29 Kasım 2011 Salı

II. STEVE WOZNIAK, o bir SUPERMAN !


Sahneye çağrılan, kişisel bilgisayar dönemini başlatan Apple’ın kurucularından Steve Wozniak müthiş bir enerji ile geçmişte neler yaptığını anlatmaya başladığında aklımdan geçen tek şey “bu adam gerçekten dahi” oldu : )

                                                       görsel kaynak: www.boomsbeat.com
Hakİkaten de dâhiymiş. 1950 doğumlu bir bilgisayar mühendisi ile başlayan özgeçmişi ve icatlarına Wikipediadan ulaşabilirsiniz.

Apple’ın bir inovasyon olduğunu söyleyerek söze başlayan Wozniak, Silikon Vadisi’nde yetiştiğini vurguladı. Öncesinde çeşit çeşit meyve bahçeleri ile dolu olan Silikon Vadisi, bugün teknoloji alanında verimli topraklara sahip. O zamanlar orada küçük bir transistör olduğunu söyleyen Wozniak, bilişim macerasının temellerinin oradan topladığı küçük parçaları alıp incelemesi, ben farklı ne yapabilirim sorusunu sürekli kendisine sorması ile atıldığını vurguladı.  İşte Wozniak;

Tellerle çalışıyor, düğmelere basıyor, sürekli kahramanlarla ilgili kitap okuyor, arkadaşlarla sürekli olarak neler yapabileceğimizi konuşuyorduk. Bu yaratıcılık yeteneğinin temel unsurlarından biridir.

( Anlaşılan Wozniak kortekslerini daha o dönemde sağlam tutmuş ve sonunda kişisel bilgisayarı yaratmış.) Bilim fuarlarına katılıyorduk, kendi projelerimizi sunuyor, araştırıp deney yapıyorduk. 9 yaşından itibaren mantık devrelerini öğrenmeye başladım. Tiktakta oyunu ile de kurallar oyununu öğrendim, bunlarla aslında temel elektronik kuralları öğrenmiş oldum. Bulduğum plakaları kaynaklayıp radyo yapıyordum.  Radyo Tv nasıl çalışıyor bunu öğreniyordum, dalgaların işleyişini öğreniyordum. 10 yaşındayken dış dünya ile böyle iletişim kuruyordum. Kendimi özel hissediyordum, bir süpermendim ben. Ortaokuldayken elektronik kursu aldım. Hocam mükemmeldi, kitaplardan çalışmak yerine uygulamayı öğretiyordu. Hocam beni bir bilgisayar firmasına yolladı, programlama yapıyordum, saniyelerde milyonlarca işlem yapıyordu. Yazdığım ilk program satranç oyunuydu.

Her zaman elimdeki kaynaklarla yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım, asla yapılanı yapmak istemedim.

Artık bilgisayar hayatımın kalbiydi…Tamamen mantık oyunları üzerinden çalıştım. Sonra çipler ilgimi çekmeye başladı. O zamanlar çipler çok pahalıydı, şimdi ise her yerde çipler var. Çip klavuzlarını incelmeye başladım, bunlarla nasıl bilgisayar tasarlanabiliri çalıştım. Stanford Üniversitesinin fizik merkezinden buna ilişkin kitapları aldım, PC tasarımını daha az çiple nasıl yapabilirimi çalıştım. Bilgisayar mühendisi olmaya karar verdim ve bunu babamla paylaştım. Bilgisayar fiyatı ise o zamanlar evimin fiyatı kadardı.  Üniversiteye ara verdiğim yıl yazılımcı olarak işe girdiğim bilgisayar firmasında bana çipler verildi ve bunlarla bilgisayarları tasarlama imkanı bulabildim. 1 li 0 lı düğmelerle tasarladım ve tasarımı Steve Jobs’a götürdüm. Jobs la uzun soluklu arkadaşlığımız böyle başladı. Ortak yönlerimiz vardı. Birlikte Bob Dylon şarkıları dinler çevrede olup bitenlere yeni bakış açıları ile bakmaya çalışırdık. Sosyal hareketlere hayrandık. Jobs yoksul insanlarla ilgilenirdi, Nobel alacak insanlarla çalışmak istiyordu, her zaman daha özgür düşünür, daha hızlı düşünür ve merak ederdi.  Çok iyi arkadaştık 5 yıl sonra Apple’ı kurduk.

Üniversiteye tekrar başladığım dönemlerde mavi kutu denilen bir cihaz keşfedildiğini duyduk. Elektronik cihazlar telefonlara yerleştiriliyordu ve dünyanın her yeri ile iletişime geçilebiliyordu. Biz de bu konuda çalışmaya başladık. Çiplerle doğru ses tonunu elde etmeyi başardık. HP nin hesap makinesi de o dönemin yankılı icatlarından biriydi.

Kullanılan çipler ürünü belirliyordu. Yani inovasyon çipe inmişti.

Daha sonraki dönemlerde bir oyun tasarladım. Tv sinyalleri ve çiplerle birlikte. TV ye video yu ekledim, yatay ve dikey olarak çipleri yerleştirdim. Pedalleri aşağı yukarı hareket ettirerek topla oynayabiliyordunuz.  Jobs bu oyunu gördü ve bana 4 gün içinde  video oyunu tasarla dedi. 4 gece uyumadık, counter çiplerle çalıştık, 1 çip 250 tuğlayı tututyordu, güç bir tasarımdı. Renkli TV sinyallerinden esinlenerek 1-0 mantığını kurguladım. Sonra pedal ve toplarla oyun yerine karakterlerle oyunu tasarladım. Jobs ise satış yollarını buldu ve ben tasarlıyordum o satıyordu.

Sonra kendi bilgisayarımı hazırlamaya karar verdim, 2 çip kullanarak küçük bir program yazdım, 32 çip yerine 8 çip kullandım. Bu bir devrimdi,  en sevdiğim sözcük devrimdir.

Bilgisayar şirketleri yaptığım bilgisayarı sunduğumda bunu kullanamayız dediler. HP ye bu küçük makineyi 800 $ a yapın dedim, 5 kez reddettiler. Şirket kurmaya karar verdik, Jobs’la Apple Computer’ı kurduk. Apple daha önce plak şirketi idi, onu bilgisayar şirketi yaptık. 9 günde şirketin %90 ına sahip olduk. Jobs 50.000 $ lık sipariş almıştı, HP de yıllık maaşım 25.000 $ dı. Bilgisayar parçalarını krediyle aldık, mağazaya götürüp sattık. ABD de ünlü olmaya başladık, dergiler bunun gelecek olduğunu söylüyordu. Ve macera böyle başladı..

Jobs’un tekrar Apple’a dönmesiyle, olgunlaştığını gördüm, kendi şirketinde herşeyi daha iyi öğrenmişti. Sadık müşteri kitlesi yaratmak gerektiğini düşünüyordu. “ı” lar böyle ortaya çıktı, farklılaştırılmış ürünlerdi bunlar. Apple insanı iyi hissettirmeyi amaçladı hep.

Bir ara uçak kazası geçirdiğim dönemden sonra 10 yaşındaki çocuklara bilgisayarı nasıl kullanacaklarını öğrettim. Düşünmeyi öğretmenin önemli olduğunu keşfettim. Onların düşünce sistemleri, tepkileri tasarımlarda bana yol gösterdi.

Şimdi şöyle sorular var;

Bilgisayar insan beyni gibi çalışabilir mi ? Düşünme öğretilebilir mi ?

Google’a girdiğinizde her soruya cevap bulabiliyorsunuz, peki insan gibi düşünecek bilgisayarlar yapabilir miyiz ?

Gelecekte insan gibi düşünebilen, bilinç sahibi, insanlardan daha hızlı bilgisayarlar ortaya çıkacak. Cihazlar artık kişilik sahibi olmuş durumda, nerede olduğumuzu biliyor, bizi duyuyor ve görüyor, dokunduğunuzda hissediyorlar.
Meryem Arslan

TURKCELL TEKNOLOJİ ZİRVESİ


Kadir Çöpdemir’in sunumuyla başlayan zirvede ilk sözü Turkcell CEO su Süreyya Ciliv aldı. Teknolojinin ileriki zamanlarda bizlere ne sunacağına dair bilgileri büyük bir coşku ile paylaştı. İşte değindiği noktalar;

1983 yılından beri teknoloji dünyasının içinde olan Ciliv için çıkardığı en önemli sonuç, her bireyin kendisinin anlayamayacağı derecede yüksek potansiyelinin olduğu. Büyük projeler büyük bir zaman dilimini kapsıyor hem de takım çalışmasını gerektiriyor. Avrupa’nın 6. Büyük ekonomisine sahip bir ülke olduğumuza değinen Ciliv, potansiyeli yüksek bir ülke olarak daha fazla katma değer üretmemiz gereğinin altını çizdi.

Ekonomik kalkınma ana motor olduğundan kalkınmayı sağlayacak ana unsurun şirketler olduğu aşikar. Şirketler de ancak teknolojiyi işlerine entegre ederek fark yaratabilecek.

Harvard Business School da okurken hocası olan ve Turkcell’e 3 yıl boyunca danışmanlık yapan Michael E.Porter ‘ın 19 adet kitabında üzerinde durduğu ana noktanın Strateji=Farklılaşma olduğunu vurguladı. Teknolojinin Moore Yasası gereği 18 ayda gücünü 2 ye katladığını iletti. (Wikipedia ya göre  Moore Yasası; Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel (ampirik) gözlem. )

Apple, cep telefonuna bilgisayar ve interneti taşımada örnek oldu. Şu an dünyada 1,5 milyar kişi internet kullanıcısı. Önümüzdeki 5 yılda 5 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Cihazların internete ve buluta bağlanmasında 50 milyar cihazın optimize olması söz konusu. 2010 yılının 4. çeyreğinde akıllı telefon ve tablet satışının toplam PC satışını geçtiği bir döneme tanık olduk.

İnsanlar görsel mübtelası, görerek öğrenmek trend. Data formatı bu doğrultuda video olacak. Üniversite öğrencileri okula gitmek yerine, dersleri internette yayınlanan en iyi hocaların videolarından izliyor artık. 2015 te video formatı %15 lere ulaşacak.

Artık gelecek daha bulutlu olacak. Bulut bilişim ile birlikte teknolojinin hayatımıza dokunma sıklığı inanılmaz artacak.

2014 yılında mobil cihazlarla “bulut” bazlı uygulamalara erişen kullanıcı sayısı 1 milyarı bulacak.

2015 te ise en büyük 1.000 Global şirketin %50 si en çok gelir getiren ilk 10 süreçleri için “Bulut Bilişim” kullanacaklar.

Örnek : Kore’de Tes-Co şimdi Homeplus olarak faaliyet gösteren market, insanların markete zahmet edip gelmemesi ve metro bekleme koridorlarında mobil tag teknolojisinin avantajını kullanarak vitrinlerde gördükleri ürünleri akıllı telefonlarına okutarak bir süre sonra evlerine gelmesini sağlıyorlar. Bugüne kadar 10.287 müşterinin mağazayı ziyaret etmiş olması projenin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Türkiye’de de bu teknolojinin bir market firması tarafından kullanıldığını öğrenmek hepimizde heyecan uyandırdı.

Fransız İnsead’a göre Türkiye’nin mobil networkta nüfusu kapsama oranı %99,7 . Türkiye bu veriyle birinci durumda.

Fiber altyapıda ise Japonya’dan sonra Türkiye 2. Ülke durumunda.

Optimizasyonun ve M2M in önemine değinen Süreyya Ciliv daha sonra teknoloji ile işinde farklılık yaratan 2 firmanın üst düzey yöneticisini sahneye davet etti ve örneklerle farklılaşmanın teknoloji ile nasıl mümkün hale getirildiğini gösterdi.

 Meryem Arslan






Global Girişimcilik Haftası

Bu yıl 3.sü düzenlenen Global Girişimcilik Haftası çok coşkulu mesajlara sahne oldu. Girişimci ve girişimci adaylarının çok olması (yaklaşık 1500 kişi) ve konuşmacıların dinamik olması bunun en önemli nedeni. Bugüne kadar 250 paydaş ile 81 ilde etkinlikler yapıldığı kaydedildi. Etkinlikle ilgili izlenimlerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Etkinlikte yakın zamanda kaybettiğimiz Prof. Dr. Arman Kırım’ın anılması çok vefalı bir bakış açısının yansımasıydı.
Hayalleri 90 dan vurmak sloganı hoşuma giden cümlelerden. Girişimcilik Kültürü+ İnovasyon + Finansman ve Arge bacağından oluşan girişimcilik ekosisteminde amaç, girişimcilerin “nadide bir çiçek gibi açmalarını sağlamak”.
Coşkulu konuşmalardan ilkini Turkcell Ceo’su Süreyya Ciliv yaptı. İşte konuşmasında dikkat çekenler:
“-Girişimcilik Haftası 2007’de küçük bir odada az sayıda katılımcı ile başlamış.
-Girişimcilik alanında en büyük örnek 18 yıl önce kurulan Turkcell. “5000 poundluk bir cihazı kim alır?” sorusuyla diğer girişimciler geri çekilirken devreye öngörü giriyor. Şimdi ise NYSE ‘de Turkcell marka olarak var.
-Bir soru, Bill Gates Brezilya’da doğsaydı yine Bill Gates olur muydu ? Muhtemelen hayır. Çünkü ABD de o zamanki şartlarda Bill, ortaokulda iken bilgisayar kullanmaya başlamıştı. Ortam önemli.
-Benim de hayran olduğum Steve Jobs ile ilgili bir bilgiye dikkat çekiyor Ciliv: Steve Jobs Slicon Valley de doğmuş, İntel, HP gibi markaları yaratan insanların içinde büyümüş. Oralarda staj yapmış.
-Önümüzdeki yıllara renk katacak girişimciler Türkiye gibi ülkelerden çıkacak.
- Son 20 yılda en fazla değer yaratan firmalar:* Bildiğimiz Facebook-değeri 80 milyar $, Mark 18 yaşında kurmuş.
* ilk yardım çantamız Google, değeri 160 milyar $
*Isırılmış Elma- değeri 400 milyar $ , ısırılmış elma, 2001 de batmak üzereyken Gates’in 150 milyon $ lık yardımı ile ayağa kalkmış. Ve şimdi en değerli şirket.”
Bunlar hep ABD menşeli şirketler olsa da Steve Jobs’un genetik mirası Suriye’den. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarının genişliğini düşünürsek Steve aslında Osmanlı sayılabilir:) Peki bu 4 büyük şirket kurucuları gibi girişimciler Türkiye’den çıkabilir mi ilerleyen zamanlarda? (Benim yanıtım; Steve çıkmış, neden olmasın? :) )
Çıkar. Çünkü Türkiye nüfusunun %60′ı 30 yaşın altında, öğrenmeye hevesli, girişimci ve hırslı insanlardan oluşuyor.
-1977′de ABD’ye ilk gittiğim yıllarda amaç oradaki bilgiye ulaşmaktı. Harward bu anlamda dünyanın en geniş kütüphanesine sahipti. Şimdi ise bilgiye ulaşabilmek için akıllı telefonunuzdan internete bağlanmanız yeterli oluyor.
-Girişimcilik teknolojiden bağımsız düşünülemez. Teknolojiyi işine entegre etmezsen kaybedersin.
Süreyya Ciliv’in etkileyici mesajlarından sonra sözü TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu aldı. Konuşmasında ilgimi çeken noktaları sizi sıkmadan sıralıyorum;
-Girişimcilik daha basit artık-Bilgisayarın varsa sermayen hazır.
-SSCB (=Sovyetler Birliği) girişimcilik olmadığı için yıkıldı. 2. Dünya savaşından enkaz halinde çıkan Almanya ve Japonya ise girişimcilik sayesinde bugün sayılı ekonomiler arasında yerini bulmuş durumda.
- Nüfusun yarısı kadın olduğu halde girişimci sayımız az. Bu da bizim boksu tek kolla yaptığımız anlamına geliyor.
-Kız çocuklarımızı okutuyoruz, diplomayı iyi bir kocaya gitsin diye alsın istiyoruz.
-Her yıl nüfusta 750.000 kişi ekleniyor. 2,5 milyon kişi işsiz. Çözümü ise Girişimcilikte. Nüfusun yarısını 28,5 yaş altı oluşturuyor.
-Kültürümüz girişimciliği engelliyor. İcat çıkarma başımıza, eski köye yeni adet getirme belli başlı deyimlerden.=> Bu konuya kitabımda özellikle değinmiştim.
-Finlandiya’lı Nokia aslında kerestecilikle uğraşıyor, fırsatı farkedip lider cep telefonu üreticisi oluyor, ancak smart phone piyasasında geride kaldı. Grişimcilikte geride kalmamak için trendi izlemek şart.

-İnovasyona dikkat, peki inovasyon nedir ? Tabladaki 25 kuruşluk simidi, 1 tl ye saraylarda satmak inovasyondur. => güzel bir tanım.
-Markalaşma önemli. Sırf marka için yüksek fiyatlar ödeniyor.
Global Girişimcilik Forumu’nun Ana Konuşmacısı “Yarının Küresel Lideri” ödüllü Iqbal Z. Quadir ise girişimcilere dünya girişimciliğini anlattı, kendi deneyimlerinden örnekler verdi.

Meryem Arslan

Teknoloji, Hayata Devam Sinyali Veriyor

Bir gün cep telefonlarının insanların hayatını kurtarabilecek ölçüde “önemli” olabileceklerini kim tahmin edebilirdi ki ?
Sel, Tsunami, Hortum gibi bir çok doğal felakette olduğu gibi şimdilerde yaşadığımız deprem felaketinde de cep telefonu ile iletişim ön plana çıkmış durumda. Acil Yardım kiti yerini cep telefonuna-akıllı telefonlara bırakmış durumda. Deprem bölgesinde artık klasik ihtiyaçlar dışında öne çıkan önemli bir ihtiyaç daha var, o da “şarj” cihazları… ve internet bağlantısı.
Sosyal paylaşım ağlarından adres verip orada yaşayanların olduğunu duyuran mesajlar var ve bu mesajların yetkililerce dikkate alınması neticesinde oradaki hayatların kurtarılabilmesi için ekiplerin ciddi çaba harcaması söz konusu. Düğmeye ilk basan cep telefonu ile iletişim oluyor, internet erişimi oluyor. Enkaz altındakilerin cep telefonu aracılığı ile adreslerini verip bizi burdan çıkarın mesajları göndermeleri veya iş makinelerinin sesini duyup mesaj göndermelerini ve yetkilileri yardıma çağırmalarını hepimiz gözlemliyoruz.
Felaket bölgesi için Sosyal Paylaşım Sitelerinden yardımlar toplanıyor, organize ediliyor. İstanbul Valiliği tarafından Twitter’da başlatılan “Evim Evindir Van” kampanyası tüm hızıyla yaygınlaşıyor, Belediyeler sosyal medya üzerinden yardımları yönlendiriyor. Teknoloji dünyası aslında bu gibi durumlarda gerçekten insanın emrine amade olduğunu gözler önüne seriyor.
Teknolojiye bu kadar rağbet, hızlı iletişim kurabilme imkanı vermesinden kaynaklanıyor.
Arama motoru Google da bu hızlı hizmeti sunanlardan. Daha önce Haiti ve Japonya depreminde hizmete sunulan “Person Finder” uygulaması şimdi de Türkiye için kapılarını açtı. Japonya’daki 8,9 şiddetindeki depremin ardından uygulamaya aldıkları “Person Finder” kayıplarını arayan bir çok insanın imdadına koşuyor. İlgili sayfaya girip isim yazdığınızda sisteme yüklenmiş ise o kişinin bilgilerine ulaşılabiliyor.
Ülkemiz, uzmanların açıkladığı gibi deprem ülkesi, her an deprem olabileceğini varsayarsak cep telefonlarımıza, smart phonelarımıza iyi bakmamız gerektiği sonucunu çıkarabiliriz, şarj sorununu da solar teknoloji ile aşabileceğimizi düşünüyorum. Bir de Tam Nerede gibi servislerin yaygın kullanımının sağlanması, özellikle felaket bölgelerinde yakını olanların telefonlarına otomatik olarak tanıtılmasının sağlanmasının hayati bir öneri olduğunu düşünüyorum.
Özellikle GSM teknolojisinin ön planda olduğu bu kötü dönemlerin en az hasar ve bol teknoloji kullanımı ile atlatılması dileğiyle.
M.Arslan

23 Ekim 2011 Pazar

Elektronik Kağıt Çağı



İnsanoğlu için en önemli buluşlardan birisi olan kağıt, milattan sonra 1. yüzyılda Çin’de yapılmıştır. İcadından yaklaşık olarak 1900 yıl sonra ise kağıt artık elektronik ortamda ürün inovasyonuna örnek teşkil eden yeni versiyonu ile insanlığa “merhaba” diyor.




En son üretilen ve “i2R E-Paper” olarak adlandırılan, Tayvanlı bilim adamları tarafından geliştirilen elektronik kağıt, silinebilir özellikte ve 260 kez kullanılabilir şekilde üretilmiş.Fax makinelerinde kullanılan termal yazıcıların benzerinin kullanıldığı elektronik kağıt üzerine yazılan yazılar bir düğme ile silinebilecek özellikte geliştirilmiş.Elektronik ürünler genelde belli bir ağırlığın üzerinde olmasına karşın bu kağıtlar çok hafif ve daha yumuşak. A4 büyüklüğündeki bir e-kağıdın maliyetinin 2 dolar civarında olduğu ve tüketici ile 2 yıl içinde tanışacağı belirtiliyor.
Peki Tayvanlılar bu elektronik kağıdı nasıl geliştirmiş?Bu kağıtlar geliştirilirken görüntü cihazlarında tercih edilen elektrot kullanılmamış. Kolestrik likid kristal içeren plastik bir filmle kaplanan kağıtların baskı aşamasında arka ışık gerektirmemesi ve farklı renklerde üretilmesi kolaylıklar arasında yer alıyor.




Peki elektronik kağıt yeni bir teknoloji mi?Bugüne kadar elektronik kağıt için birçok teknoloji geliştirildi.Gyricon olarak adlandırılan elektronik kağıt ilk olarak 1970 yılında Xerox’un Palo Alto Araştırma Merkezi’nde çalışan Nick Sheridon tarafından geliştirilmiştir. Gyricon’da genelde 75 ila 106 mikrometre (Milimetrenin binde birine (1/1000 mm, 10^-3 mm), metrenin milyonda birine (1/1000000 m, 10^-6 m) eşit uzunluk birimi) arasında değişen polietilen kürelerden oluşmaktaydı. Her küre bir tarafı beyaz plastik pozitif yüklü, diğer tarafı ise siyah plastik negatif yüklü parçacıklardan oluşmaktadır. Küreler şeffaf silikon sayfasına gömülmüştür, her küre serbestçe dönüş yapmalarını sağlayacak yağ balonuna asılı şekilde yer almaktadır. Yağlı ortam kürelerin serbestçe hareket etmesini, dönmesini sağlar.




Bu kağıtta, voltajın polaritesi (Polarite, Işığın, ve tüm diğer elektromanyetik dalgaların özelliklerinden biridir, titreşim açısıdır, normal şartlarda insan gözü tarafından algılanmaz) ve kürenin beyaz veya siyah yüzünün yukarıya dönük olup olmadığına göre daha sonra belirlenen ve böylece piksel ya da siyah beyaz bir görünüm veren her bir çift elektrota uygulanır. Elektrot çiftine uygulanan gerilimin polaritesine bağlı olarak kürelerin siyah ya da beyaz yönü üste döner. Böylece piksel siyah veya beyaz olarak görünür. Küçük alanlara uygulanan farklı gerilimler de ekran üzerinde istenilen şekil ve görüntülerin elde edilmesini sağlar.




2008 yılında gerçekleştirilen FBD (Flat Panel Display) fuarında Japon şirketi Soken bu teknolojiyi kullanarak elektronik duvar kağıdı ile bir duvar yapmıştır.




Tayvan’da üretilenin aksine bugüne kadar geliştirilmiş elektronik kağıtlar, kağıt üzerindeki mürekkep görünümünü taklit eden ekran teknolojisine örnek teşkil etmektedir. Geleneksel arkadan aydınlatmalı düz panel ekranların aksine elektronik kağıt sıradan bir kağıt gibi ışığı yansıtır.Esnek elektronik kağıdın görüntü arka yüzünde plastik yüzeyler ve plastik elektronik kullanılmaktadır. Geleneksel ekranlara kıyasla daha rahat okunabilir ve ortamdaki ışığı yansıtmak yerine kendi ışığını yansıtır özelliktedir. İdeal bir elektronik kağıt doğrudan güneş ışığı altında okunabilir özellikte olmalıdır.2008 yılı itibariyle e-kağıtlarda kontrast oranı (görüntüdeki en parlak bölüm ile en karanlık bölüm arasındaki fark) gazetelerdeki gibiydi ancak yeni geliştirilen görüntülerle daha iyi kontrast oranları yakalanabilmektedir. Tam renkli görünümü sağlamak için üreticiler arasında sürekli bir rekabet söz konusudur.




Elektronik Kağıdın GeliştirilmesiE-Ink Corporation’ın kurucularından Joseph Jacobson tarafından 1990 larda icat edilen elektronik kağıt 2 yıl sonra Philips Components tarafından geliştirilmiş ve pazarlanmıştır.Elektronik kağıt 2005 yılında Prime View İnternational’a satılmış ve aynı zamanda patenti alınmıştır. Elektronik kağıtta kullanılan küçük mikrokapsüller, renkli yağa tutulu vaziyette bulunan elektrik yüklü beyaz parçacıklardan oluşmuştur. Mikrokapsüller altta ve üstte yer alan iki elektrot dizisi arasına sıkışmış sıvı polimer tabakada düzenlenmiştir, üstte yer alan dizi şeffaftır. Levha, korunması için şeffaf plastik ile kaplanır. Kalınlık olarak 80 mikrometre civarında ölçülür, sıradan kağıdın 2 katı kadar bir kalınlığa sahiptir.




Elektrotların ağı ekran devre sistemine bağlıdır, bu sistem belirlenmiş elektrot çiftlerine bir gerilim uygulandığında elektronik mürekkep aktif veya pasif olarak kullanılmaya başlanır. Yüzeye negatif yük uygulanması ile birlikte elektrotlar parçacıkları lokal kapsülün altına iter, siyah boyayı yüzeye çıkmaya zorlar ve pixellere siyah bir görünüm verir. Oluşan ters gerilim tam zıt bir etki yaratır, yani parçacıklar yüzeyden içe doğru itilmeye zorlanır, pixeller beyaz bir görünüm alır. Sonuç olarak görüntü oluşur ve daha iyi renk kontrolü sağlanır.




Elektronik Kağıt Çeşitleri




Electrophoretic ekranlar-EPDAz miktarda güç tüketimi ve kağıt benzeri görünümleri vardır. Electrophoretic ekranın en basit uygulaması, çapı yaklaşık 1 mikrometre titanyum dioksit partikülerinin hidrokarbon yağı içinde dağınık olarak tutulumu ile oluşur. Koyu renkli boya da yağın içine eklenir, yüzey ve şarj molekül parçacıklarının elektrik yükü almasına neden olur. Elde edilen bu karışım iki paralel arasına yerleştirilir, iletken plakalar 10 ila 100 mikrometre arasında bir boşluk ile ayrılmıştır. İki plaka arasına bir gerilim uygulandığında zıt yük taşıyan parçacıklar plakalar arasına geçiş yapacaktır. Parçacıklar ön tarafta bulundurulduğunda, ışığın dağınık vurması nedeniyle arkada yüksek indexli titanyum partikülleri ekranda beyaz bir görünüm alır. Parçacıklar ekranın arka tarafında bulundurulduğunda ışık renkli boya tarafından emildiğinden, ekran koyu görünür.



Ticari anlamda elektroforetik ekran örnekleri arasında, yüksek çözünürlüklü aktif matris görüntüleri içeren Amazon Kindle, Barnes&Noble Nook, Sony Librie, Sony Reader ve iRex iLiad gibi elektronik kitaplar yer almaktadır. E-ink Corporation tarafından üretilen bu ekranlar elektroforetik görüntüleme filminden yapılır.




Electro-wetting EkranlarElectro-wetting ekranın dayanak noktası uygulanan gerilim ile yüzeye hapsedilmiş su-yağ şeklinin kontrolüdür. Gerilim uygulanmadığında renklendirilmiş yağ, su ile hydrophobic (su geçirmez) yalıtılmış elektrot arasında bir tabaka olarak yer alır ve sonuçta renkli pixeller ortaya çıkar. Elektrode ve su arasına gerilim uygulandığında yalıtım ile su arasındaki ara yüzey gerilimi değişiklik gösterir. Sonuç olarak yoğunluk hali uzun süre istikrarlı bir şekilde kalmaz ve suyun yağ tarafına geçmesine sebep olur. Bu sonuç kısmen şeffaf pixeller için söz konusudur.




Eğer yansıtıcı özellikte olan beyaz yüzey değiştirilebilir öğeler altında kullanılırsa beyaz pixel ortaya çıkar. Pixellerin küçük boyutlarda olması nedeniyle kullanıcı sadece yüksek parlaklıkta ve kontrastta değiştirilebilir öğeler elde edilen ve yansıtıcı ekran temelini oluşturan ortalama bir yansımayı deneyimler.




Elektro-wetting temelli ekranlar birçok cazip özelliklere sahiptir. Beyaz ve renkli yansıma arasındaki değişim, video içeriklerinin görüntülenmesinde hız kazandırır.Düşük voltaj uygulandığında ekranların düz ve zayıf görüntü vermesi ise kaçınılmazdır. Yansıtma ve kontrastlık özelliği diğer yansıtma ekranlarına göre daha iyi sonuçlar vermektedir, aynı zamanda elektronik kağıtlarda da işe yaramaktadır.



Yanısıra, bu teknoloji LCD lere göre 4 kat, gelişmekte olan teknolojilere göre ise 2 kat daha yüksek parlaklık oranına sahiptir. Çok renkli ekranlarda ideal ekran olarak sunulmaktadır.
Electrofluidic EkranlarElectrofluidic ekranlar Elektrowetting ekranların bir türüdür. Bu ekranlar küçük bir rezervuar içinde sulu pigment yapısının dağılımı şeklinde yer alırlar. Söz konusu rezervuar <5-10% oranında görüntülenebilen pixellerden oluşur ve bu yüzden de pigmentlerin büyük çoğunluğu görünmez.




Voltaj bu ekran çeşidinde elektro mekanik olarak kullanılır, pigment rezervuardan çekilir ve alt tabakanın arkasında doğrudan bir film şeridi gibi yayılır. Sonuç olarak, alışılagelmiş pigmentlerin kağıda basılmış hali gibi ekran renkli ve parlak görünür. Sıvı yüzey üzerindeki gerilim kaldırıldığında ise pigment yayılımının rezervuara doğru hızlı bir geri dönüşü gözlenir.






Elektronik Kağıt hangi alanlarda kullanılıyor?Elektronik kağıtlar esnek olmaları nedeniyle bir çok değişik yüzeyde kullanılabilmektedir.E-kitap, e-dergi, e-gazete (kitap ve elektronik kağıt dijital sürümlerini görüntülemek için kullanılan elektronik okuyucularda), kol saatleri, elektronik görüntü uygulamaları, perakende mağazalarındaki elektronik fiyatlama etiketleri, dijital tabela, otobüs duraklarındaki zaman tabloları, elektronik ilan-reklam panoları, cep telefonu ekranlarında yaygın olarak kullanılmaktadır.




Hayatımızı ne yönde değiştirecek?E-kağıdın kullanımın artması ile birlikte kesilen ağaç sayısında azalma yaşanacak. Bu hayatımızda çok önemli bir değişiklik. Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü Görüntü Teknoloji Merkezi Genel Müdürü John Chen, e-kağıdın ticari aşamaya getirilmesi halinde ülkeler için büyük ağaç tasarrufu sağlanacağını dile getiriyor.
Elektonik kağıdın dezavantajları nelerdir?Elektronik kağıt, LCD ekranlar gibi, diğer görüntüleme teknolojileri ile karşılaştırıldığında çok düşük bir tazeleme ( refresh ) oranına sahiptir. Bu özellik üreticilerin mobil cihazlar üzerinde gelişmiş interaktif uygulamaları ( hızlı ve hareketli menülerin kullanımı ile ilgili) üretmelerini önler. Örneğin, dökümanlara sorunsuz zoom yapılması mümkün değildir.




Diğer bir dezavantaj ise, ekranın bir parçasında refresh yapıldığında görüntü gölgesinin görülmesi. Bu tür görüntüler ve efektler (ghost images) hayalet görüntüler- efektler “gölgelenme” olarak terminolojide yerini bulmuştur. Ekran yanmasını andıran bu sorun ekranın birçok defalar refresh edilmesiyle aşılabilir. Her bir pixeli beyaza, sonra siyaha, sonra da beyaza dönüştürmek pixel kontrastının normalleşmesine yardımcı olur. Bu yüzden flash teknolojisindeki bir çok cihaza yeni resim veya görüntü yüklerken tüm ekran siyah beyazdır.
Tek boyutlu olması, düz olması ve renklerin yeterli olmaması da diğer dez avantajlarındandır.
Elektonik kağıdın avantajları




Elektronik kağıtta düşük güç kullanımı vardır. Güç kullanımına sadece ekran güncellemeleri olduğunda ihtiyaç duyulur. Esneklik. Diğer bir çok ekrana göre daha iyi okunabilir özelliktedir. Gerçek kağıtlar gibi dizayn edilmiştir, kıvırıp rulo yapılabilirsiniz. Yazı-görüntü saklayabilir. Defalarca kez silinip tekrar yazma imkanı sağlar ve yıpranmaz. Matbaa, dağıtım v.s masrafları olmadığından ürün maliyetinin düşmesini sağlar.




Elektronik mürekkep herhangi bir yüzey üzerine basılabilir, bu yüzden kullanım alanı geniştir; duvarlar, bilboardlar, ürün etiketleri, t-shirtler, dijital fotoğraf çerçeveleri, bilgi panoları v.s Mürekkebin esnek olması sarılabilir, rulo ekranların üretilmesini de mümkün kılmaktadır.
UygulamalarBirçok şirket elektronik kağıdı elektronik mürekkep ile birlikte geliştirmektedir. Tüm elektronik kağıt teknolojileri aşağıda değineceğim genel zorluklarla karşılaşmaktadır,- Kapsülleme için yöntem- Kapsülü doldurmak için bir mürekkep veya aktif madde- Mürekkebi etkinleştirmek için elektronik teknolojisi
Elektronik mürekkep esnek veya sert malzemeler için uygulanabilir. Esnek ekranlar için, ince bir taban, esnek ve ciddi bir aşınma karşısında yeterince sert olan bir malzeme gerekir. Çok ince plastik kullanılan malzemeler arasındadır. Mürekkebin kapsülleme yöntemi ve sonrasında yüzeye uygulanması metodu şirketler arasında farklılık gösterir. Bu süreçler karmaşıktır ve endüstri sırları da çoktur. Bununla birlikte, elektronik kağıt yapımı LCD yapımından daha az karmaşık ve maliyet açıcından bakıldığında da daha ucuzdur.




Elektronik kağıt ile ilgili bir çok yaklaşım vardır, bir çok şirket bu alanda teknolojiler geliştirmiştir. Mevcut teknolojiler dışında elektronik kağıt üretimi için kullanılan teknolojiler; likid kristal ekranlardaki değişiklikleri de içeren teknolojiler, elektrochromic ekranlar ve Kyushu Üniversitesi’ndeki Etch A Sketch (plastik çerçeve içinde düz ve kalın gri ekran) şeklinde sıralanabilir.




Elektronik kağıt örnekleri




Kol saatleri2005 Aralık ayında Seiko firması Spectrum SVRD001 isimli esnek elektroforetik ekranlı kol saatini piyasaya sürmüştür. Aynı firma Mart 2010 da 2. nesil elektronik mürekkepli ünlü saatini de piyasaya sürmüştür. Hong Kong ta ise esnek elektroforetik ekranlı ve elektronik mürekkepli Phosfor saatlerini 3 seri halinde piyasaya sürmüştür.




Elektronik Kitaplar- 2004 yılında Sony firması ilk olarak elektronik kağıt ekranlı elektronik kitap okuyucu Librié EBR-1000EP yi Japonya’da piyasaya sürmüştür.- 2006 yılında yine aynı firma PRS-500 elektronik kitap okuyucuyu bu sefer Amerika’da piyasaya sürmüş, 2007 yılında ise yeni versiyonunu lanse etmiştir. 2008 yılında ise dokunmatik PRS-700BC yi üretmiştir.- iRex iLiad isimli e-kitap ( PDF ve HTML formatlı ) tüketicinin beğenisine sunulmuştur. Okuyucu ilk defa bu e-kitapla PDF ve HTML formatlarında kitap okuma imkanı bulmuştur. 2007 de ise bu e-kitap PRC format ile desteklendi ancak fiyatlandırma hala bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ancak rakip ürün olarak piyasaya sürülen Cybook ile birlikte fiyatlarda neredeyse %50 oranında azalma gözlenmiştir.- 2007 yılı sonlarında ise Amazon firması elektronik kağıt ekranlı e-kitabının, meşhur Amazon Kindle’ın üretim ve pazarlamasına başlamıştır.




2009 da ise Kindle-2 piyasaya sürülmüş, hemen ardından daha geniş ekranlı KindleDX pazarda yer bulmuştur. 2010 da ise 3.nesil Kindle piyasaya sürülmüştür.
- 2009 yılında Barnes&Noble, Android işletim sistemli Barnes & Noble Nook u piyasaya sürmüştür. Bu e-kitapta diğer büyük firmaların ürettiği e-kitaplardan farklı olarak değiştirilebilir pil, ayrılabilir dokunmatik ekran ve ana elektronik kağıt okuma ekranının altında renkli LCD yer almaktadır.




Gazeteler2006 yılında Flemen gazetesi De Tijd elektronik versiyonunu ( iRex iLiad’ın lansman öncesi halini kullanarak ) sınırlı bir pazarlama çalışması ile dağıtmıştır. Bu yenilikle elektronik mürekkep gazete yayıncılığında ilk kez uygulanma imkanı bulmuştur.
2007 de ise Fransız Les Échos gazetesi aboneleriyle sınırlı olarak elektronik kağıt versiyonunu resmi olarak duyurmuştur. Gazetenin 2 cazip teklifi vardır, 1 yıllık abonelik ve 176 gr ağırlığındaki okuma cihazı. Günlük haberleri okuyabilmek için 2 farklı işlem platformu sunulmaktaydı, ilki Ganaxa tarafından yeni geliştirilmiş GİH isimli elektronik mürekkebe dayalı platform, diğeri ise Les Echos tarafından geliştirilen platform.
Ocak 2008 den itibaren ise Hollanda’nın günlük gazetesi -NRC Handelsblad- iRex iLiad ile okuyuculara dağıtılmaktadır.




Smart Kartlara gömülü ekranlarFinansal alanda esnek ekran kartları kart sahiplerine online bankacılığın azaltılması ve işlemlerde dolandırıcılığın önlenmesi için tek kullanımlık şifre oluşturulmasını sağlar. Elektornik kağıt bu alanda veri güvenliğinin sağlanması için basit ve ince anahtarlıklar olarak sunulabiliyor. Dünyanın ilk gömülü ekranlı akıllı kartı, Innovative Card Technologies ve nCryptone tarafından 2005 yılında geliştirilmiştir.
Durum GöstergeleriUSB flaş gibi bazı aygıtlar durum bilgilerinin görüntülenmesi için elektronik kağıdı kullanabiliyor. Örneğin elektronik kağıt kullanılmış aygıtlar, kullanılabilir depolama alanını göstergeli bir şekilde kullanıcıya sunabiliyor.




Cep TelefonlarıMotorola’nın düşük ücretli cep telefonu olan Motorola F3 te siyah beyaz, ve alfanumerik elektroforetik ekran kullanımı söz konusudur.Samsung Alias 2 ise tuş takımı içinde elektronik mürekkep içeren bir cep telefonudur. Bu özelliğiyle de tuş takımı karakter setlerinin değiştirilmesine ve farklı görüntü modları arasında gezinmeye olanak verir.
Elektronik raf etiketleriElektronik kağıt tabanlı raf etiketleri, perakende mağazalarında fiyatların dijital gösteriminde kullanılır. Bu etiketlerde fiyat değişimini iki yönlü telsiz aracılığıyla yapılır.




Görüldüğü üzere elektronik kağıtlar hayatımıza girdikçe yaşamımız farkedilir derecede kolaylaşacak. Çevreci özellikleriyle de dikkat çeken elektronik kağıtlar önümüzdeki günlerde farklı örneklerle çokça karşımıza çıkacak.




Meryem ARSLAN



Artık Tabletli Olduk, Sınıfları Doldurduk

“Eğitim şart” ile başlayan eğitime verilen önemin vurgulanması süreci artık “Eğitimde teknolojinin kullanımı şart” sloganına dönüştü. Ve artık eğitimde gerçekten İnovasyon hedeflenir oldu.Eğitimde teknolojinin kullanılması hayati öneme sahip. Peki bu alanda neler yapılıyor?
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından desteklenen milli bir projemiz var. ”Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi” olarak tanımlanan Fatih Projesi.Projenin amacı kısaca, 2013 yılı sonuna kadar dersliklere bilgi teknolojileri araçları sağlanarak, bilgi toplumu olma yolunda bilgi teknolojileri destekli öğretimin gerçekleştirilmesini sağlamak, Türkiye’nin her yerinde öğrencilerin sosyo ekonomik durumu ve şartları ne olursa olsun bilişim teknolojisi olanaklarından yararlanmasını sağlamak.
Fırsatları artırma ve teknolojiyi iyileştirme hareketi olarak tanımlanan projede hedef, bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitim sürecinin temel araçlarından biri olmasını sağlamak ve öğrencilerin, öğretmenlerin bu teknolojileri etkin kullanımını gerçekleştirmek.
Bu kapsamda, örgün ve yaygın eğitim verilen kurumlarda bilgi ve iletişim teknolojisi altyapısını tamamlanması, öğrencilere bu mekanlarda bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanma yetkinliğinin kazandırılması, bilgi ve iletişim teknolojileri destekli öğretim programlarının geliştirilmesi planlanmaktadır.
Fatih Projesi ile okullara internet, tablet, e-kitap verilecek.Fatih Projesinden önce Turkcell ve Nişantaşı Meslek Yüksekokulu Türkiye’nin ilk “Akıllı Okul”unu hayata geçirdi. Intelligent Papers ile birlikte geliştirilen Akıllı Okul projesi öğrenci ve öğretmenlerin hayatını çok daha kolaylaştıracak. Daha önce “Başarıya eğlenerek ulaş” sloganıyla yola çıkan okul.com.tr sitesiyle öğrencilere dersler konusunda destek veren Turkcell’in eğitime verdiği destek bu projeyle daha çok öne çıkıyor.
Dijitalleşme yolunda Akıllı Okul Projesiyle nasıl bir devrim yapılmış olacak ?
1- Nişantaşı Meslek Yüksekokulu’nun birinci sınıfında okumaya başlayacak 1000 şanslı öğrenciye ve tüm öğretmenlerine 3G’li akıllı tablet+yazılım dağıtılacak.2- Turkcell Superonline’ın kuracağı fiber internet altyapısı ile okulun 1.sınıf müfredatı tablet üzerinden takip edilebilecek.3- Defter-Kitap tarih olacak, belimizi büken çantalar tarih sayfalarında yerini alacak.4- Artık dersler gerçekten interaktif olacak ve verimlilik artacak, artık öğrenciler derslerini tabletlerden çalışacak.5- Öğretmenlerin sunumları tabletlere otomatik olarak yükleneceğinden öğrenciler not alıp sorulara cevap verebilecek durumda olacaklar.6- Sonrasında anket uygulaması ile öğrenciler konuyu anladı mı anlamadı mı anında görülebilecek.7- Akıllı tahtaya bağlanma imkanı olacağından tek bir tahtada öğrencilerin ortak çalışması sağlanabilecek8- Artık odana geç ders çalış devri bitmiş oluyor, öğrenciler diledikleri yerde ders çalışabilecek. İşte özgürlük bu…9- Derslerle ilgili videolara, animasyonlara v.s ulaşabilecek.10- E-kitaplar ya da defterler üzerine not düşebilecek, bu notları öğretmenle paylaşabileceği gibi bu notlara daha sonra evden de ulaşma imkanı olacak.
Bu projenin uzun vadede daha bir çok faydası olacak, ancak bence en önemli faydası klasik eğitim sisteminden çıkılmış olunması ile birlikte, öğrencilerin beyinlerindeki bir şeyleri üretme, yaratma merkezlerine nüfuz edilmesi. Bu projenin ülke genelinde yaygınlaşması ile birlikte artık inovatif ürünlerde dünya listelerinde ilk sıralarda yer alacağımız kesin.

İnovasyon Kültürünü Canlandırmak

İnovasyon kültürünü oluşturmak bir çok organizasyon için çok yıldırıcı bir iştir. Bunun için onyıllar gerekir, dışarıdan ne kadar çok danışman desteği alsanız da bu birkaç günde olacak bir şey değil tabi, süre alıyor.
İnovasyon Kültürünü canlandırmak için nereden başlayacağınızı iyi bilmeniz gerekir. Başlamak her zaman için zordur ve nerden başlanacağı net değilse hiç bir şey yapamazsınız. İşte size başlamanız için 5 yol, ya hepsini ya birini alırsınız, bu tamamiyle size bağlı.
1- Canavarı Tanımlayın: Bir şeyi değiştirmek istiyorsak, değiştirmek istediğimiz şeyi anlamakla başlamalısınız. Yeni bir pazara girdiğimizde nasıl bilgi toplama ihtiyacı duyuyorsanız inovasyon kültürünü canlandırmak için de tanımlama yapmak birincil noktalardan.- Probleme yakın olun. İnsanlarla konuşun, Anketler yapın ve herkese bu anketleri uygulayın.- Sonra da sorunu tanımlamaya, açıklamaya çalışın.
2- Beklentiyi Tespit Edin:Beklentinin ne olduğunu tespit etmek başlı başına bir iş. Bu faaliyetleri yaparken gerçekten istekli olmak gerekiyor, ve aynı şekilde elde edilen çıktıların değerlendirilmesi aşamasında da.İş gücünün bu noktada farketmesi gereken şey ise bunun herkesin işi olduğu gerçeğidir. Bu çabanın organizasyonun kritik bir kitlesi tarafından sahiplenilmesi kadar hiç bir şey önemli değildir. Aksi ise boşuna nefesinizi yormak ve vaktinizi harcamak anlamına gelir.
3- İnovasyonu Tanımlamak:Google a “inovasyon” yazarsanız binlerce inovasyon tanımı bulursunuz. İnovasyon ile ne kastettiğiniz sizin inovasyon tanımızın ne olduğu, insanların inovasyon ile ilgili ne düşünmesini istediğiniz kritik vurgular arasında yer alıyor.Tanımladığınız inovasyon arıtımsal mı yıkıcı mı, süreç inovasyonu mu ? Üretim inovasyonu mu? Yoksa tüm bunlar birer maliyetleri düşürme faaliyeti mi?Önemli bir sorun ortaya çıktığında yönetim takımı ile uyumlu olarak ne tür bir inovasyon politikası izleyeceğinizi tespit etmeniz ve işgücünün bunu uygulamasını sağlamanız gerekir.
4- Zorlukları Tanımlayın:Ki bu adım sadece sizin işiniz değil. Diğer kişileri de hareketin içine almanız gerekir.1876 doğumlu Amerikalı mucit Charles F. Kettering demiş ki: “Problem iyi tanımlanmışsa problemin yarısı çözülmüş demektir.” Sona doğru sizin ve takımınızın problemi bölümler halinde incelemeye ve problemi çerçelemeye başlama ihtiyacı vardır. Bunu yaparken belirsizlikten, genelleme yapmaktan kaçının sorunu özeleştirmeye çalışın. Alanı netleştirdikten sonra da çalışanlardan inovatif bakmalarını isteyin, daha fazla sonuç alacağınız açık.
5- İşliyorsa, Kabul Edin:Bir çok organizasyon, kültürel değişimi sonlandırırken kurumsal tarihçesi ile karşılaştığında birden bire hafıza kaybına uğrar.Bir çok en iyi uygulamanız olabilir, tek eksiğiniz bunu bilen kişi sayısının az olmasıdır. İyi çalışanı korumak gerekir. Geçmiş başarıların bilinmesi çalışanlarınız cesaretlendirmekle kalmaz onlar için gelecekte rehber olur. Yanısıra bu başarıların yanında güncel başarıları da unutmayın, bugün gerçekleşen güzel şeyleri unutmayın.
Çeviren:Meryem ARSLAN
Kaynak:http://www.ideachampions.com/

23 Ağustos 2011 Salı

Gelecekte Teknoloji

Gelecekte teknolojinin hangi boyutlara ulaşabileceğini tahmin etmek hayal etmek kadar kolay aslında.
Bir anda böyle bir cümle sarf ettikten sonra yazmamak olmaz elbet.
Beyaz word sayfamı açtım yazmak için ama aklım hep, niye yazıyorum hala, araştırmalarımı beynimde konsolide ettikten sonra düşüncelerimi sese döksem, sonra da telefonumda yazıya dönüşse sonra da Turkcell Partner Blog’a göndersem. Sesi yazıya dönüştüren teknoloji var ya, benim gibi yazmayı seven ama teknolojiyi kullanmayı daha çok seven beyinlerin işini oldukça kolaylaştıracak. Hatta beynimden geçenleri yazıya döken bir teknoloji telefonuma düşse, kullanım fanatiği ben olacağım galiba. Ya da sadece konuşsam, siz de izleseniz, daha pratik, dünya görselleşmiyor mu?
Olacak yakın zamanda tüm bunlar…
Uzun süredir gözlemlediğim bir konu var;
Teknoloji gelişiyor, sürekli kendini yeniliyor. Sosyolojik açıdan bakıldığında ; Bir kısım hiç ilgilenmiyor, zamanı dondurmuş gibi : )
bir kısım insan seyrediyor, bir kısım, ite kaka takip ediyor, bir kısım da ne çıksa gidip alıyor, deniyor, kurcalıyor.
Yaşa göre de değişen bu teknoloji davranışları hayat boyu sürecek gibi. Yaşa bağlı kuşak çatışması yerine teknoloji bazlı bir kuşak farkından söz ediyor olacağız.
Ben şahsen bu teknoloji bazlı kuşak farkını bariz bir şekilde hissediyorum, teknoloji beynimizi değiştiriyor, daha robotik daha kalıplara bağlı oluyoruz. İphone, Blackberry, İpad, PC, v.s ne kullanıyorsak o doğrultuda yaklaşıyoruz hayata. Asansöre bindiğimde 2 ye basar mısınız değil, 2 ye tıklar mısınız diyoruz örneğin, beklentilerimiz kullandığımız teknolojiye bağlı olarak şekilleniyor.
Gelecekte teknoloji hangi boyutlarda olacaksa biz de oralarda olacağız, şelaleden sürüklenmek heyecan verici bir macera. Hayat da bu zaten, değil mi ?

“En Büyük Benim” Diyen Kim?

Hayatımızın ayrılmaz parçası, olmayınca gerildiğimiz en büyük iletişim aracımız internet, bizi her geçen gün kendisine bağlamaya devam ediyor.
Öyle bir duruma geldik ki internet yoksa hayat ta yok. Sabah akşam www.. uzantılarıyla meşgul durumdayız.
Bu kadar güçlü ve genç internetin geçmişi nedir ?“İnternet’ in kökeni,hataya dayanıklı, sağlam ve özel bir bilgisayar ağı kurmak isteyen Amerika Birleşik Devletler’ i hükümeti tarafından 1960 yılındaki araştırmalara dayanır. 1980′lerde Ulusal Bilim Vakfı tarafından yeni bir ABD omurgasının finansmanı için toplanan özel fonlar, dünya çapında katılım ve birçok özel ağın birleşmesine neden olmuştur. 1990′larda uluslararası bir ağın yaygınlaşması ile internet, modern insan hayatının temelinde yer almıştır.” Diyor wikipedia.
İnternet sözcüğü 1985 lerde kullanılmaya başlanmış ve anlamı: “ İnterconnected Networks” => kendi aralarında bağlantılı ağlar. www ise => World Wide Web ( Dünya çapında ağ) anlamına gelmektedir.
İnternet bir alışkanlık halini almış durumda. İleri boyutu ise bağımlılık. The Guardian gazetesinde yer alan bir makalede Amerikalı saygın Psikiyatrlarından Dr. Jerald Bloc’a göre Sosyal hayattan izole olma, yorgunluk, yoksunluk, gerginlik, başarıda düşüş, bunalım, stres, sinirlilik bazı belirtiler arasında.
Peki yaşamımızın bu kadar içinde olan internetten sonra hayatımızda 2.sırayı ne işgal ediyor. GraphJam.com a göre 2.sırada yer alan önemli, Dünya Barışı… Bu cevap herkese göre değişir tabi.
İnternetin detaylı tarihçesi için ;http://www.youtube.com/watch?v=fMLWBlDwlP4&feature=related
Meryem ARSLAN

Facebook, Twitter( +,-)= Düz Dünya

Sosyal Paylaşım siteleri hayatımızın vazgeçilmezi oldu ve rutinimizde yer almaları her günümüzü farklı şekillerde etkilemeye, biçimlendirmeye hazır. Tam anlamıyla bağlandık diye gördüğümüz bu ağlar bizi çok konuşan, paylaşan insanlar haline getirmiş durumda. Bu da aşırıya kaçmamak şartıyla güzel bir şey. Yeni nesil doğar doğmaz bir sosyal ağa kaydediliyor ebeveynleri tarafından. Ve gerçek hayatla birlikte sanal hayata merhaba diyorlar. Ve bireysel arşivleme böylece startını veriyor…
Yıllardır dile getirilen demokratik, konuşan toplum profilini artık Facebook profillerimizden, tweetlerimizden sağlıyoruz sanırım, değil mi?
Devlet Başkanları, Belediye Başkanları, düşünürler v.s artık toplumla twitter aracılığıyla konuşuyor. Promosyonlar, provokasyonlar bu dünya üzerinden yayılıyor.
Sanal dünya diyoruz ancak bizi her anlamda etkileyen gerçek bir dünya söz konusu.
Öyle ki online haber sitelerine bile düşmeyen şok şok haberlere twitter, facebook üzerinden ulaşılıyor. Tabiri caizse artık ajanslar, haber siteleri tweetleri ve facebook mesajlarını takip eder oldu.
Yararları çok tabi bu dünyanın ve tabi zararları üzerinde de birçok spekülasyon söz konusu. En basitinden 1998 yılında basılan Dan Brown’un Digital Kale’si (Digital Fortress) gibi.
Peki dünya vatandaşlarına olabildiğince düz bir dünya sunan sosyal ağlar bizi olumsuz yönde de etkiliyor mu ? Bazılarını evet…
Şöyle ki;
İngiliz Daily Mail’in bir haberine yer vermek istiyorum; buna göre 18 yaşındaki bir genç, eski kız arkadaşı kendini Facebook’ta engelledi diye astım krizi geçirmiş. Kız arkadaşının yeni arkadaşlar edinmesine üzülen talihsiz gencin astım atakları bu olaydan sonra artmaya başlamış. Ve sonuç; talihsiz genç bir psikyatr yardımıyla Facebook’a girmekten vazgeçirilmiş. Facebook’a girmeyi durduran gencin astım atakları da sona eriyor. Dr. Gennaro D’Amato bu tür sitelerin ortaya çıkaracağı sorunlar hakkında tüm kullanıcıları uyarıyor. Uzmanlar özellikle duygusal-hassas insanları stres kaynaklı, psikolojik ve fiziksel hastalıklara karşı uyarıyor, risk altında bulunduklarını iletiyorlar.
Yani yeni yaşamsal stres vericiler olarak tanımlanan sosyal paylaşım sitelerini kullanırken psikolojimizi korumamız lazım. Bunlar da birer doğal seleksiyon aracı mı, ne dersiniz?

İnovasyon Kültürünü Canlandırmak

İnovasyon kültürünü oluşturmak bir çok organizasyon için çok yıldırıcı bir iştir. Bunun için onyıllar gerekir, dışarıdan ne kadar çok danışman desteği alsanız da bu birkaç günde olacak bir şey değil tabi, süre alıyor.
İnovasyon Kültürünü canlandırmak için nereden başlayacağınızı iyi bilmeniz gerekir. Başlamak her zaman için zordur ve nerden başlanacağı net değilse hiç bir şey yapamazsınız. İşte size başlamanız için 5 yol, ya hepsini ya birini alırsınız, bu tamamiyle size bağlı.
1- Canavarı Tanımlayın: Bir şeyi değiştirmek istiyorsak, değiştirmek istediğimiz şeyi anlamakla başlamalısınız. Yeni bir pazara girdiğimizde nasıl bilgi toplama ihtiyacı duyuyorsanız inovasyon kültürünü canlandırmak için de tanımlama yapmak birincil noktalardan.- Probleme yakın olun. İnsanlarla konuşun, Anketler yapın ve herkese bu anketleri uygulayın.- Sonra da sorunu tanımlamaya, açıklamaya çalışın.
2- Beklentiyi Tespit Edin:Beklentinin ne olduğunu tespit etmek başlı başına bir iş. Bu faaliyetleri yaparken gerçekten istekli olmak gerekiyor, ve aynı şekilde elde edilen çıktıların değerlendirilmesi aşamasında da.İş gücünün bu noktada farketmesi gereken şey ise bunun herkesin işi olduğu gerçeğidir. Bu çabanın organizasyonun kritik bir kitlesi tarafından sahiplenilmesi kadar hiç bir şey önemli değildir. Aksi ise boşuna nefesinizi yormak ve vaktinizi harcamak anlamına gelir.
3- İnovasyonu Tanımlamak:Google a “inovasyon” yazarsanız binlerce inovasyon tanımı bulursunuz. İnovasyon ile ne kastettiğiniz sizin inovasyon tanımızın ne olduğu, insanların inovasyon ile ilgili ne düşünmesini istediğiniz kritik vurgular arasında yer alıyor.Tanımladığınız inovasyon arıtımsal mı yıkıcı mı, süreç inovasyonu mu ? Üretim inovasyonu mu? Yoksa tüm bunlar birer maliyetleri düşürme faaliyeti mi?Önemli bir sorun ortaya çıktığında yönetim takımı ile uyumlu olarak ne tür bir inovasyon politikası izleyeceğinizi tespit etmeniz ve işgücünün bunu uygulamasını sağlamanız gerekir.
4- Zorlukları Tanımlayın:Ki bu adım sadece sizin işiniz değil. Diğer kişileri de hareketin içine almanız gerekir.1876 doğumlu Amerikalı mucit Charles F. Kettering demiş ki: “Problem iyi tanımlanmışsa problemin yarısı çözülmüş demektir.” Sona doğru sizin ve takımınızın problemi bölümler halinde incelemeye ve problemi çerçelemeye başlama ihtiyacı vardır. Bunu yaparken belirsizlikten, genelleme yapmaktan kaçının sorunu özeleştirmeye çalışın. Alanı netleştirdikten sonra da çalışanlardan inovatif bakmalarını isteyin, daha fazla sonuç alacağınız açık.
5- İşliyorsa, Kabul Edin:Bir çok organizasyon, kültürel değişimi sonlandırırken kurumsal tarihçesi ile karşılaştığında birden bire hafıza kaybına uğrar.Bir çok en iyi uygulamanız olabilir, tek eksiğiniz bunu bilen kişi sayısının az olmasıdır. İyi çalışanı korumak gerekir. Geçmiş başarıların bilinmesi çalışanlarınız cesaretlendirmekle kalmaz onlar için gelecekte rehber olur. Yanısıra bu başarıların yanında güncel başarıları da unutmayın, bugün gerçekleşen güzel şeyleri unutmayın.
Çeviren:Meryem ARSLAN
Kaynak:http://www.ideachampions.com/

İnovasyon Kültürünü Canlandırmak

İnovasyon kültürünü oluşturmak bir çok organizasyon için çok yıldırıcı bir iştir. Bunun için onyıllar gerekir, dışarıdan ne kadar çok danışman desteği alsanız da bu birkaç günde olacak bir şey değil tabi, süre alıyor.
İnovasyon Kültürünü canlandırmak için nereden başlayacağınızı iyi bilmeniz gerekir. Başlamak her zaman için zordur ve nerden başlanacağı net değilse hiç bir şey yapamazsınız. İşte size başlamanız için 5 yol, ya hepsini ya birini alırsınız, bu tamamiyle size bağlı.
1- Canavarı Tanımlayın: Bir şeyi değiştirmek istiyorsak, değiştirmek istediğimiz şeyi anlamakla başlamalısınız. Yeni bir pazara girdiğimizde nasıl bilgi toplama ihtiyacı duyuyorsanız inovasyon kültürünü canlandırmak için de tanımlama yapmak birincil noktalardan.- Probleme yakın olun. İnsanlarla konuşun, Anketler yapın ve herkese bu anketleri uygulayın.- Sonra da sorunu tanımlamaya, açıklamaya çalışın.
2- Beklentiyi Tespit Edin:Beklentinin ne olduğunu tespit etmek başlı başına bir iş. Bu faaliyetleri yaparken gerçekten istekli olmak gerekiyor, ve aynı şekilde elde edilen çıktıların değerlendirilmesi aşamasında da.İş gücünün bu noktada farketmesi gereken şey ise bunun herkesin işi olduğu gerçeğidir. Bu çabanın organizasyonun kritik bir kitlesi tarafından sahiplenilmesi kadar hiç bir şey önemli değildir. Aksi ise boşuna nefesinizi yormak ve vaktinizi harcamak anlamına gelir.
3- İnovasyonu Tanımlamak:Google a “inovasyon” yazarsanız binlerce inovasyon tanımı bulursunuz. İnovasyon ile ne kastettiğiniz sizin inovasyon tanımızın ne olduğu, insanların inovasyon ile ilgili ne düşünmesini istediğiniz kritik vurgular arasında yer alıyor.Tanımladığınız inovasyon arıtımsal mı yıkıcı mı, süreç inovasyonu mu ? Üretim inovasyonu mu? Yoksa tüm bunlar birer maliyetleri düşürme faaliyeti mi?Önemli bir sorun ortaya çıktığında yönetim takımı ile uyumlu olarak ne tür bir inovasyon politikası izleyeceğinizi tespit etmeniz ve işgücünün bunu uygulamasını sağlamanız gerekir.
4- Zorlukları Tanımlayın:Ki bu adım sadece sizin işiniz değil. Diğer kişileri de hareketin içine almanız gerekir.1876 doğumlu Amerikalı mucit Charles F. Kettering demiş ki: “Problem iyi tanımlanmışsa problemin yarısı çözülmüş demektir.” Sona doğru sizin ve takımınızın problemi bölümler halinde incelemeye ve problemi çerçelemeye başlama ihtiyacı vardır. Bunu yaparken belirsizlikten, genelleme yapmaktan kaçının sorunu özeleştirmeye çalışın. Alanı netleştirdikten sonra da çalışanlardan inovatif bakmalarını isteyin, daha fazla sonuç alacağınız açık.
5- İşliyorsa, Kabul Edin:Bir çok organizasyon, kültürel değişimi sonlandırırken kurumsal tarihçesi ile karşılaştığında birden bire hafıza kaybına uğrar.Bir çok en iyi uygulamanız olabilir, tek eksiğiniz bunu bilen kişi sayısının az olmasıdır. İyi çalışanı korumak gerekir. Geçmiş başarıların bilinmesi çalışanlarınız cesaretlendirmekle kalmaz onlar için gelecekte rehber olur. Yanısıra bu başarıların yanında güncel başarıları da unutmayın, bugün gerçekleşen güzel şeyleri unutmayın.
Çeviren:Meryem ARSLAN
Kaynak:http://www.ideachampions.com/

Artık Tabletli Olduk, Sınıfları Doldurduk

“Eğitim şart” ile başlayan eğitime verilen önemin vurgulanması süreci artık “Eğitimde teknolojinin kullanımı şart” sloganına dönüştü. Ve artık eğitimde gerçekten İnovasyon hedeflenir oldu.Eğitimde teknolojinin kullanılması hayati öneme sahip. Peki bu alanda neler yapılıyor?
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından desteklenen milli bir projemiz var. ”Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi” olarak tanımlanan Fatih Projesi.Projenin amacı kısaca, 2013 yılı sonuna kadar dersliklere bilgi teknolojileri araçları sağlanarak, bilgi toplumu olma yolunda bilgi teknolojileri destekli öğretimin gerçekleştirilmesini sağlamak, Türkiye’nin her yerinde öğrencilerin sosyo ekonomik durumu ve şartları ne olursa olsun bilişim teknolojisi olanaklarından yararlanmasını sağlamak.
Fırsatları artırma ve teknolojiyi iyileştirme hareketi olarak tanımlanan projede hedef, bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitim sürecinin temel araçlarından biri olmasını sağlamak ve öğrencilerin, öğretmenlerin bu teknolojileri etkin kullanımını gerçekleştirmek.
Bu kapsamda, örgün ve yaygın eğitim verilen kurumlarda bilgi ve iletişim teknolojisi altyapısını tamamlanması, öğrencilere bu mekanlarda bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanma yetkinliğinin kazandırılması, bilgi ve iletişim teknolojileri destekli öğretim programlarının geliştirilmesi planlanmaktadır.
Fatih Projesi ile okullara internet, tablet, e-kitap verilecek.Fatih Projesinden önce Turkcell ve Nişantaşı Meslek Yüksekokulu Türkiye’nin ilk “Akıllı Okul”unu hayata geçirdi. Intelligent Papers ile birlikte geliştirilen Akıllı Okul projesi öğrenci ve öğretmenlerin hayatını çok daha kolaylaştıracak. Daha önce “Başarıya eğlenerek ulaş” sloganıyla yola çıkan okul.com.tr sitesiyle öğrencilere dersler konusunda destek veren Turkcell’in eğitime verdiği destek bu projeyle daha çok öne çıkıyor.
Dijitalleşme yolunda Akıllı Okul Projesiyle nasıl bir devrim yapılmış olacak ?
1- Nişantaşı Meslek Yüksekokulu’nun birinci sınıfında okumaya başlayacak 1000 şanslı öğrenciye ve tüm öğretmenlerine 3G’li akıllı tablet+yazılım dağıtılacak.2- Turkcell Superonline’ın kuracağı fiber internet altyapısı ile okulun 1.sınıf müfredatı tablet üzerinden takip edilebilecek.3- Defter-Kitap tarih olacak, belimizi büken çantalar tarih sayfalarında yerini alacak.4- Artık dersler gerçekten interaktif olacak ve verimlilik artacak, artık öğrenciler derslerini tabletlerden çalışacak.5- Öğretmenlerin sunumları tabletlere otomatik olarak yükleneceğinden öğrenciler not alıp sorulara cevap verebilecek durumda olacaklar.6- Sonrasında anket uygulaması ile öğrenciler konuyu anladı mı anlamadı mı anında görülebilecek.7- Akıllı tahtaya bağlanma imkanı olacağından tek bir tahtada öğrencilerin ortak çalışması sağlanabilecek8- Artık odana geç ders çalış devri bitmiş oluyor, öğrenciler diledikleri yerde ders çalışabilecek. İşte özgürlük bu…9- Derslerle ilgili videolara, animasyonlara v.s ulaşabilecek.10- E-kitaplar ya da defterler üzerine not düşebilecek, bu notları öğretmenle paylaşabileceği gibi bu notlara daha sonra evden de ulaşma imkanı olacak.
Bu projenin uzun vadede daha bir çok faydası olacak, ancak bence en önemli faydası klasik eğitim sisteminden çıkılmış olunması ile birlikte, öğrencilerin beyinlerindeki bir şeyleri üretme, yaratma merkezlerine nüfuz edilmesi. Bu projenin ülke genelinde yaygınlaşması ile birlikte artık inovatif ürünlerde dünya listelerinde ilk sıralarda yer alacağımız kesin.
Meryem ARSLAN

Bulut Kültürü Çağı

Ve huzurlarınızda yeni çağımız: Bulut Kültürü Çağı. Bulut Kültürü kavramını hiç duydunuz mu ? Artık bu iki kelimeden oluşan değişim bir çağa adını veriyor. Bulut Kültürü her aşanda gitgide yaygınlaşıyor.
C. Leadbeater hakkında ilk duyduklarım güzel, merak uyandıran kelimelerin biraya gelmesi ile oluşan bilgi bulutu idi . Peki C. Leadbeater kim ?Bilişim Zirvesi 2010 tanıtımlarında şöyle yer alıyor; “İnovasyon ve yaratıcılık alanlarının lider otoritesi, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in danışmanı ve ilk yönetim düşünürü (Yönetim danışmanlığı hizmeti veren Accenture firması tarafından sıralanmış) , Habercilik alanınında saygın David Watt ödülünün sahibi, BBC, Vodafone, Microsoft, Ericsson, Channel Four Television ve kraliyet şirketi “Royal Shakespeare Company” dahil, bir çok şirkete fikri mülkiyeti kendinde olacak şekilde fikirler üreterek, danışmanlık hizmeti vermiştir. The Pro-Arm Revolution başlıklı raporunda öne çıkartılan amatör aktivistin yükselişini anlatarak New York Times tarafından yılın en iyi fikrini üreten kişi olarak ödüllendirilmiştir.”
C. Leadbeater internetin artık çok farklı bir boyutta insanların hayatını değiştirdiğini düşünüyor. İnternet artık büyük bir potansiyel ve tehlikeli. Cloud Computing olarak nitelendirilen Bulut Bilişim, biraz daha kişiselleştirilmiş, mobil, gerçek zamanlı sürekli bağlantı yapabilme ve kolaylıkla işbirliği kurabilme ortamı sağlıyor. Bulut Bilişim BulutKültürü’nün meydana gelmesini sağlıyor. Birçok bulut var; kitap, müzik, film v.s. Leadbeater, Bulut Kültürü’nü geleceğin global kültürel ilişkileri olarak tanımlıyor. Bulut Kültürü’nü oluşturanların Bulut Kapitalistleri olacağını sözlerine ekliyor. Bulut Kapitalistleri, satmak ve kiralamak penceresinden bakıyor bu kültüre.
Peki Bulut Kültürü bize ne sağlıyor, en önemlisi bize seçme ve değişimleri talep etme olanağı sağlıyor, ve tabi değişimleri takip etme. Bu kültürle insanlar birlikte bir şeyler yapabiliyor, başarabiliyor. Sosyal Ağlarda yeni bir toplum oluşuyor ve bu toplumun kuralları yine kendilerince yaratılıyor.
Bulut Kültürü’nde araştır, eğlen, yap ve paylaş basamaklarının etkin olduğunu vurgulayan Leadbeater burada bizlerin kaya mı çakıl taşı mı olduğumuzu soruyor. Küçük çakıl taşlarının artık bir araya gelerek kayaları oluşturduğunu sözlerine ekliyor.
CIO lar (Chief Information Officer) artık sosyal paylaşım ağlarında küçük çakıl taşlarını izliyor, çünkü küçük taşlar, büyük kayanın ayak sesleri.
Bulut Kültürü’nde paylaşılan fikirler, yaratıcılık ve beraberinde inovasyonu getirecek. İnovasyon yine, yeniden ve hep olacak.Tabi tekelleşme ve durgunlukla yapacağı çetin savaşı kazanırsa.
Meyem ARSLAN

Ayna Ayna Söyle Bana

İnovasyon nasıl bir gelecek hazırlıyor bizlere ?
Kristal kürelerimiz gelecekte inovatif kişilerin neler üretebileceklerini bilemiyor. Herşey sürpriz…
Ama beyinlerinin üretim kapasitelerinin hangi yöne doğru yol aldığını, düşünce özelliklerini tahmin edebiliriz değil mi ? Gelin bu yol haritasının belli başlı özelliklerine değinelim;
-Mobilite
Smart Phonelarla yükselen ivme sadece cep telefonu pazarı ile sınırlı kalmayacak. Bir çok ürün insanlar tarafından yaratılan datalar sayesinde şekil bulacak ve piyasaya sürülecek.
-Yeniliklere Adaptasyon
Geleceğin ürünleri tüketicinin kullanımına göre şekillenecek, kullanıcıya adapte olacak. Kullanıcının o anlık kullanımına göre ihtiyacını karşılayacak düzeyde smart olacak.
İşte örnek; Cybertecture Mirror.
Programlanabilir uygulamalar ve dijital göstergelerle birlikte ev, ofis, otel, hastane, mağazalarda v.s kullanılabilen yansıtıcı bir ayna. WiFi bağlantılı, kumanda ile uzaktan yönetilebilen, touch ekranlı. Tartılıyorsunuz, kilonuzu aynada görebiliyorsunuz, hatta son 1 yıllık gidişatınızı grafik halinde görebiliyorsunuz. Makyaj yaparken de ışıklandırmayı yine sol tarafta yer alan menüden ayarlayabiliyorsunuz. Ayrıca TV programı izleyebiliyor, hava durumu v.s bilgilendirmeleri ayna ekranında görebiliyor, spor yapıyorsanız hocanız ayna oluyor. Cep telefonu, Facebook mesajlarınızı görebiliyorsunuz, hava durumunu aynadan takip edebiliyorsunuz.
-Basitlik
İnovasyonun çıkış noktası basit fikirlerdir. Geleceğin ürün ve servisleri bir çocuğun anlayabileceği düzeyde basit olacak.
Örnek: Avustralya’da Tasarım Ödülü almış bir bisiklet yapılmış. Bu bisiklet katlanabiliyor, bir tekerlek kadar yer kaplıyor, kalabalık ortamlarda rahatlıkla taşınabiliyor böylece.
-Özgünlük
Almanya’da Fraunhofer Institude tarafından yapılan çalışmalar sonucunda ortaya özgün bir ürün çıkmış. Eyetracking. Eyetracking ile uyuşuk sürücülerin göz ve yüz hatları takip ediliyor ve herhangi bir uyku durumunda sürücü uyarılıyor. Uyku merkezli trafik kazalarını önleme odaklı bir ürün.
-İdeallik
Gelecekteki ürünler teklik temelinde konumlanacak. Sadece problem anında ihtiyaç duyduğumuzda çözüm üretecekler. New York’lular Macy’s Herald Square mağazasında bu ürünlere bir örnek bulma şansını elde ediyor. Nasıl mı ? Mağazada bulunan giysiler multi-touch ayna ve iPad’a aktarılıyor. iPad uygulamasından beğenilen giysiler seçiliyor sonrada kıyafetleri giyecek kişinin resmi aynaya aktarılıyor. Sonuç olarak kıyafetleri denemeden, yorulmadan kısa zamanda dijital ortamda giymiş oluyor. Hatta resimleri mail, sms yoluyla arkadaşlarıyla paylaşabiliyor.
İşte inovasyon bunlara benzer ürünlerle arz-ı endam edecek… Gelecek heyecan uyandıracak hayal gücümüzü zorlayacak hızla yol alıyor, biz de katılalım, biz de üretelim mümkün olduğunca.
Meryem ARSLAN

İmkansız mı, O da Ne?

“Gelecekte ne olacaksa hiçbirimiz bunun için geç kalmadık. İmkansız diye bir şey olduğunu düşünmeyin. Bugün yaşamak için inanılmaz bir zaman. Gelecekte ne olacaksa hiçbirimiz bunun için geç kalmadık. Hepimiz bu zamanda yaşadığımız için çok şanslıyız.” Kevin Kelly
“ The Matrix ” filminin ilham vericisi ve daha bir çok unvana sahip olan K. Kelly, “What Technology Wants” adını taşıyan yeni kitabını yayınlamaya hazırladığı bir dönemde ne kadar umut verici ve dinamik bir bakış açısı ile öngörülerini paylaşmış değil mi ?
Kelly ile Bilişim Zirvesi’nde tanıştım, nostaljik kesimli sakalları ile karizmatik havasını, dünyanın bilişim gidişatına uzaktan bakarak tamamlıyor.
“Gelecek 7 bin günde ne olacak” Kelly’nin geleceğe dair ana sorusu buydu. Yaşamdaki değişimi ekranlar, paylaşım, değer yaratma, veri akışı olarak özetledi.
İnternetle tanışmadan önce “ Sadece TV nin daha iyi olduğunu “ internetin keşfi ile birlikte “Sadece Web in daha iyi olduğunu” söyleyen Kelly, peki bundan sonrası nedir sorusuna cevap bulmaya çalıştı. Geçirdiğimiz evrim aynen şöyle: Sözel Kültür => Yazın Kültürü =>Görsel Kültür
Daha önce kitapların insanları olan bizler şimdilerde ekranların insanlarıyız. Kindle benzeri ekranların satışları gerçek kitap satışlarını aşmış durumda. Cep telefonu ekranı, Tv ekranı, Bilgisayar ekranı v.s Ekranlar her yerde, gittikçe genişliyor ve ucuzluyorlar. Bu yıl itibari ile kameralı cep telefonlarının sayısı 4 milyar civarında. Ekranlar “gösterme” fonksiyonuna bizi “görme” fonksiyonunu ekleyeceğe benziyor. Görme fonksiyonlu ekranlar Bulut Kültürü’nün bir parçasını oluşturacak ve paylaşım daha da artacak. Her şey paylaşılıyor olacak; seyahat planları, iş geçmişiniz, son lokasyonunuz, sağlık bilgileriniz-kayıtlarınız v.s. E bu kadar paylaşım varsa güvenlik sorunu da tartışılacak demektir. Paylaştığımız bilgilerin korunması, sahiplik ve erişim anlamında nasıl gerçekleşecek? Kullanıcılara üretme, servis verme, pazarlama ve finans olanağı sunulacak.
Kelly artık her şeyin kopyalandığını bunun bir anlamda iyi olduğunu bir anlamda da kötü olduğunu belirtiyor. Kelly’e göre sadece yaratılan değer kopyalanamıyor. Kopyalanamadığı için de değer yaratmak kilit nokta. Değer yaratıldıkça ilgi oraya kayacak, ilginin yoğunlaşması demek te para akışının o noktaya kayacağı anlamına geliyor. Yani değer yaratma para kazandıracak.
Kelly, File-Folder-Desktop sıralamasının Page-Link-WEB olarak değişeceğini bunun önce bir direnç yaratacağını sonrasında ise yaygınlaşacağını öngörüyor. Web sayfalarının yerini de videoların alacağını ileten Kelly, aşağıdaki tabloya dikkat çekiyor;

Tabloda görüldüğü üzere sayfaların akış, PC lerin bulut, benin biz olduğu düzlemde artık her şey anlık akışlardan ibaret. Gerçek zamanlı yaşam akışlarından.
Meryem ARSLAN

Ve e-TR Ödülleri

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) tarafından düzenlenen “8. eTürkiye (eTR) Ödülleri” 20 Aralık 2010 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sahiplerini buldu.
 

Yıllardır takip ettiğim bu ödüller verilirken hep bir heyecan duyarım. Turkcell içinde de benzer ödül törenlerinde defalarca konferans salonunda sahnede hissettiğim o müthiş heyecanı, mutluluğu hisseder gibi. Bu heyecan diğer arkadaşlarımı inovasyona yönlendirirken de, motive ederken de hep oldu, hep de olacak. Biliyor musunuz, İnovasyon Dersleri verirken katılımcıların merak dolu bakışları benim saatlerce bilgi vermemden, tecrübelerimi paylaşmamdan yorulmamamı sağlayan yıldız kümeleri sanki. Özellikle de çocukların bakışları ömrüme ömür katıyor desem yeridir. Bunun temelinde insanlara inovasyonu tattırma, bakın böyle yaparsanız siz de bu heyecanı tadarsınız hümanistliğinde saklı sanırım:) Ve tabi İnovasyon Aşkımda, ve bu aşk 6 ayla, 3 yılla falan sınırlı değil, yaşadıkça benimle yaşayacak bir hayat enerjisi. Şimdi E-Tr ödüllerini konuşmaya devam edelim. Turkcell Ana Sponsorluğu’nda düzenlenen Ödül Töreni’nin amacı ne biliyor musunuz ? Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde rekabeti arttırıcı, bilgiye dayalı, e-Hizmetlere odaklanmış dönüşümü hızlandırmak. Süper ne diyelim. E-Tr Ödülleri için “Kamudan Vatandaşa e-Hizmetler”, “Kamudan İş Dünyasına e-Hizmetler”, “Kamudan Kamuya e-Hizmetler” başlıkları altındaki üç kategori için toplam 23 proje başvurmuş, uzman değerlendiricilerin incelemesinden sonra, projelerden 10’u finale kalmaya hak kazanmış. Yani yaklaşık yarısı başvuruların belli bir yeterliliği ve kaliteyi tutturduğunu gösteriyor.
Peki inovasyon yarışını kimler kazandı?Meclis’te düzenlenen törende Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı iki genel müdürlük ile Emniyet Genel Müdürlüğü ödül aldı. Çevre izinleri ve araç tescili konusunda bürokrasiyi azaltan proje ile orman yangınlarına karşı hızlı hareket kabiliyeti sağlayan 3 ayrı proje ödüllendirildi.
Kamudan Kamuya e-Hizmetler Kategorisi (Orman Genel Müdürlüğü -Orman Yangın Erken Uyarı Sistemi): Bilkent Üniversitesi tarafından geliştirilen yazılım sayesinde ormanlar kamera ile izlenirken, herhangi bir yerdeki duman 10-25 saniye içinde bulunarak merkez uyarılıyor.
Kamudan İş dünyasına e-Hizmetler Kategorisi’nde Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü İzin ve Denetim Dairesi Başkanlığı – Çevrimiçi Çevre İzinleri Projesi: İşletmelerin çevre ile ilgili izin ve başvuruları çevrimiçi olarak tamamlanabiliyor.
Kamudan Vatandaşa eHizmetler Kategorisi’nde ise Emniyet Genel Müdürlüğü-Araç Tescil ve Sürücü Belgesi İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması (ASBİS) Projesi: Sistem sayesinde alıcı ile satıcı kapı kapı dolaşmaktan kurtuldu.
Törende meclis başkanı , çağdaşlığın ölçüsünün artık bilim ve teknoloji olduğunu, Türkiye’nin bu alanda mutlaka başa güreşen ülkelerden biri olması gerektiğini ifade etti.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner de e-Devlet konusunda Türkiye’de önemli adımlar atılırken, uluslararası alanda e-performansın henüz istenilen düzeyde olmadığının gözlendiğine dikkat çekerek “Birleşmiş Milletler’in e-Devlet Hazırlık İndeksi’nde, genel olarak dünya ortalamasının üzerinde seyretmemize rağmen, ülke sıralamasında geriledik” dedi.
Ve vurucu konuşmayı her zamanki gibi İnovasyon konusunda motive edici bir duruş sergileyen Süreyya Ciliv yapıyor. Konuşmasında; geleceğin Bill Gates’lerinin artık ABD’den değil, Türkiye gibi ülkelerden çıkacağını söyledi. Artık vatandaşların bilgileri ertesi gün gazetelerden değil, anında bilgisayardan ya da cep telefonlarına gelen kısa mesajlardan öğrenebildiğini belirten Ciliv, domates tarlalarındaki güve sorununu duyar duymaz, 3 gün içinde 166 bin çiftçiye ‘güve ile nasıl mücadele edileceği’ yolunda kısa mesaj gönderdiklerini belirtiyor.
Gelecek yıl için başvuru sayının daha da artması dileğiyle…
Meryem ARSLAN

Hayal Edin, Olsun

Son zamanlarda dikkatimi çeken bir konu var. Oyunlar dışında smart phonelara yönelik uygulamaların sayısında, niteliklerinde artış. Bu uygulamaları gördükçe daha fazla olmaları gerektiğine inanıyorum, veya bazan da tam da istediğim gibi bir uygulamaya oluşturmuşlar, biraz daha lütfen, hala gerideyiz gibi düşüncelerle iç içe kalıp neden 1 adım daha ötesine zıplamak zaman alıyor diye söyleniyorum. Hayal gücümüz bu kadar sınırlı mı sizce ? Hayal etmeyi bilemiyoruz veya konsantre olma sorunumuz var belki ama aşacağımıza inanıyorum. Bakın şekil 1-a çocuklar, onlarla daha fazla zaman geçirmek ve hayal ettiklerine kulak vermek gerekiyor. Geçenler 10 yaşlarındaki çocuklarla sohbet ediyordum, bakın şu icatlar yapılmış bizden çok önce, saçma, kullanılmaz denilen internet, cep telefonları şimdi vazgeçilmezimiz. Sizin fikirleriniz nedir ? diye sorunca, ilk aldığım yanıt hayal gücümüze en büyük düşman olan faktörlerden birinin yanıtını almış oldum. ”Biraz saçma gelir diye söylemek istemiyorum ama…. Şöyle bir şey yapılabilir mi ?” ve arka arkaya üreten beyinler başlıyor deşarj olmaya… Heyecanlanmaya.
Özgüven, cesaret, saçma fikir yoktur, fikir söylemeye teşvik, brain storming… her şeyi uyguladım o genç beyinlere, çok süper fikirler ortaya attılar. Şimdi birinden bir inovasyon maili aldım bile, bakın benim aklıma şu da geliyor diye… Samimi olmak, sevgi dolu olmak, cesaret vermek, empati kurmak önemli bu noktada. Benim amacım mı ? Sadece inovasyonu bir kültür haline getirebilmek, düşüncede özgürlüğün kapılarını sonuna kadar açıp yeni icatlar çıkarmak, dünya genelinde genelde sonlarda olduğumuz bu alanda ön sıralara yerleşebilmek.

Evet şimdi de İnovasyon haberlerini paylaşıyorum, insanlar hayal etmiş ve uygulamış;
Hepimiz ofiste yazıcı kullanıyoruz değil mi, yaydığı kötü kokuyu önlemek adına birkaç ay önce Konica Minolta ne yapmış biliyor musunuz ? Tarayıcı, fax, yazıcı, fotokopi gibi özellikleri bir arada barındıran yazıcının üzerinde yer alan özel hazneye koku koymuşlar ve cihaz çalıştığında kötü koku yerine parfüm kokusu almayı sağlamışlar. Üstelik ortamın havasını tazelemesi de süper… Kokunun insan psikolojisine etkileri büyük diye biliyorum, iş verimliliğini artırmak, gerginlik ve stresi azaltmak adına bile bizhub43 adını verdikleri bu yazıcıyı kullanmak güzel olur değil mi ?
Microsoft tarafından bir karakutu (viconrevue)geliştirilmiş, ama insanlara yönelik. Boyna asılabilen bir fotoğraf makinesi aslında. Hafıza kaybı yaşayan hastaların bu süre zarfında yaşadıklarını görsellerle belgelemek cihazın yapılma amacı. Ancak turistlerin gezerken fotoğraf makinesini ayarlamak için çaba harcamaması ve rahat bir gezinti yapması da mümkün olacak.
Cricutcake, pasta malzemesini yazıcıya koyuyorsunuz, tasarladığınız şekilde pasta süslerini yazıcıdan çıktı alıyorsunuz. Pastaya ekliyorsunuz. İşte bu kadar…
Tiger Stone- Hollandalı bir girişimci tarafından yapılmış bir Arnavut kaldımı döşeme makinesi. Taşlar tek tek değil, asfalt gibi bütün olarak döşeniyor. Günlerce döşeme yapılmasını beklemeye gerek yok böylece…
Smart Phonelara yönelik uygulama sayısı 1 milyona yaklaşıyor. Smart Phoneların sayısı arttıkça uygulama sayısı da artacak tabi, Gartner diyor ki, 2011 yılında Batı Avrupa ve ve Kuzey Amerika’da satılacak cep telefonlarının %60 ını smart phonelar oluşturacakmış. Comscore da benzer tahminde bulunuyor. İlginç Uygulama örneklerini gelecek yazımda paylaşacağım… Zira şimdi araştırmaya devam ediyorum : )
Meryem ARSLAN

Haydi Tag-leyelim

Hayatı kolaylaştıran ve bilgiye ulaşımı maximumlaştıran mobilkod uygulaması artık herkesin kullanımına sunulmuş durumda. NFC teknolojisiyle (Near Field Communication- Yakın alan iletişimi) hayat bulan bu uygulama ile bilgiye erişim hızımız oldukça artacak.
Sağlık Bakanlığının Eczanelerde karekod uygulamasına geçişiyle (2D boyutlu barkodlar)birlikte bu teknolojiyi yakından hisseder olduk aslında. Sonra birçok gazete, dergi ve reklamda kullanılmaya başlandı.
Eee uygulamayı indirdiniz, sonra da Taglediniz, ne olacak? Tag kutusundan sürpriz bir çok şey çıkabilir.
Tag lerde saklı olan her şeye anında erişebilirsiniz.
Kendinizi bir websitesinde bulabilirsiniz.
Video izleyebilirsiniz
Adres defterinize ekleme yapabilirsiniz
Ya ben bugüne kadar neleri taglemişim, taglediklerimi arkadaşlarla paylaşsam mı diye düşünüp paylaşabilirsiniz
Self tag oluşturabilir ve ne kadar taglendiğinizi, popüler olduğunuzu rapor halinde görebilirsiniz.
Ne hayal ederseniz, ki ben bu teknolojinin hayal gücümüz ölçüsünde uçsuz bucaksız kalacağından eminim.
Güzel bir teknoloji… İmkanları keşfedelim bakalım… Neler neler yapabileceğiz…Bakınız Microsoft Tag : ) ve www.mobilkod.com.trhttp://tag.microsoft.com/overview.aspx

Meryem Arslan, Yazılarıyla Turkcell Partner Blog'da

Meryem Arslan, Yazılarıyla Turkcell Partner Blog'da

​İnovasyon uzmanı Meryem Arslan, Turkcell Partner Blog'da inovasyon konulu yazılarıyla yer alacak. 8 yıl boyunca Turkcell, Bilgi Teknolojileri Departmanı’nda çalışan ve inovasyon alanında birçok ödüle sahip olan Arslan'ın inovasyon konusunda yazdığı yazılar birçok internet sitesi ve dergide yayınlanıyor. Araştırmalarının yanı sıra inovasyon konusunda bir de kitap hazırlamakta olan Arslan, telekomünikasyon sektörünü ve teknolojiyi yakından takip ediyor. Kamu inovasyonu özelinde de kitap çalışmalarına başlayan Arslan, İnovasyonu hayata uygulamayı ilke edinmiş bir isim. Arslan, ayrıca, TÜBİTAK teşviki aldığı, Avusturya Patent Ofisi tarafından onaylanmış ve Resmi Patent Bülteni’nde yayımlanmış bir patente de sahip.
Arslan'ın yazılarını okumak için tıklayınız.