II. STEVE WOZNIAK, o bir SUPERMAN !


Sahneye çağrılan, kişisel bilgisayar dönemini başlatan Apple’ın kurucularından Steve Wozniak müthiş bir enerji ile geçmişte neler yaptığını anlatmaya başladığında aklımdan geçen tek şey “bu adam gerçekten dahi” oldu : )

                                                       görsel kaynak: www.boomsbeat.com
Hakİkaten de dâhiymiş. 1950 doğumlu bir bilgisayar mühendisi ile başlayan özgeçmişi ve icatlarına Wikipediadan ulaşabilirsiniz.

Apple’ın bir inovasyon olduğunu söyleyerek söze başlayan Wozniak, Silikon Vadisi’nde yetiştiğini vurguladı. Öncesinde çeşit çeşit meyve bahçeleri ile dolu olan Silikon Vadisi, bugün teknoloji alanında verimli topraklara sahip. O zamanlar orada küçük bir transistör olduğunu söyleyen Wozniak, bilişim macerasının temellerinin oradan topladığı küçük parçaları alıp incelemesi, ben farklı ne yapabilirim sorusunu sürekli kendisine sorması ile atıldığını vurguladı.  İşte Wozniak;

Tellerle çalışıyor, düğmelere basıyor, sürekli kahramanlarla ilgili kitap okuyor, arkadaşlarla sürekli olarak neler yapabileceğimizi konuşuyorduk. Bu yaratıcılık yeteneğinin temel unsurlarından biridir.

( Anlaşılan Wozniak kortekslerini daha o dönemde sağlam tutmuş ve sonunda kişisel bilgisayarı yaratmış.) Bilim fuarlarına katılıyorduk, kendi projelerimizi sunuyor, araştırıp deney yapıyorduk. 9 yaşından itibaren mantık devrelerini öğrenmeye başladım. Tiktakta oyunu ile de kurallar oyununu öğrendim, bunlarla aslında temel elektronik kuralları öğrenmiş oldum. Bulduğum plakaları kaynaklayıp radyo yapıyordum.  Radyo Tv nasıl çalışıyor bunu öğreniyordum, dalgaların işleyişini öğreniyordum. 10 yaşındayken dış dünya ile böyle iletişim kuruyordum. Kendimi özel hissediyordum, bir süpermendim ben. Ortaokuldayken elektronik kursu aldım. Hocam mükemmeldi, kitaplardan çalışmak yerine uygulamayı öğretiyordu. Hocam beni bir bilgisayar firmasına yolladı, programlama yapıyordum, saniyelerde milyonlarca işlem yapıyordu. Yazdığım ilk program satranç oyunuydu.

Her zaman elimdeki kaynaklarla yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım, asla yapılanı yapmak istemedim.

Artık bilgisayar hayatımın kalbiydi…Tamamen mantık oyunları üzerinden çalıştım. Sonra çipler ilgimi çekmeye başladı. O zamanlar çipler çok pahalıydı, şimdi ise her yerde çipler var. Çip klavuzlarını incelmeye başladım, bunlarla nasıl bilgisayar tasarlanabiliri çalıştım. Stanford Üniversitesinin fizik merkezinden buna ilişkin kitapları aldım, PC tasarımını daha az çiple nasıl yapabilirimi çalıştım. Bilgisayar mühendisi olmaya karar verdim ve bunu babamla paylaştım. Bilgisayar fiyatı ise o zamanlar evimin fiyatı kadardı.  Üniversiteye ara verdiğim yıl yazılımcı olarak işe girdiğim bilgisayar firmasında bana çipler verildi ve bunlarla bilgisayarları tasarlama imkanı bulabildim. 1 li 0 lı düğmelerle tasarladım ve tasarımı Steve Jobs’a götürdüm. Jobs la uzun soluklu arkadaşlığımız böyle başladı. Ortak yönlerimiz vardı. Birlikte Bob Dylon şarkıları dinler çevrede olup bitenlere yeni bakış açıları ile bakmaya çalışırdık. Sosyal hareketlere hayrandık. Jobs yoksul insanlarla ilgilenirdi, Nobel alacak insanlarla çalışmak istiyordu, her zaman daha özgür düşünür, daha hızlı düşünür ve merak ederdi.  Çok iyi arkadaştık 5 yıl sonra Apple’ı kurduk.

Üniversiteye tekrar başladığım dönemlerde mavi kutu denilen bir cihaz keşfedildiğini duyduk. Elektronik cihazlar telefonlara yerleştiriliyordu ve dünyanın her yeri ile iletişime geçilebiliyordu. Biz de bu konuda çalışmaya başladık. Çiplerle doğru ses tonunu elde etmeyi başardık. HP nin hesap makinesi de o dönemin yankılı icatlarından biriydi.

Kullanılan çipler ürünü belirliyordu. Yani inovasyon çipe inmişti.

Daha sonraki dönemlerde bir oyun tasarladım. Tv sinyalleri ve çiplerle birlikte. TV ye video yu ekledim, yatay ve dikey olarak çipleri yerleştirdim. Pedalleri aşağı yukarı hareket ettirerek topla oynayabiliyordunuz.  Jobs bu oyunu gördü ve bana 4 gün içinde  video oyunu tasarla dedi. 4 gece uyumadık, counter çiplerle çalıştık, 1 çip 250 tuğlayı tututyordu, güç bir tasarımdı. Renkli TV sinyallerinden esinlenerek 1-0 mantığını kurguladım. Sonra pedal ve toplarla oyun yerine karakterlerle oyunu tasarladım. Jobs ise satış yollarını buldu ve ben tasarlıyordum o satıyordu.

Sonra kendi bilgisayarımı hazırlamaya karar verdim, 2 çip kullanarak küçük bir program yazdım, 32 çip yerine 8 çip kullandım. Bu bir devrimdi,  en sevdiğim sözcük devrimdir.

Bilgisayar şirketleri yaptığım bilgisayarı sunduğumda bunu kullanamayız dediler. HP ye bu küçük makineyi 800 $ a yapın dedim, 5 kez reddettiler. Şirket kurmaya karar verdik, Jobs’la Apple Computer’ı kurduk. Apple daha önce plak şirketi idi, onu bilgisayar şirketi yaptık. 9 günde şirketin %90 ına sahip olduk. Jobs 50.000 $ lık sipariş almıştı, HP de yıllık maaşım 25.000 $ dı. Bilgisayar parçalarını krediyle aldık, mağazaya götürüp sattık. ABD de ünlü olmaya başladık, dergiler bunun gelecek olduğunu söylüyordu. Ve macera böyle başladı..

Jobs’un tekrar Apple’a dönmesiyle, olgunlaştığını gördüm, kendi şirketinde herşeyi daha iyi öğrenmişti. Sadık müşteri kitlesi yaratmak gerektiğini düşünüyordu. “ı” lar böyle ortaya çıktı, farklılaştırılmış ürünlerdi bunlar. Apple insanı iyi hissettirmeyi amaçladı hep.

Bir ara uçak kazası geçirdiğim dönemden sonra 10 yaşındaki çocuklara bilgisayarı nasıl kullanacaklarını öğrettim. Düşünmeyi öğretmenin önemli olduğunu keşfettim. Onların düşünce sistemleri, tepkileri tasarımlarda bana yol gösterdi.

Şimdi şöyle sorular var;

Bilgisayar insan beyni gibi çalışabilir mi ? Düşünme öğretilebilir mi ?

Google’a girdiğinizde her soruya cevap bulabiliyorsunuz, peki insan gibi düşünecek bilgisayarlar yapabilir miyiz ?

Gelecekte insan gibi düşünebilen, bilinç sahibi, insanlardan daha hızlı bilgisayarlar ortaya çıkacak. Cihazlar artık kişilik sahibi olmuş durumda, nerede olduğumuzu biliyor, bizi duyuyor ve görüyor, dokunduğunuzda hissediyorlar.
Meryem Arslan

TURKCELL TEKNOLOJİ ZİRVESİ


Kadir Çöpdemir’in sunumuyla başlayan zirvede ilk sözü Turkcell CEO su Süreyya Ciliv aldı. Teknolojinin ileriki zamanlarda bizlere ne sunacağına dair bilgileri büyük bir coşku ile paylaştı. İşte değindiği noktalar;

1983 yılından beri teknoloji dünyasının içinde olan Ciliv için çıkardığı en önemli sonuç, her bireyin kendisinin anlayamayacağı derecede yüksek potansiyelinin olduğu. Büyük projeler büyük bir zaman dilimini kapsıyor hem de takım çalışmasını gerektiriyor. Avrupa’nın 6. Büyük ekonomisine sahip bir ülke olduğumuza değinen Ciliv, potansiyeli yüksek bir ülke olarak daha fazla katma değer üretmemiz gereğinin altını çizdi.

Ekonomik kalkınma ana motor olduğundan kalkınmayı sağlayacak ana unsurun şirketler olduğu aşikar. Şirketler de ancak teknolojiyi işlerine entegre ederek fark yaratabilecek.

Harvard Business School da okurken hocası olan ve Turkcell’e 3 yıl boyunca danışmanlık yapan Michael E.Porter ‘ın 19 adet kitabında üzerinde durduğu ana noktanın Strateji=Farklılaşma olduğunu vurguladı. Teknolojinin Moore Yasası gereği 18 ayda gücünü 2 ye katladığını iletti. (Wikipedia ya göre  Moore Yasası; Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel (ampirik) gözlem. )

Apple, cep telefonuna bilgisayar ve interneti taşımada örnek oldu. Şu an dünyada 1,5 milyar kişi internet kullanıcısı. Önümüzdeki 5 yılda 5 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Cihazların internete ve buluta bağlanmasında 50 milyar cihazın optimize olması söz konusu. 2010 yılının 4. çeyreğinde akıllı telefon ve tablet satışının toplam PC satışını geçtiği bir döneme tanık olduk.

İnsanlar görsel mübtelası, görerek öğrenmek trend. Data formatı bu doğrultuda video olacak. Üniversite öğrencileri okula gitmek yerine, dersleri internette yayınlanan en iyi hocaların videolarından izliyor artık. 2015 te video formatı %15 lere ulaşacak.

Artık gelecek daha bulutlu olacak. Bulut bilişim ile birlikte teknolojinin hayatımıza dokunma sıklığı inanılmaz artacak.

2014 yılında mobil cihazlarla “bulut” bazlı uygulamalara erişen kullanıcı sayısı 1 milyarı bulacak.

2015 te ise en büyük 1.000 Global şirketin %50 si en çok gelir getiren ilk 10 süreçleri için “Bulut Bilişim” kullanacaklar.

Örnek : Kore’de Tes-Co şimdi Homeplus olarak faaliyet gösteren market, insanların markete zahmet edip gelmemesi ve metro bekleme koridorlarında mobil tag teknolojisinin avantajını kullanarak vitrinlerde gördükleri ürünleri akıllı telefonlarına okutarak bir süre sonra evlerine gelmesini sağlıyorlar. Bugüne kadar 10.287 müşterinin mağazayı ziyaret etmiş olması projenin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Türkiye’de de bu teknolojinin bir market firması tarafından kullanıldığını öğrenmek hepimizde heyecan uyandırdı.

Fransız İnsead’a göre Türkiye’nin mobil networkta nüfusu kapsama oranı %99,7 . Türkiye bu veriyle birinci durumda.

Fiber altyapıda ise Japonya’dan sonra Türkiye 2. Ülke durumunda.

Optimizasyonun ve M2M in önemine değinen Süreyya Ciliv daha sonra teknoloji ile işinde farklılık yaratan 2 firmanın üst düzey yöneticisini sahneye davet etti ve örneklerle farklılaşmanın teknoloji ile nasıl mümkün hale getirildiğini gösterdi.

 Meryem Arslan






Global Girişimcilik Haftası

Bu yıl 3.sü düzenlenen Global Girişimcilik Haftası çok coşkulu mesajlara sahne oldu. Girişimci ve girişimci adaylarının çok olması (yaklaşık 1500 kişi) ve konuşmacıların dinamik olması bunun en önemli nedeni. Bugüne kadar 250 paydaş ile 81 ilde etkinlikler yapıldığı kaydedildi. Etkinlikle ilgili izlenimlerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Etkinlikte yakın zamanda kaybettiğimiz Prof. Dr. Arman Kırım’ın anılması çok vefalı bir bakış açısının yansımasıydı.
Hayalleri 90 dan vurmak sloganı hoşuma giden cümlelerden. Girişimcilik Kültürü+ İnovasyon + Finansman ve Arge bacağından oluşan girişimcilik ekosisteminde amaç, girişimcilerin “nadide bir çiçek gibi açmalarını sağlamak”.
Coşkulu konuşmalardan ilkini Turkcell Ceo’su Süreyya Ciliv yaptı. İşte konuşmasında dikkat çekenler:
“-Girişimcilik Haftası 2007’de küçük bir odada az sayıda katılımcı ile başlamış.
-Girişimcilik alanında en büyük örnek 18 yıl önce kurulan Turkcell. “5000 poundluk bir cihazı kim alır?” sorusuyla diğer girişimciler geri çekilirken devreye öngörü giriyor. Şimdi ise NYSE ‘de Turkcell marka olarak var.
-Bir soru, Bill Gates Brezilya’da doğsaydı yine Bill Gates olur muydu ? Muhtemelen hayır. Çünkü ABD de o zamanki şartlarda Bill, ortaokulda iken bilgisayar kullanmaya başlamıştı. Ortam önemli.
-Benim de hayran olduğum Steve Jobs ile ilgili bir bilgiye dikkat çekiyor Ciliv: Steve Jobs Slicon Valley de doğmuş, İntel, HP gibi markaları yaratan insanların içinde büyümüş. Oralarda staj yapmış.
-Önümüzdeki yıllara renk katacak girişimciler Türkiye gibi ülkelerden çıkacak.
- Son 20 yılda en fazla değer yaratan firmalar:* Bildiğimiz Facebook-değeri 80 milyar $, Mark 18 yaşında kurmuş.
* ilk yardım çantamız Google, değeri 160 milyar $
*Isırılmış Elma- değeri 400 milyar $ , ısırılmış elma, 2001 de batmak üzereyken Gates’in 150 milyon $ lık yardımı ile ayağa kalkmış. Ve şimdi en değerli şirket.”
Bunlar hep ABD menşeli şirketler olsa da Steve Jobs’un genetik mirası Suriye’den. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarının genişliğini düşünürsek Steve aslında Osmanlı sayılabilir:) Peki bu 4 büyük şirket kurucuları gibi girişimciler Türkiye’den çıkabilir mi ilerleyen zamanlarda? (Benim yanıtım; Steve çıkmış, neden olmasın? :) )
Çıkar. Çünkü Türkiye nüfusunun %60′ı 30 yaşın altında, öğrenmeye hevesli, girişimci ve hırslı insanlardan oluşuyor.
-1977′de ABD’ye ilk gittiğim yıllarda amaç oradaki bilgiye ulaşmaktı. Harward bu anlamda dünyanın en geniş kütüphanesine sahipti. Şimdi ise bilgiye ulaşabilmek için akıllı telefonunuzdan internete bağlanmanız yeterli oluyor.
-Girişimcilik teknolojiden bağımsız düşünülemez. Teknolojiyi işine entegre etmezsen kaybedersin.
Süreyya Ciliv’in etkileyici mesajlarından sonra sözü TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu aldı. Konuşmasında ilgimi çeken noktaları sizi sıkmadan sıralıyorum;
-Girişimcilik daha basit artık-Bilgisayarın varsa sermayen hazır.
-SSCB (=Sovyetler Birliği) girişimcilik olmadığı için yıkıldı. 2. Dünya savaşından enkaz halinde çıkan Almanya ve Japonya ise girişimcilik sayesinde bugün sayılı ekonomiler arasında yerini bulmuş durumda.
- Nüfusun yarısı kadın olduğu halde girişimci sayımız az. Bu da bizim boksu tek kolla yaptığımız anlamına geliyor.
-Kız çocuklarımızı okutuyoruz, diplomayı iyi bir kocaya gitsin diye alsın istiyoruz.
-Her yıl nüfusta 750.000 kişi ekleniyor. 2,5 milyon kişi işsiz. Çözümü ise Girişimcilikte. Nüfusun yarısını 28,5 yaş altı oluşturuyor.
-Kültürümüz girişimciliği engelliyor. İcat çıkarma başımıza, eski köye yeni adet getirme belli başlı deyimlerden.=> Bu konuya kitabımda özellikle değinmiştim.
-Finlandiya’lı Nokia aslında kerestecilikle uğraşıyor, fırsatı farkedip lider cep telefonu üreticisi oluyor, ancak smart phone piyasasında geride kaldı. Grişimcilikte geride kalmamak için trendi izlemek şart.

-İnovasyona dikkat, peki inovasyon nedir ? Tabladaki 25 kuruşluk simidi, 1 tl ye saraylarda satmak inovasyondur. => güzel bir tanım.
-Markalaşma önemli. Sırf marka için yüksek fiyatlar ödeniyor.
Global Girişimcilik Forumu’nun Ana Konuşmacısı “Yarının Küresel Lideri” ödüllü Iqbal Z. Quadir ise girişimcilere dünya girişimciliğini anlattı, kendi deneyimlerinden örnekler verdi.

Meryem Arslan

Teknoloji, Hayata Devam Sinyali Veriyor

Bir gün cep telefonlarının insanların hayatını kurtarabilecek ölçüde “önemli” olabileceklerini kim tahmin edebilirdi ki ?
Sel, Tsunami, Hortum gibi bir çok doğal felakette olduğu gibi şimdilerde yaşadığımız deprem felaketinde de cep telefonu ile iletişim ön plana çıkmış durumda. Acil Yardım kiti yerini cep telefonuna-akıllı telefonlara bırakmış durumda. Deprem bölgesinde artık klasik ihtiyaçlar dışında öne çıkan önemli bir ihtiyaç daha var, o da “şarj” cihazları… ve internet bağlantısı.
Sosyal paylaşım ağlarından adres verip orada yaşayanların olduğunu duyuran mesajlar var ve bu mesajların yetkililerce dikkate alınması neticesinde oradaki hayatların kurtarılabilmesi için ekiplerin ciddi çaba harcaması söz konusu. Düğmeye ilk basan cep telefonu ile iletişim oluyor, internet erişimi oluyor. Enkaz altındakilerin cep telefonu aracılığı ile adreslerini verip bizi burdan çıkarın mesajları göndermeleri veya iş makinelerinin sesini duyup mesaj göndermelerini ve yetkilileri yardıma çağırmalarını hepimiz gözlemliyoruz.
Felaket bölgesi için Sosyal Paylaşım Sitelerinden yardımlar toplanıyor, organize ediliyor. İstanbul Valiliği tarafından Twitter’da başlatılan “Evim Evindir Van” kampanyası tüm hızıyla yaygınlaşıyor, Belediyeler sosyal medya üzerinden yardımları yönlendiriyor. Teknoloji dünyası aslında bu gibi durumlarda gerçekten insanın emrine amade olduğunu gözler önüne seriyor.
Teknolojiye bu kadar rağbet, hızlı iletişim kurabilme imkanı vermesinden kaynaklanıyor.
Arama motoru Google da bu hızlı hizmeti sunanlardan. Daha önce Haiti ve Japonya depreminde hizmete sunulan “Person Finder” uygulaması şimdi de Türkiye için kapılarını açtı. Japonya’daki 8,9 şiddetindeki depremin ardından uygulamaya aldıkları “Person Finder” kayıplarını arayan bir çok insanın imdadına koşuyor. İlgili sayfaya girip isim yazdığınızda sisteme yüklenmiş ise o kişinin bilgilerine ulaşılabiliyor.
Ülkemiz, uzmanların açıkladığı gibi deprem ülkesi, her an deprem olabileceğini varsayarsak cep telefonlarımıza, smart phonelarımıza iyi bakmamız gerektiği sonucunu çıkarabiliriz, şarj sorununu da solar teknoloji ile aşabileceğimizi düşünüyorum. Bir de Tam Nerede gibi servislerin yaygın kullanımının sağlanması, özellikle felaket bölgelerinde yakını olanların telefonlarına otomatik olarak tanıtılmasının sağlanmasının hayati bir öneri olduğunu düşünüyorum.
Özellikle GSM teknolojisinin ön planda olduğu bu kötü dönemlerin en az hasar ve bol teknoloji kullanımı ile atlatılması dileğiyle.
M.Arslan

II. STEVE WOZNIAK, o bir SUPERMAN !


Sahneye çağrılan, kişisel bilgisayar dönemini başlatan Apple’ın kurucularından Steve Wozniak müthiş bir enerji ile geçmişte neler yaptığını anlatmaya başladığında aklımdan geçen tek şey “bu adam gerçekten dahi” oldu : )

                                                       görsel kaynak: www.boomsbeat.com
Hakİkaten de dâhiymiş. 1950 doğumlu bir bilgisayar mühendisi ile başlayan özgeçmişi ve icatlarına Wikipediadan ulaşabilirsiniz.

Apple’ın bir inovasyon olduğunu söyleyerek söze başlayan Wozniak, Silikon Vadisi’nde yetiştiğini vurguladı. Öncesinde çeşit çeşit meyve bahçeleri ile dolu olan Silikon Vadisi, bugün teknoloji alanında verimli topraklara sahip. O zamanlar orada küçük bir transistör olduğunu söyleyen Wozniak, bilişim macerasının temellerinin oradan topladığı küçük parçaları alıp incelemesi, ben farklı ne yapabilirim sorusunu sürekli kendisine sorması ile atıldığını vurguladı.  İşte Wozniak;

Tellerle çalışıyor, düğmelere basıyor, sürekli kahramanlarla ilgili kitap okuyor, arkadaşlarla sürekli olarak neler yapabileceğimizi konuşuyorduk. Bu yaratıcılık yeteneğinin temel unsurlarından biridir.

( Anlaşılan Wozniak kortekslerini daha o dönemde sağlam tutmuş ve sonunda kişisel bilgisayarı yaratmış.) Bilim fuarlarına katılıyorduk, kendi projelerimizi sunuyor, araştırıp deney yapıyorduk. 9 yaşından itibaren mantık devrelerini öğrenmeye başladım. Tiktakta oyunu ile de kurallar oyununu öğrendim, bunlarla aslında temel elektronik kuralları öğrenmiş oldum. Bulduğum plakaları kaynaklayıp radyo yapıyordum.  Radyo Tv nasıl çalışıyor bunu öğreniyordum, dalgaların işleyişini öğreniyordum. 10 yaşındayken dış dünya ile böyle iletişim kuruyordum. Kendimi özel hissediyordum, bir süpermendim ben. Ortaokuldayken elektronik kursu aldım. Hocam mükemmeldi, kitaplardan çalışmak yerine uygulamayı öğretiyordu. Hocam beni bir bilgisayar firmasına yolladı, programlama yapıyordum, saniyelerde milyonlarca işlem yapıyordu. Yazdığım ilk program satranç oyunuydu.

Her zaman elimdeki kaynaklarla yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım, asla yapılanı yapmak istemedim.

Artık bilgisayar hayatımın kalbiydi…Tamamen mantık oyunları üzerinden çalıştım. Sonra çipler ilgimi çekmeye başladı. O zamanlar çipler çok pahalıydı, şimdi ise her yerde çipler var. Çip klavuzlarını incelmeye başladım, bunlarla nasıl bilgisayar tasarlanabiliri çalıştım. Stanford Üniversitesinin fizik merkezinden buna ilişkin kitapları aldım, PC tasarımını daha az çiple nasıl yapabilirimi çalıştım. Bilgisayar mühendisi olmaya karar verdim ve bunu babamla paylaştım. Bilgisayar fiyatı ise o zamanlar evimin fiyatı kadardı.  Üniversiteye ara verdiğim yıl yazılımcı olarak işe girdiğim bilgisayar firmasında bana çipler verildi ve bunlarla bilgisayarları tasarlama imkanı bulabildim. 1 li 0 lı düğmelerle tasarladım ve tasarımı Steve Jobs’a götürdüm. Jobs la uzun soluklu arkadaşlığımız böyle başladı. Ortak yönlerimiz vardı. Birlikte Bob Dylon şarkıları dinler çevrede olup bitenlere yeni bakış açıları ile bakmaya çalışırdık. Sosyal hareketlere hayrandık. Jobs yoksul insanlarla ilgilenirdi, Nobel alacak insanlarla çalışmak istiyordu, her zaman daha özgür düşünür, daha hızlı düşünür ve merak ederdi.  Çok iyi arkadaştık 5 yıl sonra Apple’ı kurduk.

Üniversiteye tekrar başladığım dönemlerde mavi kutu denilen bir cihaz keşfedildiğini duyduk. Elektronik cihazlar telefonlara yerleştiriliyordu ve dünyanın her yeri ile iletişime geçilebiliyordu. Biz de bu konuda çalışmaya başladık. Çiplerle doğru ses tonunu elde etmeyi başardık. HP nin hesap makinesi de o dönemin yankılı icatlarından biriydi.

Kullanılan çipler ürünü belirliyordu. Yani inovasyon çipe inmişti.

Daha sonraki dönemlerde bir oyun tasarladım. Tv sinyalleri ve çiplerle birlikte. TV ye video yu ekledim, yatay ve dikey olarak çipleri yerleştirdim. Pedalleri aşağı yukarı hareket ettirerek topla oynayabiliyordunuz.  Jobs bu oyunu gördü ve bana 4 gün içinde  video oyunu tasarla dedi. 4 gece uyumadık, counter çiplerle çalıştık, 1 çip 250 tuğlayı tututyordu, güç bir tasarımdı. Renkli TV sinyallerinden esinlenerek 1-0 mantığını kurguladım. Sonra pedal ve toplarla oyun yerine karakterlerle oyunu tasarladım. Jobs ise satış yollarını buldu ve ben tasarlıyordum o satıyordu.

Sonra kendi bilgisayarımı hazırlamaya karar verdim, 2 çip kullanarak küçük bir program yazdım, 32 çip yerine 8 çip kullandım. Bu bir devrimdi,  en sevdiğim sözcük devrimdir.

Bilgisayar şirketleri yaptığım bilgisayarı sunduğumda bunu kullanamayız dediler. HP ye bu küçük makineyi 800 $ a yapın dedim, 5 kez reddettiler. Şirket kurmaya karar verdik, Jobs’la Apple Computer’ı kurduk. Apple daha önce plak şirketi idi, onu bilgisayar şirketi yaptık. 9 günde şirketin %90 ına sahip olduk. Jobs 50.000 $ lık sipariş almıştı, HP de yıllık maaşım 25.000 $ dı. Bilgisayar parçalarını krediyle aldık, mağazaya götürüp sattık. ABD de ünlü olmaya başladık, dergiler bunun gelecek olduğunu söylüyordu. Ve macera böyle başladı..

Jobs’un tekrar Apple’a dönmesiyle, olgunlaştığını gördüm, kendi şirketinde herşeyi daha iyi öğrenmişti. Sadık müşteri kitlesi yaratmak gerektiğini düşünüyordu. “ı” lar böyle ortaya çıktı, farklılaştırılmış ürünlerdi bunlar. Apple insanı iyi hissettirmeyi amaçladı hep.

Bir ara uçak kazası geçirdiğim dönemden sonra 10 yaşındaki çocuklara bilgisayarı nasıl kullanacaklarını öğrettim. Düşünmeyi öğretmenin önemli olduğunu keşfettim. Onların düşünce sistemleri, tepkileri tasarımlarda bana yol gösterdi.

Şimdi şöyle sorular var;

Bilgisayar insan beyni gibi çalışabilir mi ? Düşünme öğretilebilir mi ?

Google’a girdiğinizde her soruya cevap bulabiliyorsunuz, peki insan gibi düşünecek bilgisayarlar yapabilir miyiz ?

Gelecekte insan gibi düşünebilen, bilinç sahibi, insanlardan daha hızlı bilgisayarlar ortaya çıkacak. Cihazlar artık kişilik sahibi olmuş durumda, nerede olduğumuzu biliyor, bizi duyuyor ve görüyor, dokunduğunuzda hissediyorlar.
Meryem Arslan

TURKCELL TEKNOLOJİ ZİRVESİ


Kadir Çöpdemir’in sunumuyla başlayan zirvede ilk sözü Turkcell CEO su Süreyya Ciliv aldı. Teknolojinin ileriki zamanlarda bizlere ne sunacağına dair bilgileri büyük bir coşku ile paylaştı. İşte değindiği noktalar;

1983 yılından beri teknoloji dünyasının içinde olan Ciliv için çıkardığı en önemli sonuç, her bireyin kendisinin anlayamayacağı derecede yüksek potansiyelinin olduğu. Büyük projeler büyük bir zaman dilimini kapsıyor hem de takım çalışmasını gerektiriyor. Avrupa’nın 6. Büyük ekonomisine sahip bir ülke olduğumuza değinen Ciliv, potansiyeli yüksek bir ülke olarak daha fazla katma değer üretmemiz gereğinin altını çizdi.

Ekonomik kalkınma ana motor olduğundan kalkınmayı sağlayacak ana unsurun şirketler olduğu aşikar. Şirketler de ancak teknolojiyi işlerine entegre ederek fark yaratabilecek.

Harvard Business School da okurken hocası olan ve Turkcell’e 3 yıl boyunca danışmanlık yapan Michael E.Porter ‘ın 19 adet kitabında üzerinde durduğu ana noktanın Strateji=Farklılaşma olduğunu vurguladı. Teknolojinin Moore Yasası gereği 18 ayda gücünü 2 ye katladığını iletti. (Wikipedia ya göre  Moore Yasası; Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel (ampirik) gözlem. )

Apple, cep telefonuna bilgisayar ve interneti taşımada örnek oldu. Şu an dünyada 1,5 milyar kişi internet kullanıcısı. Önümüzdeki 5 yılda 5 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Cihazların internete ve buluta bağlanmasında 50 milyar cihazın optimize olması söz konusu. 2010 yılının 4. çeyreğinde akıllı telefon ve tablet satışının toplam PC satışını geçtiği bir döneme tanık olduk.

İnsanlar görsel mübtelası, görerek öğrenmek trend. Data formatı bu doğrultuda video olacak. Üniversite öğrencileri okula gitmek yerine, dersleri internette yayınlanan en iyi hocaların videolarından izliyor artık. 2015 te video formatı %15 lere ulaşacak.

Artık gelecek daha bulutlu olacak. Bulut bilişim ile birlikte teknolojinin hayatımıza dokunma sıklığı inanılmaz artacak.

2014 yılında mobil cihazlarla “bulut” bazlı uygulamalara erişen kullanıcı sayısı 1 milyarı bulacak.

2015 te ise en büyük 1.000 Global şirketin %50 si en çok gelir getiren ilk 10 süreçleri için “Bulut Bilişim” kullanacaklar.

Örnek : Kore’de Tes-Co şimdi Homeplus olarak faaliyet gösteren market, insanların markete zahmet edip gelmemesi ve metro bekleme koridorlarında mobil tag teknolojisinin avantajını kullanarak vitrinlerde gördükleri ürünleri akıllı telefonlarına okutarak bir süre sonra evlerine gelmesini sağlıyorlar. Bugüne kadar 10.287 müşterinin mağazayı ziyaret etmiş olması projenin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Türkiye’de de bu teknolojinin bir market firması tarafından kullanıldığını öğrenmek hepimizde heyecan uyandırdı.

Fransız İnsead’a göre Türkiye’nin mobil networkta nüfusu kapsama oranı %99,7 . Türkiye bu veriyle birinci durumda.

Fiber altyapıda ise Japonya’dan sonra Türkiye 2. Ülke durumunda.

Optimizasyonun ve M2M in önemine değinen Süreyya Ciliv daha sonra teknoloji ile işinde farklılık yaratan 2 firmanın üst düzey yöneticisini sahneye davet etti ve örneklerle farklılaşmanın teknoloji ile nasıl mümkün hale getirildiğini gösterdi.

 Meryem Arslan






Global Girişimcilik Haftası

Bu yıl 3.sü düzenlenen Global Girişimcilik Haftası çok coşkulu mesajlara sahne oldu. Girişimci ve girişimci adaylarının çok olması (yaklaşık 1500 kişi) ve konuşmacıların dinamik olması bunun en önemli nedeni. Bugüne kadar 250 paydaş ile 81 ilde etkinlikler yapıldığı kaydedildi. Etkinlikle ilgili izlenimlerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Etkinlikte yakın zamanda kaybettiğimiz Prof. Dr. Arman Kırım’ın anılması çok vefalı bir bakış açısının yansımasıydı.
Hayalleri 90 dan vurmak sloganı hoşuma giden cümlelerden. Girişimcilik Kültürü+ İnovasyon + Finansman ve Arge bacağından oluşan girişimcilik ekosisteminde amaç, girişimcilerin “nadide bir çiçek gibi açmalarını sağlamak”.
Coşkulu konuşmalardan ilkini Turkcell Ceo’su Süreyya Ciliv yaptı. İşte konuşmasında dikkat çekenler:
“-Girişimcilik Haftası 2007’de küçük bir odada az sayıda katılımcı ile başlamış.
-Girişimcilik alanında en büyük örnek 18 yıl önce kurulan Turkcell. “5000 poundluk bir cihazı kim alır?” sorusuyla diğer girişimciler geri çekilirken devreye öngörü giriyor. Şimdi ise NYSE ‘de Turkcell marka olarak var.
-Bir soru, Bill Gates Brezilya’da doğsaydı yine Bill Gates olur muydu ? Muhtemelen hayır. Çünkü ABD de o zamanki şartlarda Bill, ortaokulda iken bilgisayar kullanmaya başlamıştı. Ortam önemli.
-Benim de hayran olduğum Steve Jobs ile ilgili bir bilgiye dikkat çekiyor Ciliv: Steve Jobs Slicon Valley de doğmuş, İntel, HP gibi markaları yaratan insanların içinde büyümüş. Oralarda staj yapmış.
-Önümüzdeki yıllara renk katacak girişimciler Türkiye gibi ülkelerden çıkacak.
- Son 20 yılda en fazla değer yaratan firmalar:* Bildiğimiz Facebook-değeri 80 milyar $, Mark 18 yaşında kurmuş.
* ilk yardım çantamız Google, değeri 160 milyar $
*Isırılmış Elma- değeri 400 milyar $ , ısırılmış elma, 2001 de batmak üzereyken Gates’in 150 milyon $ lık yardımı ile ayağa kalkmış. Ve şimdi en değerli şirket.”
Bunlar hep ABD menşeli şirketler olsa da Steve Jobs’un genetik mirası Suriye’den. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarının genişliğini düşünürsek Steve aslında Osmanlı sayılabilir:) Peki bu 4 büyük şirket kurucuları gibi girişimciler Türkiye’den çıkabilir mi ilerleyen zamanlarda? (Benim yanıtım; Steve çıkmış, neden olmasın? :) )
Çıkar. Çünkü Türkiye nüfusunun %60′ı 30 yaşın altında, öğrenmeye hevesli, girişimci ve hırslı insanlardan oluşuyor.
-1977′de ABD’ye ilk gittiğim yıllarda amaç oradaki bilgiye ulaşmaktı. Harward bu anlamda dünyanın en geniş kütüphanesine sahipti. Şimdi ise bilgiye ulaşabilmek için akıllı telefonunuzdan internete bağlanmanız yeterli oluyor.
-Girişimcilik teknolojiden bağımsız düşünülemez. Teknolojiyi işine entegre etmezsen kaybedersin.
Süreyya Ciliv’in etkileyici mesajlarından sonra sözü TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu aldı. Konuşmasında ilgimi çeken noktaları sizi sıkmadan sıralıyorum;
-Girişimcilik daha basit artık-Bilgisayarın varsa sermayen hazır.
-SSCB (=Sovyetler Birliği) girişimcilik olmadığı için yıkıldı. 2. Dünya savaşından enkaz halinde çıkan Almanya ve Japonya ise girişimcilik sayesinde bugün sayılı ekonomiler arasında yerini bulmuş durumda.
- Nüfusun yarısı kadın olduğu halde girişimci sayımız az. Bu da bizim boksu tek kolla yaptığımız anlamına geliyor.
-Kız çocuklarımızı okutuyoruz, diplomayı iyi bir kocaya gitsin diye alsın istiyoruz.
-Her yıl nüfusta 750.000 kişi ekleniyor. 2,5 milyon kişi işsiz. Çözümü ise Girişimcilikte. Nüfusun yarısını 28,5 yaş altı oluşturuyor.
-Kültürümüz girişimciliği engelliyor. İcat çıkarma başımıza, eski köye yeni adet getirme belli başlı deyimlerden.=> Bu konuya kitabımda özellikle değinmiştim.
-Finlandiya’lı Nokia aslında kerestecilikle uğraşıyor, fırsatı farkedip lider cep telefonu üreticisi oluyor, ancak smart phone piyasasında geride kaldı. Grişimcilikte geride kalmamak için trendi izlemek şart.

-İnovasyona dikkat, peki inovasyon nedir ? Tabladaki 25 kuruşluk simidi, 1 tl ye saraylarda satmak inovasyondur. => güzel bir tanım.
-Markalaşma önemli. Sırf marka için yüksek fiyatlar ödeniyor.
Global Girişimcilik Forumu’nun Ana Konuşmacısı “Yarının Küresel Lideri” ödüllü Iqbal Z. Quadir ise girişimcilere dünya girişimciliğini anlattı, kendi deneyimlerinden örnekler verdi.

Meryem Arslan

Teknoloji, Hayata Devam Sinyali Veriyor

Bir gün cep telefonlarının insanların hayatını kurtarabilecek ölçüde “önemli” olabileceklerini kim tahmin edebilirdi ki ?
Sel, Tsunami, Hortum gibi bir çok doğal felakette olduğu gibi şimdilerde yaşadığımız deprem felaketinde de cep telefonu ile iletişim ön plana çıkmış durumda. Acil Yardım kiti yerini cep telefonuna-akıllı telefonlara bırakmış durumda. Deprem bölgesinde artık klasik ihtiyaçlar dışında öne çıkan önemli bir ihtiyaç daha var, o da “şarj” cihazları… ve internet bağlantısı.
Sosyal paylaşım ağlarından adres verip orada yaşayanların olduğunu duyuran mesajlar var ve bu mesajların yetkililerce dikkate alınması neticesinde oradaki hayatların kurtarılabilmesi için ekiplerin ciddi çaba harcaması söz konusu. Düğmeye ilk basan cep telefonu ile iletişim oluyor, internet erişimi oluyor. Enkaz altındakilerin cep telefonu aracılığı ile adreslerini verip bizi burdan çıkarın mesajları göndermeleri veya iş makinelerinin sesini duyup mesaj göndermelerini ve yetkilileri yardıma çağırmalarını hepimiz gözlemliyoruz.
Felaket bölgesi için Sosyal Paylaşım Sitelerinden yardımlar toplanıyor, organize ediliyor. İstanbul Valiliği tarafından Twitter’da başlatılan “Evim Evindir Van” kampanyası tüm hızıyla yaygınlaşıyor, Belediyeler sosyal medya üzerinden yardımları yönlendiriyor. Teknoloji dünyası aslında bu gibi durumlarda gerçekten insanın emrine amade olduğunu gözler önüne seriyor.
Teknolojiye bu kadar rağbet, hızlı iletişim kurabilme imkanı vermesinden kaynaklanıyor.
Arama motoru Google da bu hızlı hizmeti sunanlardan. Daha önce Haiti ve Japonya depreminde hizmete sunulan “Person Finder” uygulaması şimdi de Türkiye için kapılarını açtı. Japonya’daki 8,9 şiddetindeki depremin ardından uygulamaya aldıkları “Person Finder” kayıplarını arayan bir çok insanın imdadına koşuyor. İlgili sayfaya girip isim yazdığınızda sisteme yüklenmiş ise o kişinin bilgilerine ulaşılabiliyor.
Ülkemiz, uzmanların açıkladığı gibi deprem ülkesi, her an deprem olabileceğini varsayarsak cep telefonlarımıza, smart phonelarımıza iyi bakmamız gerektiği sonucunu çıkarabiliriz, şarj sorununu da solar teknoloji ile aşabileceğimizi düşünüyorum. Bir de Tam Nerede gibi servislerin yaygın kullanımının sağlanması, özellikle felaket bölgelerinde yakını olanların telefonlarına otomatik olarak tanıtılmasının sağlanmasının hayati bir öneri olduğunu düşünüyorum.
Özellikle GSM teknolojisinin ön planda olduğu bu kötü dönemlerin en az hasar ve bol teknoloji kullanımı ile atlatılması dileğiyle.
M.Arslan