarak başarının bir anda veya bir günde gerçekleşmediğini vurgulayan Gladwell başarının bir sabır, azim, işbirliği sürecini kapsadığını aktardı. 10 bin saat çalışma kuaralının önemine değinen Gladwell bu sürenin meslekte başarı ve uzmanlaşma, başarı için gerekli olduğunu vurguladı.
Gladwell aslında bildiklerimi netleştirdi. Anlattıklarının başarılı bir nesil yetiştirmeyi hedefleyen anne babalarca da dikkate alınması gerektiğine inanıyorum. Başarılı insanların nasıl bir aile ortamından geldikleri önemli. Başarının sadece üstün zeka ile gelebileceğini veya çok çalışmanın yeterli olduğunu düşünmek çok sığ bir kanı olarak kalıyor artık. Çünkü başarı birçok etkenin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan bir şey. Aslında insan bu etkenleri düşününce başarının aslında ne kadar zor elde edilebileceğinin farkına daha çok varıyor.
Belki morali bozuluyor, belki daha bilinçli oluyor. Ama şu bir gerçek ki sadece azim, zeka, çok çalışmak yeterli değil, bunun her zaman farkında olmalıyız.
İnovasyon’da ilk basamak Yaratıcılık -2-
Iowa Üniversitesi Psikiyatri bölümünde araştırmalarını sürdüren Ulusal Bilim Madalyası sahibi Dr. Nancy Andreasen geçmişteki kayıp dehalara (umarım içinizde kayıp deha yoktur) atfettiği The Creative Brain isimli kitabında yaratıcılığı yeni ilişkiler, bakış açıları, betimleme yolları sezmeyi içeren ve bu yeni ilişkilerin doğada keşfedilip yeni doğa yasalarıyla ya da roman şiir gibi bir ürünle ifade edilebilmesi olarak tanımlıyor.
Bu yetenek şayet sıra dışı ise insana verilen güzel bir hediye. Mucizeye yakın biyolojik bir armağan. Sıradışı yaratıcı insanların özelliklerine değinmek istiyorum. Bu insanlar deneyime ve maceraya açıklar, asiler, bireyseller, duyarlılar, ısrarcılar ve merak ederler. Önyargılardan sıyrılmış özgün bir bakış açıları vardır. Yani at gözlüğü onlarda kötü durur. Cevaplanmamış sorularla ilgilenmek keşfetmek onlara zevk verir. Bu zevki alırken tabi kurallarla karşılaşınca da yabancılaşır ve yalnızlığa itilirler.
Bunca pozitif özellikle donatılmış olan sıra dışı yaratıcı insanın negatiflerini merak ediyor musunuz ?
Yaratıcı beyinlerde normal beyinlere nazaran daha çok akıl hastalığına rastlanır. Bir çelişkisi vardır, yaratıcı beyin kurallara, geleneğe karşı kayıtsızdır ancak başkalarının ve kendisinin yaşam tecrübesine karşı duyarlıdır. Bu çelişki kişiyi kaosa itebilecek güçtedir. Dünyaya çocuksu bir şekilde yaklaşabilme yeteneği ile bu olumsuz durumun üstesinden gelir.
Fazlasıyla meraklı olan yaratıcı beyin sürekli meşguldür,gizli ve yasak tanımadıkları için ilgilendikleri konunun sonuna kadar gidecek kadar da ısrarcıdır.
Tüm bu yazdıklarım birçok psikolojik test, deneysel çalışmalar ve vaka incelemesi sonucunda tespit edilen özellikler. Belirgin özellikler sıralanmış olsa da yaratıcı beynin nasıl çalıştığı ve yaratım sürecini nasıl gerçekleştirdiği hala bir sır. Bilim adamları FMR (fonksiyonel MR) cihazları ile bu sırrı keşfetmeye çalışsalar da henüz bir sonuca varmış değiller.
Yaratıcılık çok değerli bir yetenek. Kim bilir kaç deha toplumumuzda verimsiz konumlara hapsedilmiş, atıl olan yeteneğini kullanamadı veya kullanamıyor.
Yaratıcı Beyinlerin değerini anlamak onları destekleyebilecek gelişmişlik seviyesine erişmek için toplumun ram seviyesini yükseltmek mi gerekir ne dersiniz ?
İnovasyon’da ilk basamak Yaratıcılık -1-
Yaratıcı insanların zor bulunduğunu ifade eder çoğu bilinçli insan. Evet zor bulunur ancak, bulunduğu zaman da kıymeti bilinmez. Herkes gibi davranması istenir, mor inek dışlanır, her türlü kötü muameleye maruz kalır. Genelleme yapmak istiyorum, çünkü yaşadıklarım ve gözlemlerim böyle. MAALESEF.
Neyse bırakalım böyle sosyal yaraları konuşan entelektüeller olmayı. Şimdi YARATICILIK (namı diğer siz ne derseniz) herkesin baktığı bir şeyi farklı görmek, farklı düşünmek, herkesten ayrı bir gökkuşağına dönüşmektir. Hep sarı, hep yeşil olmamak, her 7 hatta daha fazla renkte olmak yaratıcılığın kaynağıdır. Yaratıcılık keşiftir, özgürlüktür. Düşünebilmenin, beynin farklı kıvrımlarının işlemesinin verdiği hazdır. İnovasyonun ilk basamağıdır.
Peki herkes yaratıcı mıdır? Veya yaratıcı olabilir mi?
Nörobilim herkesin hayatın gerektirdiği işleri yapabilmek için normal bir yaratıcılık seviyesine sahip olduğunu kanıtlamış.
Anormal Yaratıcılık ise insanların hayatına farklı bir şekilde yön veren bir yaratıcılıktır. Anormal Yaratıcılık Yeteneğine sahip olanlar farklı beyinlere sahipler; Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven, Salvador Dali, Goya, Van Gogh v.s.
Yaratıcılık aslında çok tehlikeli bir yetenek. Devamı haftaya…
Market arabası için kimliğinizi alalım! Mail adresimi nereden aldınız?
Başlıkta yer verdiğim soru "bilgilerim güvende mi?" sorusuyla kafamızı kurcalar durur. Bizim tarafımızdan verilen bilgilerin bir şekilde istemediğimiz kişilerin eline geçmesi bence korkunç. Çünkü sonuçları tahmin edemeyeceğimiz boyutlara ulaşabilir. Bugüne kadar sanal mahremiyetimizin tehlikede olduğu algısını uyandıran altı çizili bazı başlıklarım var, işte şunlar;
- İnsanların mahrem görüntülerinin internet sitelerinde yayımlanması
- Cep telefonlarının fonksiyonlarının artması ile birlikte video ve fotoğraf çekme ve internette yayımlama faaliyetlerinin yaygınlaşması, ki bu fotoğraf ve görüntüler, photoshop ve kes yapıştır video programları ile sahte kimlik çıkarma gibi veya herhangi bir suça iştirak ettiğini gösteren görüntülerle hayatımızı zindana çevirebilir.
- TC kimlik numaralarımızın internette iznimiz dışında yayınlanması. İlginç bir anektot anlatayım bu arada; geçenlerde bir marketten taşınamayacağım kadar bir ürün aldım, market arabasını alabilir miyim diye sorduğumda, kimlik karşılığında verebiliyoruz dediklerinde şok oldum, bir market arabasını ile ürün taşımanın bedeli kimliğimin arabayı getirinceye kadar ellerinde tutulması idi. Nasıl yani?
Veya ikinci bir olay: bir alışveriş merkezindeyim, tekerlekli sandalye alabilmek için de yine kimlik istendiğini öğrendim.
Kimlik bilgilerimi neden oradaki personele teslim edeyim ki? Bilgilerimi kötüye kullanmayacağı garantisini kim verebilir?
- Banka kart teslimlerinde kuryenin kimlik bilgilerini elindeki forma kaydetmesi. Sırf bu yüzden kartım elime ulaştığı halde kuryeye kimliğimi vermediğim ve kartı reddettiğim oldu desem…
- Bir alışveriş sitesinde üyelik kaydı aşamasında tc kimlik numarası bilgisinin istenmesi
- Wi-Fi şifresinin kırılması ve o hat üzerinden yasadışı olaylara karışılması
- Banka Müşteri Temsilcileri ekranlarının isteyen herkesin görebileceği konumda yer alması
- Banka şubelerinde ankesörlü telefonlarla görüşme imkanı tanınıyor iyi de karşıda müşteri temsilcisinin sorduğu güvenlik bilgilerini şubede buluna birçok kişi duyuyor durumda… veya GSM Operatörlerinin hizmet merkezlerinde abonelik işlemlerinde yine müşteri bilgileri ekranının kötü niyetli kişilerce görülebileceği konumda olması, müşteri teyit sorularının oradaki diğer müşteriler tarafından duyulması…
- Çağrı merkezlerinde teyit sorularının hep aynı sorulardan oluşuyor olması
- Genelde her işlemde kimlik fotokopisi isteniyor, hangi amaçla kullanılacağı gerçekten insafa kalmış değil mi ?
- Seçmen bilgi kartlarının evlere gönderilmesi aşamasında apartman posta kutusuna açık bir şekilde bırakılması- o apartmanda oturan – gelen giden herkes anne baba adı, tc kimlik numarası, doğum tarihi- yeri v.s gibi kritik bilgilere ulaşılmasını mümkün kılıyor.
- Dava dosyalarında tüm kişisel bilgilerin karşı taraf tarafından görülmesi. Ya karşı taraf dava bittikten sonra bu bilgileri kullanırsa ?
- Facebook’ta kan davalılar birbirlerini buluyor veya çocuklar facebookta yayınlanan fotoğraflar dolayısıyla kaçırılıyor haberlerini siz de duymuş olmalısınız.
Daha abuk subuk birçok olay….
Tüm bu örnekler her kurumun veya firmanın dikkat etmesi gereken ve hemen gerekli tedbirleri alması gereken noktalardan ibaret. Şu durumda mahremiyet hikaye… Bence her şey bilinçli olmakla başlıyor. Ben kredi kartımı sırf kimlik bilgilerim kurye tarafından alınıyor diye reddederken herkesin reddediyor olması gerekiyor, Sorgulayın lütfen sorgulayın…
Şu özellikleri sağlıyorsan inovatifsin!
- İçsel disipline sahip olmak
Bu özellik aslında kişinin her alanda başarısını tetikleyen ve çerçevesini çizen bir özellik. İçsel dsiplinin yoksa daha zor başarılı olursun, bu bir gerçek.
- Gözlem Kuleleri hep açık olmak
Gözlemciyseniz elinizde inovasyon için bir çok malzemeniz olur ve bu malzemeleri zekanızla yoğurmanız yeterlidir.
- Dünyaya farklı gözlerle bakabilmek
Çeşitli internet sitelerindeki yazılarımda bu özelliğe çok değinmişimdim. Merak edenler okuyabilir. Özü şu ki, farklı bakamazsan fark yaratamazsın, farklı bakabilmek bazan dez avantajlı olsa da biraz cesur olmak gerekir değil mi?
- Sorgulayabilen olmak
Aslında bizim en zayıf olduğumuz alan da bu. Sorgulama Yeteneğimiz diplerde, bu yeteneği biraz canlandıralım ne dersiniz?
- Yaratıcı olabilmek
İşte bu özellik genetik bir sorunsal. Yaratıcı Beyin herkese nasip olmuyor ancak normalin biraz üstünde bir yaratıcılık ta olmayacak bir şey değil.
- Özel ilgi alanlarının olması
Routin dışına çıkmanızı sağlayacak ilgi alanlarınız yoksa yaşamıyorsunuzdur. Ya da bir bitkiden farkınız yoktur. Doktorlara bakın, genellikle tanıdığım tüm doktorların farklı hobileri var. Takı tasarımı, DJ lik, tarih yazarlığı v.s Bu kadar yoğun çalışan bir meslek grubu bu hobilere nasıl zaman ayırıyor demeyin isteyince oluyor lafını sevmem ama yapıyorlar oluyor. Yoğunluktan başlarını kaldırmalarına ve hayata daha çok dokunmalarına neden oluyor belki de kimbilir…
- Hassas-Duyarlı olmak
Çoğu insan bu özelliği duygusal, salya sümük şeklinde yorumlar ancak bence hassas olmak imrenilecek bir özellik. Tabi abartmadan. Duyarlı insan olayların merkezinde dolaşıyor demektir. Merkezde dolaşan da daha çok şey bilir, çözer veya üretir. Bu yüzden duyarsızların duyarlıları duygusallıkla suçlamaları yersiz. Bana göre farklı dünyaları dışlamakla eşdeğer…
Diğer özellikleri bir sonraki yazımda bulabilirsiniz…
Şu özellikleri sağlıyorsan inovatifsin -II
- Enerji dolu olmak
Enerji hayati bir motivasyon girdisi. Hastaysanız veya moraliniz bozuksa veya herhangi bir olumsuz durum sizin enerjinizi emer, azaltır. Enerjinizin azalması demek sizin daha az konsantre olmanız ve demotive olmanız demektir. Enerjiniz varsa ve bolsa hayata açtığınız pencerelerin sayısı da arttığından yeni bir şeyler üretebilme kapasiteniz de maximumda olacaktır.
- Mizah yeteneği
Mizah aslında dünyaya farklı bakmanın kanıtıdır. Nöronlar arasında etkileşimin yoğun olarak kullanılmasının sonucudur, tıpkı inovasyon sürecinde olduğu gibi. Mizahi yeteneği olan insanda yaratıcılık normalin sınırlarını aşmıştır artık. Bu da inovasyon odaklı bakış açısının temel yapı taşlarından birini oluşturmaktadır.
- Özel ilgi alanları olmak
CV lerde ilgi alanları, hobileri bölümünde klasik kelimeler kullanmayan ve tabi bu ilgi alanlarının dışında gezinen kişinin inovatif olma potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kitap okumak, gezmek, sineme, tiyatro rutinleri vardır. İşte bunların dışında kendini hayata ifade edebilen, hayatı seçtiği ilgi alanıyla soluklayan kişidir inovatif kişi.
- Uyarlama
Çevresinde gördüğü örnekleri başka bir olay veya soruna çözüm olarak monte edebilen kişi inovatiflik basamaklarında yol alıyor demektir. Moda, müzik, teknoloji uyarlama örnekleriyle doludur. NFC teknolojisinin kredi kartına entegre edilmesi, Kare kod uygulamasının billboardlarda gözümüze takılması örnekler arasında verilebilir.
- Herşey para değil
Bu insanlar der ki; para mutluluk getirmez. Mutluluk ve motivasyon parada değil farklı değerlerde aranır. İnovasyonu gerçekleştirdiğinde, bu inovasyonun yapılması bile onu mutlu eder. Veya hizmet, ürün inovasyonunda yararlananların memnuniyeti onlar için yeterli bir motivasyon kaynağıdır.
- Belirsizlik her zaman vardır
İnovatif kişi her zaman için belirsizliği sindirebilmiştir. Krokisi çizilmiş bir hayat sürprizlere kapalı olduğundan ve rutin olduğundan inovasyona kapılarını kapatmış demektir. İnovasyon belirsizlikten beslenir. Burada belirsizliği biçimlendirir ve hayata yeni bir tat katar.
Peki özellikler bunlarla sınırlı mı ? Tabi ki hayır, çünkü beyin gibi henüz çok az bir bölümü keşfedilmiş mükemmel mekanizmanın işlemesi hala keşiflere son derece açık. Ve tabi inovatif insan keşfedilmeye hala açık.
İnovasyon konusunda samimi misiniz beyler&bayanlar ?
Önde gelen firmalar inovasyon naraları atarken acaba kendi içlerinde gerçekten samimiler mi?
Birçok sitede, soysal paylaşım ağlarında inovasyon odağında verilen mesajları okumaktan sıkıldım.
Birçok konuda mangalda kül bırakmayan insanoğlu kendi çıkarı doğrultusunda popülist davranırken inovasyonu da elbette atlamıyor.
Seminerler, Konferanslar, Paneller…. Sanırsınız inovasyon aşığıyız. Moda kavram olması insanlara çekici geliyor vesselam, Peki neden İnovasyonda hep son sıralardayız ???
İnovasyonu kurum kültürü yapalım, günlerimiz bayram havasında geçsin….
Uyanın beyler bayanlar artık biraz samimiyetin zamanı gelmedi mi ?
İnovasyon gerçekten ciddiye alınan bir akım olsaydı, kurum kültürü olarak benimsensenseydi bakın neler olurdu?
Öncelikle yazacaklarımın çok ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum ve artık isyan ediyorum…..
Kulak verin de dinleyin ! Etkin dinleyin lütfen …..
1- Üniversiteler bas bas inovasyon diye bağırırken neden master programlarına eklemekte zorlanıyorlar?
2- Master Programında olan Üniversiteler neden yüksek fiyat politikası uygulayarak yetenek işi olan inovasyonu sadece belli bir kesime sunuyor ?????
Parası olan inovasyon yapar biz onları eğitelim gibi bir mantığı rasyonel düşünen hiç beyin kabul etmez….
3- Şirketler, kurumlar inovatif gördükleri çalışanlara neden sahip çıkamıyor örneğin???
4- İnovatif çalışan, iş hayatında kaçınılmaz mobbing muamelelerine maruz kaldığında neden gitmek zorunda kalıyor da mobbing yapan kesim tedavi edilemiyor ????
5- İnovatif çalışanın inovasyonu hayat felsefesi haline getirmesi aslında bir bakıma kendini kurban etmesi anlamına mı gelmek zorunda?
6- Üst-Orta-alt düzey yöneticiler neden inovasyonu uygulayan beyinlere zoom yapıp onları kendi kaderleriyle baş başa bırakabiliyor????
7- İnovatif beyinler neden kendine güveni eksik yöneticilere teslim ediliyor?
8- Neden üreten, kazandıran bir beyin suçluymuş gibi muamele görüp “meyveli ağaç“ muamelesi görüyor?
9- İnovatif olmanın bedeli neden kariyersizlik olabiliyor???
10- “Başarılı olanı aşağıya çekme” ruhu neden hala toplumsal bir hastalık olarak kalmaya devam ediyor, tedavi edilmesi için daha ne kadar beklenecek ?
Evet beyler bayanlar yukarıda saydıklarım bir çok inovatif beynin kariyerini sonlandırabilen kritik noktalar, aşamıyoruz beyler aşamıyoruz bir çok şeyi hala aşamıyoruz !
Aşamadıkça da inovasyon alanında son sıralarda olmaya mahkumuz yazık ki…
Teknolojiyi kullana-mama
Ancak etkin kullanıldığını söylemek biraz zor. Bunun sebebi kullanıcı alışkanlıklarına göre ATM menülerinin düzenlenmesinden, gereksiz işlem adımlarından, kullanıcıların cihaz kullanma yeteneklerine kadar bir çok faktörle etkileşim halinde. Bekleme süresinin azaltılması için biraz daha kullanıcı odaklı düşünmeye ihtiyaç var galiba. Ben önümde sadece 3 kişi varken ATM’nin önünde 30 dakika beklemenin çok saçma ve dip teknoloji kullanımı olduğunu düşünüyorum.
Veya IVR (İnteractive Voice Response) kullanımında insanların sürekli aynı noktaya dönmeleri ve Müşteri Temsilcileri ile görüşemeden telefonu kapatmalarını da teknolojinin etkin olmadığını gösterir. Odak nokta, ortak payda hizmet vermek ise şayet kullanıcının kral olarak kabul edilip buna göre insana dokunan her aşamanın vasat kullanıcıya yönelik olarak düzenlenmesi gerekir.
İnternet sitelerinde de gerek banka, gerek hizmet veren satış siteleri olsun kullanıcı odaklı olmalı. Menüler, bilgilendirmeler kullanıcının yardım almasına gerek kalmadan düzenlenmeli.
Cep telefonları, Smart Phonelar, Net-Note Book lar, Tablet bilgisayarlar v.s teknolojinin top yaptığı her ürün ve hizmet hayatı kolaylaştırıcı olmalı. Teknoloji ürünlerinin kullanımı konusunda birçok fikir, öneri, proje sunulabilir. Altını tekrar çiziyorum gerçekten bazı cihazların kullanımını kolaylaştırmak, anlatmak için projeler ortaya atmak mümkün.
Bir yandan ürün ve hizmet sunanların kendilerini kullanıcıya göre anlaşılabilir ve kullanılabilir kılması gerekirken, madalyonun diğer tarafında yer alan kullanıcıların-müşterilerin de kendilerini geliştirmeleri, teknolojiye ilişkin gelişmeleri en azından kendilerine dokunan taraflarını geliştirmeleri ve inovasyonları takip etmeleri gerekiyor. Yoksa bedelini başka insanlar ödemek zorunda kalıyor ve bu da çok adil gelmiyor kulağa.
Firmalar bu yönde inovasyonu temel hale getirirken CRM’i uygulamak zorunda. User Friendly olmayı ihmal etmemeliler ki bu çok hayati bir konu. Katma değer yaratmayı ilke edinen kurumlar çok yönlü düşünürken kullanıcıyı unutmamalı.
Aksi taktirde “cihaz aldım kullanamadım, telefon aldım ama daha etkin nasıl kullanabilirim? ATM’den para çekecektim önümdekiler yüzünden yarım saat bekledim, Facebook’a üye olamadım. MSN nasıl kullanılıyor? “ v.s v.s bir sürü soruyla karşı karşıya kalınabilir.
Teknolojinin kullanılabilir olması dileğiyle…
Hürrem’in inovasyonu
Wikipedia der ki; Hürrem Sultan ilk nikah kıydırtan sultandır. “Bir Osmanlı padişahıyla nikahla evlenmiş ilk kadın olma ayrıcalığını taşır.” Hürrem Sultan kendi dönemine ilişkin, toplumsal hayatta fayda sağlayıcı ve yenilik getiren kendi çapında bir inovasyon yapmış. Kadın olarak, haklarını böyle korumayı başarmış. Yenilikleri doğuran farklı kültürlerden gelme, farklı bakış açılarına sahip olma geleneğine bir örnek daha.
“Ukrayna’nın eski Cumhurbaşkanı Vladimir Yuşçenko ve eşi 2005 haziranında Türkiye’ye geldiklerinde Süleymaniye Camii’ndeki Hürrem Sultan’ın türbesini ziyaret etmişlerdi. Yuşçenko’nun eşi mezar başında Hürrem Sultan’a dua etmişti. Vladimir Yuşçenko ziyaret öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “Ukrayna’da herkes Hürrem Sultan Rokselana hakkında her şeyi biliyor. Ona saygı duyuyor. Hürrem Sultan çok akıllı bir Ukraynalı kadındı. Çünkü Osmanlı İmparatoru’nun hayatını önemli ölçüde değiştirdi. Padişah’ın hayatına birçok yenilik getirdi. Bu Ukraynalı kadınların güçlü karaktere sahip olduğunun en güzel göstergesi. Şimdi düşünüyorum da belki bazı Türk erkekleri Hürrem Sultan’a küsmüştür. Çünkü o Padişah’a bir kadını sevmesini, tek kadınla yaşamasını öğretti.”
“Hürrem Sultan, Avrupa’da, Türkiye’de ve batıda birçok resim, müzik ve bale eserine konu olmuş. Joseph Haydn’in 63. senfonisi buna örnek. Hürrem Sultan’ın doğduğu yer olan Ukrayna’nın Rohatyn kentinde bir Hürrem Sultan anıtı bulunuyor. 2007 yılında, Ukrayna’daki bir liman kenti olan Mariupol’daki Tatarlar Hürrem Sultan’ın onuruna bir cami açmış.”
Son günlerde güncelimizi meşgul eden karakterlerden biri olan Sultan sayesinde tarih kitapları daha çok okunur oldu. Kitap okuma oranlarının çok düşük seviyelerde seyrettiğini düşünürsek bu güzel bir gelişme tabii.
Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinde önemli roller oynamış Haseki Sultan, tarihçiler tarafından hırsları ve entrikalarıyla da inceleme konusu yapılmış. İlginç bir hayat öyküsü var.
M. Turhan Tan’ın Hürrem Sultan isimli kitabında, Hürrem Sultan hakkında detaylı araştırma yapmış tarihçi Hammer’ın yorumlarına yer verilmiş;
“Güzelliği ve zekası sayesinde adi bir cariyelikten imparatoriçeliğe yükseldikten sonra, kadın cazibesinin söndüğü, tesirsiz kaldığı bir yaşta bile nüfuzunu muhafaza edebildi. Süleyman, devlet üzerinde nasıl mutlak surette hükmederse, fikir bakımından taşıdığı yükseklik sayesinde o da padişah üzerine öyle hükmederdi. Düzenleriyle, entrikalarıyla iki sadrazamın öldürülmesini, şehzade Mustafa’nın katlini, kendinden sonra iki oğlu arasında felaketli bir çarpışma doğuran kıskançlığı hazırlamak suretiyle iktidarını suistimal etmiş olduğu için tarihin kendisini şiddetle kınaması lazım gelir.”
Hürrem Sultan’ın hırsı ve zekası örnek alınabilecek özellikler ama bunların inovasyona, girişimciliğe kanalize edilmesi şartıyla. Bir de farklı kültürleri tanıma, o kültürlerle yoğrulma da inovasyona giriş biletini almamızı sağlıyor. Algı penceremizin öğrendikçe, okudukça, gezip gördükçe açılması ve yenilik yapma potansiyelimizi artırması söz konusu. Bu biz fark etmeden oluyor. Zamanla alışkanlık halini alınca da yaşam biçimimiz haline geliyor, bizden bir parça oluyor. Bu süreç zarfında bilgi depomuz, televizyondan, internetten, sosyal ağlardan v.s her yerden gelen ilgili ilgisiz, gerekli gereksiz bir çok bilgi ile doluyor.
Beynimizin bu bilgileri nasıl yoğurduğu ve nasıl çıktılar elde ettiğini belki de fark edemiyoruz ancak inovasyon yapma bilincimizle bu bilgi deposunu yöneten kaptana Hadi Gidelim ! diyebiliriz değil mi ?
ADI: BİLL GATES(LER), UYRUĞU: T.C
E-Tr ödülleri de bu adımlardan biri değil mi? E-Tr Ödülleri her yıl heyecanla takip ettiğim ve kazananları merak ettiğim inovasyonun iş dünyası ve devlet tarafından ne kadar önemsendiğinin ve teşvik edildiğinin kanıtı durumunda. İşte bu törende dile getirilenler;
“E-devlet uygulamalarını teşvik amacıyla düzenlenen yarışmanın ana sponsoru Turkcell’in Genel Müdürü Süreyya Ciliv, bir ekonomi dergisinde, ‘Acaba Bill Gates Brezilya’da doğsaydı bugünkü Bill Gates olur muydu?’ diye bir yazı çıktığını hatırlatarak, "Başka bir ülkede doğsaydı, bugünkü Bill Gates olmayacaktı.” dedi. Gates’in bilgisayarla ortaokulda tanıştığını ifade eden Ciliv, geleceğin Bill Gates’lerinin ise artık ABD’den değil, Türkiye gibi ülkelerden çıkacağını söyledi. Son 10 yılda Türkiye’nin bilişimde gelişmiş Batı ülkelerinin önüne geçtiğini belirten Ciliv, "Gazeteci arkadaşları 3 ay önce Diyarbakır’daki Hasanpaşa Hanı’na götürdük. Oradaki mobil internet saniyede 14 megabit. Sonra Paris’e götürdük ve orada gördük ki internet saniyede 4 megabit." dedi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye’deki telli ve telsiz iletişim araçlarının Avrupa’nın birçok ülkesinden daha hızlı olduğunu söyledi. Bakan Yıldırım, "Brüksel’e gidin, telefonda görüşemezsiniz, internete giremezsiniz. Avrupa’da okullarda internet her yerde yok. 8 yılda sadece bölünmüş yollar yapmadık, bilişim otoyolları da kazandırdık." dedi. Türkiye’nin 2003’te 1 megabit olan toplam internet çıkışının bugün 600 megabite eriştiğini kaydeden Yıldırım, bunu 2-3 bin megabite çıkarmayı planladıklarını söyledi. 27 ayrı kamu kurumun 223 hizmetle e-devlet uygulamasını vatandaşla buluşturduğunu vurgulayan Yıldırım, bu hizmetleri kullanan kişi sayısının 1 milyon 200 bin olduğunu açıkladı. Bakan Yıldırım, nüfusu 500 ile bin arasındaki yerleşim birimlerinde hizmet veren 3 cep telefonu şirketinin 2 kuleyi kaldırarak tek kuleyi ortak kullanma noktasında mutabakat sağladıklarını, bunun yılbaşından itibaren uygulanacağını açıkladı.
Törende meclis başkanı, çağdaşlığın ölçüsünün artık bilim ve teknoloji olduğunu, Türkiye’nin bu alanda mutlaka başa güreşen ülkelerden biri olması gerektiğini ifade etti.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner de e-Devlet konusunda Türkiye’de önemli adımlar atılırken, uluslararası alanda e-performansın henüz istenilen düzeyde olmadığının gözlendiğine dikkat çekerek “Birleşmiş Milletler’in e-Devlet Hazırlık İndeksi’nde, genel olarak dünya ortalamasının üzerinde seyretmemize rağmen, ülke sıralamasında geriledik” dedi.
E-Tr Ödülleri için “Kamudan Vatandaşa e-Hizmetler”, “Kamudan İş Dünyasına e-Hizmetler”, “Kamudan Kamuya e-Hizmetler” başlıkları altındaki üç kategori için toplam 23 proje başvurmuş, uzman değerlendiricilerin incelemesinden sonra, projelerden 10’ufinale kalmaya hak kazanmış. Yani yaklaşık yarısı başvuruların belli bir yeterliliği ve kaliteyi tutturduğunu gösteriyor.
İşte kazananlar;
“Meclis’te düzenlenen törende Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı iki genel müdürlük ile Emniyet Genel Müdürlüğü ödül aldı. Çevre izinleri ve araç tescili konusunda bürokrasiyi azaltan proje ile orman yangınlarına karşı hızlı hareket kabiliyeti sağlayan 3 ayrı projenin ödüllendirildi.
- Kamudan Kamuya e-Hizmetler Kategorisi (Orman Genel Müdürlüğü -Orman Yangın Erken Uyarı Sistemi): Bilkent Üniversitesi tarafından geliştirilen yazılım sayesinde ormanlar kamera ile izlenirken, herhangi bir yerdeki duman 10-25 sarniye içinde bulunarak merkez uyarılıyor.
- Kamudan İş dünyasına e-Hizmetler Kategorisi’nde Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü İzin ve Denetim Dairesi Başkanlığı -Çevimiçi Çevre İzinleri Projesi: İşletmelerin çevre ile ilgili izin ve başvuruları çevrimiçi olarak tamamlanabiliyor.
- Kamudan Vatandaşa e-Hizmetler Kategorisi’nde ise Emniyet Genel Müdürlüğü-Araç Tescil ve Sürücü Belgesi İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması (ASBİS) Projesi: Sistem sayesinde alıcı ile satıcı kapı kapı dolaşmaktan kurtuldu.
Yeni Bill Gates’lere ihtiyacımız var mı? Yüksek düzeyde var tabi.
IN ENGLISH
İnovasyon ve yaratıcılık alanlarının lider otoritesi, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in danışmanı ve ilk yönetim düşünürü C. Leadbeater ‘ın da söylediği gibi sosyal ağlarda yeni bir toplum oluşuyor ve yeni toplum heterojen bir yapıya sahip, her dilden her kültürden oluşan bir toplum bu.
Yeni toplumda kullanılan ortak lisan ise İngilizce.
İngilizceye alternatif olarak Facebook gibi sosyal paylaşım ortamları Türkçeleştiriliyor, ancak bu çözüm değil tabii. İngilizce’den kaçış yok.
Globalleşen dünyada artık anadil hiçbir ülke vatandaşı için yeterli değil. Ek olarak bir veya birden fazla dilin öğrenilmiş olması gerekli artık. Yabancı dil bilmenin bir sorun olmaktan çıkmış olması gerekiyor artık.
Geçenlerde Akşam Gazetesinde bir haber okudum. Artık Üniversitelerimizde sular seller gibi İngilizce konuşulacakmış. Ulaştırma Bakanlığından sağlanan 25 milyon dolarlık bütçe ile proje devreye girecek. Online İngilizce eğitim sisteminin bu yıl içinde devrede olacağı söyleniyor. Üyeliğin ücretsiz olacağı online eğitim sisteminde derslerin kayıttan veya canlı takip edileceği iletiliyor.
İngilizce öğretiminde ciddi sorunlar olduğunu söyleyen YÖK Başkanı Özcan, ‘Biz bunun için tüm hocaları zaten yurtdışına yolluyoruz. Bakanlık 25 milyon dolara yabancı dil için dünyanın en iyi programını aldı, sistem kuruluyor. Bunu bu sene birinci sınıflara diğer yıllarda da diğer sınıflara yayacağız’ dedi.
Birkaç yıl sonra kamu personelinini de sistemden faydalanacağını söyleyen Özcan şöyle konuştu: ‘Daha sonraki aşamada vatandaşlarımız bile faydalanacak. Bir call center kurulacak. Canlı derslerimiz internetten yapılacak. Günde iki saat çalışırsanız ve bunu bir yıl düzenli yaparsanız TOEFL’dan 550 alacak seviyeye geleceksiniz’ dedi. Bu güzel bir gelişme.
Yabancı dil bir kültürdür. Yabancı dil öğrenimi ile aslında farklı medeniyetlerin öğrenimi söz konusudur. İnsanın bakış açısının genişlemesini sağlayan bu öğrenim süreci bebeklik döneminde duyulan seslerle birlikte dilden dile değişebilmektedir. İngilizce için 2 yaş, Türkçe için 3 yaş, Arapça için 12 yaş dil öğrenim yelpazesinde yer alan süreler arasında.
Dil öğrenimi ile birlikte kültür zenginliği kazanan, sıradan yaratıcılığı da aşan sürekli öğrenen, araştıran insanoğlu İnovasyona giden yolda yol alır. İnovasyon, kültür zenginliğinin yer aldığı ortamlarda daha çabuk filizlenir.
Neden bizden Steve Jobs çıkmıyor?
Yıllardır inovasyon-yaratıcılık-icat-patent-eğitim gibi konularda yoğunlaşmış bir insan olarak saptadığım bir çok eksiklik var, bunların büyük çoğunluğunu bizzat yaşadım bir kısmını da gözlemledim.
İlk olarak genetik miras çok önemli. Yani yaratıcı olmayan tek düze bir nesilden gelmişseniz birkaç yüzyıl geçmeden en azından beyinde yaratıcılık yeteneğinin oluşmasını sağlayan kortekslerde gerekli mutasyonlar yaşanmadan yaratıcı olmanız mümkün değil. Eğitilerek yaratıcı olmanız mümkün ancak bunun bir alışkanlık bir yaşam tarzı haline gelmesi gerekir.
Genetik mirası etkileyen yegane unsurlardan bir tanesi, beslenme. Evet beslenme. Sürekli börek, ekmek, poğaça, simit gibi hamurlu besinleri tüketirseniz beyninizin çalışmasını beklemeyin, yaratıcı olmayı da tabii. Beslenme konusunda uzmanların söylediklerine gerçekten kulak vermek gerekiyor, sadece fit olmak için değil, gerçekten ihtiyacımız olan vitamin-mineralleri alabilmek için.
Üçüncü faktör, ki önemli bir faktör, eğitim. Aldığınız eğitim, düşünmenizi teşvik etmiyorsa, beyninizi geliştirmek yerine ezbere yönlendiriyorsa, korteksler arasında sürekli bağlantı kurmanıza izin vermiyorsa işiniz zor. Günün büyük bir kısmını prosedürel eğitimle doldurmak zorunda kalmak zorunda kalırsınız. Ancak geriye kalan vaktinizde çeşitli bilimsel pratikler yaparak beyninizi olumlu yönde geliştirebilmek adına besleyebilirsiniz, geliştirebilirsiniz.
Motivasyon, birincil unsurlardan. Sürekli negatif olaylarla karşılaşırsanız, veya sürekli olarak çözmeniz gereken hayata dair sorunlarınız varsa düşük motivasyon gücüyle mücadele etmeniz gerekir. Büyük bir efor tabii. Ancak bireysel motivasyon devreye girer ve her türlü efor sağlanırsa, bu aşamalar atlatılmış olur.
Odaklanmak… Bir hedef bulmak ve ona odaklanmak. Bu çok önemli bir nokta. Odaklanmadığınız müddetçe başarılı olamazsınız. Projeleri başlatma gücümü düşündüğümde ilk gözlemlediğim, bir konuya günlerce, haftalarca odaklanmam olmuştur. Odaklandığım konuyu her detayı ile düşünürüm, eksileri nasıl tamamlayabileceğimi, yaratıcı çözümleri, örnekleri düşünürüm. Sonra da uygun bir ekiple start vermek. Başlarken aslında bitirmiş te oluyorsunuz aslında.
Şimdiye kadar anlattıklarım biraz daha içsel koşullar. Ha bir de daha çok çevresel koşullar var. Örneğin, bir icadınız var, veya bir inovasyonunuz. Patent veya faydalı model başvurusunda bulunabilmeniz için belli bir ücreti ve süreyi gözden geçirmeniz gerekir. Mevzuatta patent ve faydalı model başvurusunu yapabilme koşullarını iyileştirmeleri veya süreyi biraz daha azaltmaları gerekiyor.
Ülkemiz için en önemli ve motivasyonu kırıcı etken olarak gördüğüm bir kaya var, bu kocaman bir kaya ve kültürümüze yerleşmiş öyle duruyor. Ahbab-Çavuş ilşkisi, hemşehrilik. Bu bağlar kurularak bir çok işin “halledilmeye” çalışılması. Hala geleneksel bir yanımız var ve bu kötü özelliğimiz maalesef bizim için bir girdap. Her alanda karşımıza çıkıyor, en son Van depreminde bir müteahhitin “arkadaşlara söyledik 2 çadır getirdiler bahçeme” cümlesi ne kadar içler acısı bir durumda olduğumuzu gözler önüne sermek için son derece yeterli bir örnek değil mi ? Hastaneler randevu sistemine geçtiği halde orada görevli hizmetli hemşehrisini arayıp randevu sistemine girmeden aradan girmeyi hedefleyen zihniyetler, üniversitelerde hoca bulup yüksek lisans veya doktoraya girmeye çalışanlar. Gecekonduları bir şekilde yapıp, yıktırmayıp sonra bir köhne evden müteahhite vererek 4-5 ev almak gibi aşırı zeki ancak aşırı ahlak dışı bir zihniyet.
Bu tür haksızlıkların olduğu çevresel faktörler varken, motivasyon, inovasyon, yaratıcılık gibi faktörlerin birleşiminden oluşan harikalar yaratılabilir mi ? İmkansız !
Steve Jobs olmak için araya torpil koyarsak gayet mümkün tabi.
Ben geleceğe dair uzun süre böyle değerli beyinler yetişeceğine maalesef bu örnekleri gördükçe inanmıyorum, inanabilme umudum her geçen gün tükeniyor. Çünkü insanların bu kültürle yetişmemeleri gerekiyor, veya kendilerini radikal bir şekilde değiştirmeleri. Ancak gördüğüm kadarıyla yeni nesil de bu kültüre gayet uyumlu. Özetle çok az insan gerçekten başarılı olduğu ve eş-dost-akraba-hemşehri vasıtası olmadan bir yerlere gelebiliyor. Bir yerlere gelebilen de beyin göçü ile dışarıya transfer oluyor.
“Meyve veren ağaç taşlanır” atasözü, hastalıklı bir bakış açısına konulan bir teşhis aslında. Başarılı olan insanları çekememe, aşağıya çekme psikolojisi devam ederse de biz yine başarılı olamayız.
Steve Jobs’lar bizim ülkemizden inşallah çıkar, bu gidişle zor, çok zor…Değişmemiz gerekiyor beyler, hanımlar yoksa kaçıracağımız trenlerin ardı arkası kesilmeyecek.